İşte araştırmacı yazar Ahmet Faruk Asa'nın o yazısı;
Filistin Merkez Seçim Kurulu, bu hafta Gazze hariç Batı Şeria'da yerel seçimler için adaylık başvurularının açıldığını duyurdu. Bu karar, Nisan ayında ertelenme kararı alınan üç aşamalı Filistin seçimlerinin devamı niteliğinde oldu. Ancak, ertelenme kararı öncesindeki seçim takviminden daha farklı işleyecek bir süreç bizleri bekliyor. O da, genel seçimlerin yapılmayıp, sadece yerel seçimler ile sınırlandırılmış bir takvimin Filistinlilerin önünde durmasıdır.
Yerel seçimlere yönelik bir sürecin başlaması, kısa dönemde demokratik bir ilerleme gibi görülebilirken; daha geniş bir açıdan ele alındığında, Filistin'in geleceği için bir tasfiye sürecinin de başlaması anlamı taşıyabilir. Üç aşamalı seçim kararının alınmasının akabinde tüm gruplar, Filistin yönetimi için siyasi çalışmalara başlamıştı. Tüm gruplar, geçmiş tecrübelerin ışığında konjonktürel olarak daha “pragmatist” bir ajanda ile hareket ederek, seçimlere yönelik hem tabanda hem de siyasi partilerde hareketlilik içine girmişti. Bazı siyasi hareketler kısa süren bu propaganda döneminde oy oranını artıracak girişimlerde bulunurken, bazı partiler kırılmalar yaşayarak görece daha zayıf bir seçim hazırlığı geçirmişti.
16 yıldır Filistin Devlet Başkanı olan Mahmud Abbas ve temsil ettiği hareket olan Fetih, bu kırılmaların en yoğun yaşandığı siyasi hareket olmuştu. Fetih'in kurucu lideri Yaser Arafat'ın yeğeni ve aynı zamanda eski Dış İşleri Bakanı olan “Nasır Kudva”; İsrail hapishanesinde tutuklu bulunan Fetih Hareketi Merkez Konsey Üyesi ve Filistin direnişinin sembol ismi Mervan Bergusi'nin adaylığını destekleyeceğini açıklamış, Fetih'e yönelik eleştirileri, Kudva'nın parti içi tüzüğe aykırı bir şekilde ihraç edilmesiyle sonuçlanmış, siyasi elit bloğundaki ayrışmayı derinleştirmişti.
Mervan Bergusi'nin "özgürlük" adlı ortak listesinde, seçime Bergusi-Kudva ortak şekilde girme kararı almasının ardından, bu ortak liste, Fetih'e yönelik bu zamana kadar en kuvvetli muhalefet olmuştur. Daha önceki kongrelerde parti içi ağırlığı oldukça yüksek olduğu anlaşılan ve Filistin halkı tarafından ciddi destekler alan Bergusi ile Kudva'nın siyasi beraberliği, Fetih içinde de tehlike ciddi bir seçim listesi mücadelesi verilmesi ile neticelenmiştir.
Daha önce Fetih'ten ihraç edilen ve Filistin'den gönderilen, daha sonrasında BAE veliaht prensin özel kalemi olan Dahlan da, bu sürecin belirleyicilerinden biri olmuştur. Pandemiye denk gelen ve Filistin ekonomisinin ciddi şekilde zarar gördüğü bu dönemde, Dahlan aşı siyaseti izleyerek ve Filistin'in yoksul kesimlerine mali destekler sağlayarak, kendisine siyasi manevra alanı açmış, arkasına Körfez sermayesinin de desteğini alarak yeniden Filistin siyasetine dönme umutlarını desteklediği listeler üzerinden tazelemiştir.
Son olarak seçimin Fetih'le beraber en büyük potansiyel iktidar adayı Hamas da, seçim sürecinde saha çalışmalarında oldukça ilerleme kaydetmişti. Ciddi bir liste hazırlığı yapan Hamas; hareketin üst düzey yetkililerini bir araya getirerek, önce kendi iç seçimlerini tamamlamış daha sonra da Filistin seçimleri için hazırlıklarını yapmıştı. Teknokrat bir hükümet programı takip edeceğini ifade eden Hamas, mecliste çoğunluğu sağlayacak sayıya ulaşmayı ilk öncelik belirlemişti.
