Görüş: Afrika'da artan darbeler nasıl okunmalı?
Yazar Ali Maskan, 'Afrika'da 1950'lerden bu yana 200 civarında darbe yapıldı, 1990 yılından itibaren ise dünyadaki 40 darbenin 30'u bu kıtada oldu' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2022-02-04 14:07:36

Güncelleme Tarihi: 2022-02-04 14:07:36

Yazar Ali Maskan, son dönemde Afrika ülkelerinde artan darbe girişimlerini AA Analiz Masası'na değerlendirdi:

***

Afrika kıtasında son 18 ayda Mali, Çad ve Gine'deki darbelerin ardından, 24 Ocak'ta Burkina Faso'da yılın ilk darbesi gerçekleşti. Devlet Başkanı Roch Kabore, terör örgütlerine karşı gerekli mücadeleyi veremediği ve ülkenin güvenliğini tehlikeye attığı gerekçesiyle askeri bir darbeyle görevden alındı. Yeni Başkan Paul-Henri Sandaogo Damiba, ülkede güvenlik ve huzurun tesis edilmesinin akabinde, yeniden anayasal düzene geçmek suretiyle demokratik süreçleri işlevsel hale getireceklerini ifade etti.

- Afrika'da artan darbeler

Afrika'da 1950'lerden bu yana 200 civarında darbe yapıldı. Kimi başarılı kimi başarısız olan bu darbeler yoğunlukla Gine Bissau'dan Sudan'a uzanan Sahra Altı Müslüman ülkelerde gerçekleşti. 1990 yılından itibaren dünyadaki 40 darbenin 30'u Afrika'da oldu. Sudan'da Ömer El Beşir'e yönelik sokak eylemleri askeri bir darbeyle sonuçlandı. Çad Devlet Başkanı Idris Deby'nin ölümünden sonra oğlunun iktidara geçmesi “hanedan darbesi” olarak değerlendirildi. Ekonomik zorluklar, terör, yolsuzluk, açlık, antidemokratik uygulamalar ve uluslararası müdahaleler, darbelerin temel nedenleri arasında.

Afrika'da darbelerin her geçen gün artmasına rağmen bunların bariz halk desteği üzerine kurgulanması veya darbeden sonra halk desteğinin kazanılması, halkın antidemokratik bir yöntemle de olsa siyasi karar alma süreçlerine müdahil olmasını beraberinde getirdi. Halkın, istemediği yönetimleri iktidardan indirebilme gücü, yarın istediklerini iktidara taşıma gücünü de beraberinde getiriyor. Askeri darbelerin sıklığını kısmen buna bağlamak yanlış olmayacaktır.

- Kıtada terörün maliyeti ve Burkina Faso

Vaktiyle Libya ordusunda paralı asker olarak çalışan Sahel ülkelerine mensup kişiler, Kaddafi'nin ölümünü müteakip kendi ülkelerine döndüğünde, terör örgütleri için potansiyel bir güç haline geldi. El Kaide bağlantılı bu terör örgütleri Burkina Faso'da olduğu gibi Mali ve Çad'da yaşanan darbelerin de ana sebebiydi.

Bölgedeki terör örgütleri 2015 yılından bugüne Burkina Faso'da 2 binden fazla insanın ölmesine ve yaklaşık 1,5 milyon kişinin de yerlerinden edilmesine neden oldu. Teröristlerin Haziran 2021'de Solhan köyüne düzenlediği saldırıda yaklaşık 100 kişi hayatını kaybetti. Aynı yıl kasımda ise Inata kasabasındaki jandarma karakoluna düzenlenen saldırıda 49 asker ve sivil öldürüldü. Ülkede 2020 yılında 500, 2021'de ise 1150 civarında terör saldırısı düzenlendi.

2014'te eski Devlet Başkanı Blaise Compaore'nin iktidardan indirilmesi akabinde yaşanan kısmi sıkıntılar sonrasında, seçimle göreve gelen Kabore, o dönemde ordu içinde çıkan uzlaşmazlıkları sona erdirip ülkede birliği sağlayacağına dair sözler vermişti. Ancak yaşanan terör saldırıları askerler arasındaki hoşnutsuzluğun giderek artmasına neden oldu. Okulların kapatılmasından ticari faaliyetlerin yerine getirilememesine kadar oluşan güvensizlik ortamı, halkın sokağa inmesine neden oldu. “Batı Afrika Orduları ve Terörizm: Belirsiz Tepkiler” başlıklı bir kitabı bulunan yeni başkan Damiba, ülkede birliğin kurularak terörizmle mücadelenin en iyi şekilde yapılacağı vurgusuyla koltuğa oturdu. - Darbenin ardından

Birleşmiş Milletler ve Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) 31 Ocak'ta Burkina Faso'ya inceleme heyeti gönderdi. Gana Dışişleri Bakanı Shirley Ayorkor Botchway başkanlığındaki heyet, devrik Başkan Kabore ile yüz yüze görüşme gerçekleştirdi. Botchway, Kabore ile görüştüklerini, durumunun çok iyi olduğunu, kendisinin doktorları ve ailesiyle görüşebildiğini açıkladı. Darbe sırasında yayımladığı 37 maddelik yasaya göre yeni Devlet Başkanı ve Genel Kurmay Başkanı olarak atanan Damiba, BM heyetinin geleceği gün askıya aldığı anayasayı tekrar yürürlüğe koymayı da ihmal etmedi.

