Paranın gücüyle ünlenen şehirlere baktığımızda Newyork, Londra, Tokyo, Pekin, Şangay ve Dubai'nin başı çektiğini görürüz. İstanbul ise coğrafi konumu ve jeopolitik önemi itibarıyla doğal bir finans merkezi olması gereken şehirlerden birisi. Ancak diğerleri ile kıyaslandığında başta hukuki düzenlemeler olmak üzere bazı eksiklerin var olduğu biliniyor. Bu konuda bugünlerde TBMM'de atılan adımları dikkatle takip ediyorum.
Yıllar önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın girişimiyle inşaatına başlanan İstanbul Finans Merkezi'nde sona yaklaşılıyor. Faaliyete başlama yılı defalarca güncellenen merkezin uluslararası seviyede bir finans merkezi yapısına kavuşturulması için son adımların atılıyor olması yabancı yatırımcıların ülkemizi yeniden hatırlaması için önemli bir fırsattır. Eğer İstanbul güçlü bir finans merkezinin adresi olacaksa bunun ilk adımı bölge coğrafyasına hitap edecek tüm kriterleri bünyesinde barındırmaktan geçer. Yabancı yatırımda en önemli unsurun güven olduğu bilindiğine göre güven ortamı oluştukça yatırımların hızlıca Türkiye'ye geleceğini söylemek hayal olmaz. Peki bu güven nasıl oluşturulacak?
Tabii ki önce eldeki verilere bakarak fotoğrafı net bir şekilde çekmek durumundayız. Hayat pahalılığının gölgelediği icraatlar kadar geleceğe dönük planların hayalden ibaret olmaması için hiç olmasa bu konuda sağlıklı bir adım atılmalı.
İlk adımda bölge coğrafyasının güvenilir limanı olarak gösterilecek olan Istanbul'daki finans merkezinin sıra sıra binalardan oluşmadığını, içinde ekonomiye dair birçok dinamiği barındıracak bir dinamiğe sahip olduğunu, İslam coğrafyasında kabül gören finansal enstrümanların burada rahatlıkla işleme tabi olabileceği gibi mesajların artık net bir şekilde anlatılması gerekiyor. Bu süreci yönetirken de başta Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi'nin daha fazla mesai harcamasını bekliyoruz. Nitekim, TBMM'de görüşülme sırası gelen kanun tasarısında bu çerçeve dikkate alınmış. İstanbul Finans Merkezinin küresel finans merkezlerinden biri haline gelmesini sağlayarak, yönetilmesine ve işletilmesine dönük teşvik, istisna ve muafiyetleri düzenleyen İstanbul Finans Merkezi kanun teklifinin detayına baktığımızda ofis alanında faaliyet göstereceklere Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi tarafından katılımcı belgesi verilecek. Katılımcı belgesi alarak finansal faaliyet gösteren kuruluşların yurt dışında yerleşik kişilere sundukları finansal hizmetler, hizmetten nihai olarak yurt dışında faydalanılması şartıyla finansal hizmet ihracı olarak değerlendirilecek. Vergi ve harç istisnası sağlanacak olması da önemli bir fırsat.
Konunun bir de katılım finans ayağının olduğunu unutmamak gerek. Türkiye'de katılım finans sektörü uzun yıllar kendi iç mekanizmasıyla büyüdü. Artık daha fazla yabancı sermayeyle de büyümek gerekiyor. Yaşanılan tecrübeler katılım finans sisteminin krizlere karşı dayanıklı olduğunu da ortaya koymuştur. Örneğin 2008 küresel finans krizinde dünyada ciddi sıkıntılar yaşanırken, ülkemizde bu sıkıntı hafif atlatılmıştı. Katılım bankalarının konvansiyonel bankalara göre daha başarılı olduğu görüldü. Bu gerçekten hareketle artık İslami finansta ciddi pazar payının olduğunu söyleyebiliriz. Günümüzde ise katılım bankacılığı reel sektörü desteklerken, ticaret hayatında kayıt dışılığın önlenmesine de katkı sağlıyor.
Türkiye'de faaliyet gösteren katılım bankalarının yeni finans merkezine en hazırlıklı kesim olduğunu düşünüyorum. 2025 yılında katılım finansın payının yüzde 15 seviyesine çıkarılması hedefinde finans merkezinin bir üs rolünde görünmesi katılım bankaları için itici bir güç olacaktır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde İslami finans merkezi olma vizyonu İstanbul'un güçlü konumuna yeni bir soluk daha getirecek büyük bir adımdır. Özellikle Körfez ülkelerinin yatırımlarını çekebilecek düzeyde yapılacak düzenlemeler ile stratejik konumu daha da önemli hale gelecektir. İFM konvansiyonel bankacılık faaliyetlerinin yanında katılım finans sektörüne öncülük eden çalışmaların yoğunlaşması ile bölgede önemli bir üs olacaktır. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman'ın yapacağı ziyarette bu konu mutlaka gündeme gelecektir. Neticede İstanbul Finans Merkezi'nde atılacak doğru adımlar ve oluşturulacak sağlam kurumsal yapı ile İstanbul sadece bir finans merkezi değil aynı zamanda faizsiz finansın da merkezi olacaktır. Yeter ki, hukuki ve fiziki eksiklikler bir an önce tamamlansın ve burasının gayrimenkul alanında bir rant sahası olması yönündeki iştahlar kesilsin.