Nisan ayında, Doğu Kudüs'te seçim sandıklarının kurulamaması, Mahmud Abbas tarafından seçimlerin ertelenmesi kararı ile sonuçlanmıştı. Seçimlerin ertelenmesinin de etken faktörlerden biri olduğu mayıs ayı olayları, siyasilerin ajandasında köklü değişiklikler yapmasına sebep oldu. Mescid-i Aksa'ya yapılan saldırılar üzerinden kristalize olan mayıs ayı olayları, İsrail tarafından parçalanmış bir coğrafya haline getirilen Filistin'de, bazı denge değişikliklerini de beraberinde getirdi. Ateşkes ile sonuçlanan süreç, Filistinliler adına nisbi bir zaferin eşliğinde psikolojik olarak da müspet bir ilerleme sağladı. İsrail açısından ise süreç, hükümetin değişmesi ile sonuçlandı. Uzun yıllardır İsrail'in başında bulunan Netanyahu, görevi Bennett-Lapid liderliğindeki koalisyona devretti.
Tüm bu değişen dengeler, Mahmud Abbas ve ekibini yedi ay önceki Filistin tablosundan çok daha farklı bir Filistin gerçekliği ile baş başa bıraktı. Fetih Hareketi'nin, nisbeten daha güçlü olduğu Batı Şeria'da tabanda bulduğu destek azalmaya başladı. Pandemi ile beraber ekonomik açıdan zayıflamalar ve İsrail'e karşı mücadelede görece daha pasif bir konumda kalması, bu azalmanın esas iki belirleyicisi oldu. Mahmud Abbas, bu gelişmeler ışığında yerel seçim sürecinin başlangıcını yaptı. Ancak Gazze'nin dahil edilmediği yerel seçimler için açıklanan adaylık şartları, özellikle Hamas listelerinin önünde engeller oluşturuyor.
Nisan ayında alınan ertelenme kararı öncesinde Hamas listesindeki isimlerin bazıları İsrail tarafından tutuklanmış ve gözdağı verilmek istenmişti. Kudüs'ün Kılıcı ismi verilen savaşın ardından Hamas, Batı Şeria'daki etkinliğini daha da artırmıştı. Hamas, seçimlerin bir bütün içinde; Gazze ya da Batı Şeria diye ayrılmadan, tüm Filistin'i kapsayacak şekilde olması gerektiğini ifade ediyor. Aynı şekilde seçimlerin genel ve yerelden birini içermeyecek şekilde olmasının, Filistin'in geleceği açısından sorunlar doğurabileceğini ifade ediyor. Bu perspektif dolayısıyla Hamas, yerel seçimleri şimdilik boykot ediyor.
Mahmud Abbas, yerel seçimlere hazırlanırken aynı zamanda yakında gerçekleşecek olan Fetih Hareketi'nin 8. Genel Kongresi de, sonucu oldukça merak edilen gündemler arasında. Bu kongre ile beraber, selefi olan Yaser Arafat'tan koltuğu devralan Mahmud Abbas'ın halefinin de belli olacağı konuşuluyor. Mahmud Abbas sonrasının da ipuçlarının verileceği kongre, Filistin ile olan ilişkilerinde diğer devletlerin de odağında yer alıyor. Özellikle Rusya, diplomasi trafiği ile Mahmud Abbas sonrası Filistin'de hami devlet pozisyonunda yer almak istiyor.
Önümüzdeki haftalarda Mahmud Abbas ile mevkidaşı Putin arasında bir görüşme gerçekleşecek. Bu görüşmenin hemen öncesinde Muhammed Dahlan ilk kez Rusya Dışişleri Bakanlığı'ndan aldığı resmi bir davet ile Moskova'ya gitti. Rusya, Dahlan'ı da denkleme dahil etmek istiyor. Dahlan ile birlikte İsrail'in yeniden müzakere masasına geri geleceği, Körfez'den ciddi bir finansın Filistin'e gelmesi, Dahlan'ın yeniden Fetih içinde üst düzey kademelerde yer alması, Rusya'nın doğrudan beklentileri arasında. Mahmud Abbas ise Dahlan ile olan uzlaşıya şimdilik mesafeli duruyor.