Burkina Faso'da darbenin ardından sokaklarda sevinç gösterileri yapan halk, bir taraftan Fransa'ya kızgınlıklarını dile getirirken, diğer taraftan Rusya'nın desteğini arzulayan sloganlar atıyordu. Soğuk Savaş döneminde Nkrumak ve Nyerere gibi liderlerde vücut bulan sosyalist ideoloji, SSCB'nin dağılmasıyla hatırı sayılır şekilde gündemden düşmüştü. Ancak Afrika'da sömürgeci güçler (İngiltere, Fransa), soğuk savaşın liderleri (ABD, Rusya) ve yeni dünyanın devi Çin arasındaki ekonomik ve siyasi mücadele kartların yeniden dağıtılmasına neden oldu. - Afrika kıtasında artan Rusya ve Çin nüfuzu

Halihazırda Libya, Cezayir, Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Sudan başta olmak üzere bir kısım Afrika ülkesinde askeri güçleri bulunan Rusya, Afrika güç dengesinde önemli bir aktör olmak için her geçen gün yeni açılımlar gerçekleştiriyor. Özellikle eski Fransız sömürgelerinin yer aldığı Batı Afrika ve Sahra Altı Afrika'daki askeri güçleri oldukça etkili.

Kıtadaki terör örgütlerinin Batılı ülkelerce desteklendiğini düşünen Afrikalılar, Rusya'nın böylesi bir tehlikeyle mücadelede kendilerine destek olabileceğini düşünüyor. Bu durum doğal olarak Rusya'nın Fransa aleyhine bölgede güçlenmesine neden oluyor. Çin ise askeri operasyonlardan ziyade ekonomik gücüyle Afrika'da var olma mücadelesi veriyor.

Afrika Birliği ve ECOWAS, bölgedeki askeri darbeleri kınayıp ilgili devletlerin üyeliklerini askıya almalarına rağmen, BM nezdinde yapılan yaptırım girişimleri Rusya ve Çin tarafından veto ediliyor.

Rusya'nın siyasi ve askeri, Çin'in ise ekonomik bir güç olarak kıtadaki varlığını her geçen gün sömürgeci ülkeler aleyhine güçlendirmeye devam etmesi, başta Fransa olmak üzere birçok ülkeyi rahatsız ediyor. Soğuk Savaş dönemlerini özlemle yad eden Rusya, kendi coğrafyasında mücadele etmek zorunda kaldığı çevreleme politikasına yönelik Afrika'da karşı atak yapıyor. Rus enerjisine muhtaç Avrupa ülkelerinin, Ukrayna krizine doğrudan muhatap olmak yerine, sorunun diplomatik yollarla çözülmesi gerektiği ve bunun da iki ülke arasında halledilebileceği yönündeki kanaatlerini, Afrika politikalarıyla birlikte düşünmemiz yerinde olacaktır. - Ekonomik çıkarlar öne geçiyor

Fransa, ABD'nin güdümünde bir Avrupa yerine kendi kararlarını kendilerinin vermeleri gerektiğini ısrarla vurguluyor. Bu politik söylemin Rusya'yı diplomatik olarak güçlendirdiği bir gerçek. Rusya, Ukrayna ve Doğu Avrupa politikalarında Fransa'ya, Fransa ise Afrika politikalarında Rusya'ya ihtiyaç duyar hale geldi. Bu örtülü ihtiyaç, diplomatik bir iş birliğine dönüşmüş olmasa da şimdilik taraflar bunun farkında olarak hareket etmeyi tercih ediyor. Kaldı ki Ukrayna krizi sadece Rusya'yı sıkıntıya sokmayacak, aynı zamanda Avrupa ve Afrika'da ciddi gıda sorunlarına neden olacaktır.

ABD'nin, AB'nin bir blok olarak Rusya'ya karşı kendi yanında olmasını arzu ediyorsa, Birliğin bütün üyelerini dünyanın her yerinde Rus tehdidine karşı koruması gerekiyor. Fransa her geçen gün etkinliğini kaybettiği Afrika ülkeleri için Rusya ile mücadele veya iş birliği yapmak zorunda. Diğer taraftan yeni müttefiklerle ortak çıkarlar hususunda arayışlar içinde olmalı. Aksi halde bugün kaybettiği siyasi üstünlüklerin faturası yarın ekonomik maliyetler olarak karşısına çıkacaktır.

Öte yandan, Afrika'da bölgesel ve uluslararası güçler arasındaki mücadelelerin neticesi olan darbeler, 2022'de de karşımıza sıkça çıkacağa benziyor. 1 Şubat'ta Gine Bissau'da Başkan Umaro Sissoco Embalo'ya yönelik gerçekleştirilen başarısız darbe girişimi de bunun bir göstergesi.

- Afrika'da yükselen güç: Türkiye

Kıta tarihinde herhangi bir olumsuz hikayesi bulunmayan Türkiye, bugün Afrika'daki en büyük diplomatik güçlerden biri. Fransa ve Rusya'nın kıtada iş birliği yapmak isteyeceği bir ülke olarak Türkiye, güvenlik donanımları konusunda Afrika'da her geçen gün önemli ticari anlaşmalar yapıyor. Kıtada yüzlerce yıldır var olan ülkelerin bu hususa dikkat ederek politik açılımlar yapabileceğini göz ardı etmemeli.

***

["Korsanlıktan Siyasal İslam'a: Cezayir'de Sosyal ve Toplumsal Değişim" kitabının yazarı Ali Maskan, sömürgecilik ve Afrika üzerine yazılar kaleme almaktadır.]

"Görüş" başlığıyla yayımlanan makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Timeturk'un editöryal politikasını yansıtmayabilir.