Politize olmuş bir toplumda sağlıklı düşünüp adam akıllı işler yapmak oldukça zordur. Hangi ülkede olursa olsun, aklı selim vatandaşlar, siyasetçilerin çetrefilli bir tabloyla ülkenin yönetimine talip olmasından hoşlanmaz. Ülkemizde ise hangi alanda olursa olsun mesele dönüp dolaşıp siyasette kilitlendiğinde gidişatın pek de hayra alamet olmadığını defalarca gördük.
Daha seçimin yapılmasına yıllar varken, taa 2019'da başlayan polemikler ve sürekli erken seçim atmosferine olan özlem karşısında piyasalar kadar insanların psikolojisi de gerildi. Nasıl gerilmesin ki? Atacağı her adımı siyasetin ağır havasına göre ayarlamak zorunda kalan bir iş adamını düşünün. Bugün bu senaryo, yarın başka senaryo ile her an bir şeylerin yaşanabileceği kaygısıyla nasıl yatırım yapabilir ki? Doğrusu bu gergin psikolojiden sıyrılma başarısı gösteren işadamlarımız da yok değil. Onları yürekten kutluyorum.
Ya toplumun diğer kesimlerine ne demeli? Bir belirsizliktir gidiyor. Mesela duyduğuma göre Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı seçim tarihine yakın bir zamanda açıklanacakmış. Yıllarca siyasi haber ve programlara imza atmış bir gazeteci gözüyle baktığımda, ittifakın en büyük yanlışlarından birisinin Cumhurbaşkanı adaylarını açıklamamak olduğunu düşünüyorum. Çünkü siyaset bir saha işidir. Şapkadan tavşan çıkarma marifeti değildir. Kamuoyunu aylardır meşgul eden bu konuda liderlerin yanlış yönlendirildiği kanaatindeyim. Hemen hemen her akşam ekranlarda saatlerce konuşulan ‘Aday kim gösterilecek ?' sorusunun cevabı artık sokaktaki vatandaşı çok enterese etmiyor. Çünkü sürekli aynı simalar aynı ekranlarda saatlerce havanda su dövüyorlar. Halk belirsizlikten bıkmış durumda. Sözün özü ; seçim tarihine bir yıldan fazla zaman varken vatandaşı, ‘aday şu olacakmış , bu olmayacakmış, yok bekleyip en son ayda açıklanacakmış, yok liderler karar verecekmiş' gibi beylik laflarla oyalanmalar denizinde yüzüyorlar. Vatandaş ise sandık başına gittiğinde tercih edeceği parti ile adayın bağını mutlaka tahlil ederek oyunu kullanacaktır. Çokça tanınmamış bir aday için oy kullanacak seçmen sayısı yok denecek kadar az olacaktır. Bu tablo ortada iken ‘Daha neyi bekliyorsunuz….' demek gerekmiyor mu? Yok efendim, beyler bayanlar sanki yarışmaya hazırlanıyor. Neymiş aday erken zamanda açıklanırsa hızlı yıpratılırmış. Bu kadar tecrübeli siyasetçiler bir masa etrafında defalarca toplanıp da aday meselesini sona bırakacaksa, bu işten bir hayır beklemek kendi seçmenlerini bile bıktıracaktır. Siz, kalkıp da omurgasız bir profili aday gösterirseniz zaten o kısa sürede yıpranmaya mahkumdur ve yanlış aday tercihinizle şimdiden seçimi kaybedersiniz. Omurgasızlıktan kastımın siyaset sahasının dışından birisinin adaylığı olduğunu da belirtmek isterim. Çünkü Cumhurbaşkanlığı da bir seçim yarışına dönüşmüş durumda. Bunda da liderlerin öne çıkması gerekiyor. Zaten adı geçen başkanların icraatları ortada. Onların da en azından 5 yıllık icraatları ile rüştlerini ispat etmeleri yerinde olacaktır.