Dahlan'ın siyasi geçmişine baktığımızda, Filistin toplumunda kendine nasıl bir siyasi alan açacağı sorusu ise sorulmaya devam ediyor. Sadece Filistin değil, Ortadoğu'daki faaliyetleri sebebiyle temiz bir siyasi geçmişe sahip olmayan Dahlan, kendisine sağlanan siyasi network ile Filistin arenasında kendine yeniden yer bulacağı düşüncesi içerisinde. Yolsuzluk ve işkence suçları ile daha öncesinde sınır dışı edilen Dahlan, bizzat kendisi bu denklemde yer almasa bile desteklediği isimlerin Filistin siyasetinde belirleyici olmasını istiyor. Dolayısıyla bu isimlere ve gruplara fon desteği sağlayarak, yeni söylemler üzerinden siyaseten yer açma girişiminde bulunuyor. Dahlan, sık sık siyasi mesajlar yayınlıyor. Filistin'in kesilen uluslararası yardımlarının, kendisi üzerinden yeniden sağlanabileceğini ifade ediyor. Trump döneminde, Trump-Körfez ilişkileri gereği bu konuda atılımlar yapan Dahlan, pandemi sürecinde de BAE üzerinden aşı diplomasisi ile de bu tutumunu devam ettiriyor.
Yukarıdaki bahsi geçen açılımların, Dahlan'ın kişiliği üzerinden gerçekleşmediğini belirtmek gerekir. Dahlan, uluslararası arenadaki büyük güçlerin, Filistin ajandasındaki siyasi taşeronluğunu yapıyor. Özellikle son yıllarda işsizlik ve yoksulluk sıkıntılarının iyice arttığı Filistin'de, finans yoluyla ismini parlatmanın düşüncesi içerisinde olduğunu söylemek mümkün. Trump, Rusya ve Körfez örneklerden gördüğümüz üzere bölge, Dahlan ile yeniden şekillendirilmek isteniyor ve sık sık bunun için girişimlerde bulunuluyor.
Dahlan'ın Filistin'de siyasi otorite olması, mezkur güçlerin sahadaki gelecek planlarını Dahlan üzerinden daha da hızlanmasının önünü açacak. Özellikle İbrahim Anlaşmaları kapsamında bölgede İsrail ile girilen normalleşme süreçlerinde, Filistin siyasetinde Dahlan'ın yer alması, var olan problemlerin katlanarak artması ile sonuçlanacaktır.
Mahmud Abbas, mesafeli bir tavır sergilese de, Mart ayında yapılacak olan kongrede, Fetih Hareketi içinde ciddi değişikliler olacağı aşikar gözüküyor. Nisan ayında ve daha sonraki yapılan seçim anketlerinde Fetih'in ve Mahmud Abbas'ın halktaki desteğinin azaldığı göze çarpıyor. Dolayısıyla açık ya da örtülü şekilde Dahlan ile oy oranındaki düşüşe dolgu yapılmak istenebilir.
Mahmud Abbas'ın Gazze'yi seçim sistemine dahil etmemesi ise bazı yapısal problemlerin artmasına sebep olabilir. Uzun yıllardır İsrail ile olan mücadele Gazze üzerinden kristalize oluyor. Gazze'den ve Gazze'deki gruplardan yoksun bir seçim süreci, bu bölgeyi ve bölgedekileri “marjinal” gösterme gayreti içinde olan İsrail ve Batı'nın istediği siyasi kargaşayı oluşturabilir. Toplumsal mutabakatın sağlanarak; Filistin'in yönetiminde Batı Şeria ve Gazze'yi birbirinden ayırmadan yürütülecek bir çalışma, Filistin için kısa vadedeki ideal yollardan biri olarak durmaktadır. Aynı şekilde Filistin Meclisi'nde çoğulcu bir yönetim mekanizmasının olması, mayıs ayı ile beraber sahadaki kazanımları siyasi kazanımlara dönüştürecektir.