Tabi ki siyasetteki dengelerin sadece adaylar üzerinden sağlanması diye bir şeyin olmadığını da bilmek gerek. Öte yandan seçmenin, Cumhurbaşkanı adayının ismi ve profili kadar siyasi duruşu, uyumu ile partilerin buna ‘gerçekçi bakışla' karşılık verme potansiyelini akıl terazisine koyacağını unutmamak gerek . Bu açıdan bakıldığında, Cumhur İttifakı risksiz görünüyor. İktidara talip olan ve çıkaracağı Cumhurbaşkanı adayı ile ERDOĞAN dönemini tarihe gömmek isteyen Millet İttifakı'nın yapacak çok işinin olduğunu söyleyebiliriz. Buna karşılık hayat pahalılığı ve sosyal alanda yaşanan mağduriyetlere son verme vaadi ile iktidara gelen AK PARTİ'nin aradan geçen 20 yılda ülkemiz adına yaptığı büyük kazanımları küçük görerek, halkın cebine kasteden enflasyon ve adil olmayan bazı gelişmeler yüzünden bir dönemin üzerine çizgi çekmek de o kadar kolay olmasa gerek.
Diyelim ki, 2023'te seçmen ya bıktığı için ya da beklentilerine eskisi gibi karşılık bulamadığı için AK PARTİ'yi iktidardan uzaklaştırdı. Peki sonra ne olacak? Mecliste şu andaki iktidarın milletvekili sayısı 100'lere mi düşecek? Mücadeleci kimliği ile tanıdığımız Recep Tayyip Erdoğan, ‘Benden bu kadar' mı diyecek? Şimdiki tabloya göre bu sorulara ‘hayır' diyorum. Çoğunluğun yine AK PARTİ'de olacağı bir Meclis aritmetiği görme ihtimali yüksek.
Cumhurbaşkanı adayı şu saate kadar belli olmayan bir ittifakı oluşturan partilerin hangi oy oranları ile Mecliste temsil edileceği az çok belli iken herşeyi çantada keklik olmadığı ortada. Yani Millet İttifakı'nın işinin hakikaten zor olduğunu söyleyebiliriz. Hem Cumhurbaşkanı adayının söylemlerinde temsil ettiği partiler açısından dengeyi tutturması, hem de varsa bir programları sahada millete net bir şekilde anlatmaları gerekiyor.
Bir siyasi partiyi iktidar yapan onun kimliği kadar sahadaki performansıdır. Eğer Millet İttifakı performansını sırf ‘Yeter ki Erdoğan gitsin, gerisini biz hallederiz' mantığı harcamaya kalkarsa enerjisini çabuk tüketir. Çünkü milletin birinci derdi Erdoğan'ın gitmesi değil tenceresinin kaynamasıdır. Mevcut hükümet bu konuda imkanlarını zorlar ve milletle kucaklaşabilirse yeniden puan toplayabilir…
Yürütme gücünü elinde bulunduranların krizi fırsata dönüştürme tercümesini bir kez daha görmek istiyoruz. Hayati olan enflasyonla mücadele konusunda sadece iktidara yüklenmek yerine elbirliği ile hedef belirleyip ilerlemek gerektiğini defalarca yazdım. Enflasyonla topyekün mücadele şart. Ankara daha neyi bekliyor anlamış değilim. Sayın Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati'nin yardımcıları ve bürokratları bakanın söylemlerinin altını doldurmakla yükümlüdür. Erdoğan'ın yeniden seçilmesini istemiyorsanız, buyurun o koltuklarda seçim gününe kadar oturun. Ya sonra ! Tencerenin kapağı kafanıza çarptığında belki o zaman aklınız başınıza gelmiş olur.
Bir adım daha ötesine giderek şunu da dile getirmek isterim: Eğer seçim kasımdan önce kapımızı çalmazsa, bu yaz Meclisin sadece bir ay tatil yapması ve yılsonuna kadar tüm eksikleri gidermesiyle Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yaşına adam akıllı girme şansını da yakalamış oluruz. İktidarı ve muhalefetiyle bu ülke insanına 2023'te hediye edilebilecek en güzel şey; birbirine güvenerek adil yaşayabilen ve kazandığının bereketi ile evine ekmeğini rahatlıkla götürebilen, bundan ötesi 100 yıllık geçmişi ile övünebilecek 85 milyon gülen yüz olmalıdır.