Rusya’nın bir sonraki hamlesi ne olacak?
Rusya, tarihinden hangi dersleri çıkararak Ukrayna’ya özel önem veriyor? Rusya’nın ABD’nin “kuklası” olarak gördüğü Ukrayna ile savaşa girme ihtimali var mı? Bu ihtimalin arkasındaki anlayış ne?

Oluşturma Tarihi: 2021-12-04 10:24:55

Güncelleme Tarihi: 2021-12-04 10:24:55

Rusya ile Ukrayna arasında son dönemde artan gerilim, Rusya'nın işgal hazırlığı yaptığına dair haberlerle doruk noktasına ulaştı.

Uluslararası ilişkiler stratejisti George Friedman, kurucusu ve başkanı olduğu Geopolitical Futures internet sitesinde yayımlanan yazısında, Rusya'nın sınırlarında bir dizi karmaşık ve tehlikeli zorlukla karşı karşıya olduğunu ve bunların kontrolden çıkabileceğini söylüyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:
“Rusya güvenilir bir ülke değil, bunun da makul sebepleri var. Almanya 20'nci yüzyılda iki kez, Fransa 19'uncu yüzyılda bir kez ve İsveç 18'inci yüzyılda bir kez ülkeyi istila etti. Bunlar, Avrupa'nın alışkın olduğu türden akınlar değil, Rusya'nın kalbini ele geçirmek ve onu kalıcı olarak kendine tabi kılmak için yapılan derin nüfuz eylemleriydi. Her yüzyıl, Rusya'ya varlığını tehdit eden bir saldırıya sahne oldu. Rusya'nın böyle bir durumu unutarak çevresindeki hareketlerden şüphe duymaması zor. Rus tarihinde, liderlerinin aksini düşünmesine neden olacak hiçbir şey yok.

Bu tutum Rusya'yı komşuları için bir tehdit haline getiriyor. Batı, Sovyetler Birliği'nin çöküşünü Rusya'nın yabancı ülkelere bağımsızlık vermesi olarak gördü. Olanlar nedeniyle şaşkına dönen Ruslar da olaya bu şekilde bakmaya hazırdı. (…) Bağımsızlığına yeni kavuşan ülkelerin tarafsız olacağını ve dolayısıyla Rusya için bir tehdit oluşturmayacağını varsayıyordu. Tarihin dinamikleri o kadar düzenli değil. Nitekim, zamanla Ukrayna hükümeti ve Rusya yakınlaştı. Bu, Batı'nın Sovyet sonrası dünya vizyonunu ve birçok Ukraynalının beklentisini tehdit ediyordu.

Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sadece 24 yıl sonra Ukrayna'da gerçekleşen bir devrim, ülkenin Rus yanlısı hükümetini devirdi. Batı (ve özellikle Amerika) açısından, Ukrayna bağımsız bir ulustu, devlet işlerinin Rusya ile hiçbir ilgisi yoktu. Rusya'nın rejimi yozlaşmış ve baskıcıydı. Amerikan ahlak projesinin bir parçası olarak ABD, bu rejime karşı çıkanları ve demokratik haklarını talep edenleri destekleyecekti. Rusya olaylara farklı bakıyordu. Ona göre devrilen hükümet, Ukrayna'nın yasal olarak seçilmiş hükümetiydi ve ABD (ve diğerleri) Batı yanlısı bir hükümeti dayatmak amacıyla bir darbe tasarlamıştı. ABD, Ukrayna'nın kontrolünü ele geçirmek için Sovyetler Birliği'nin çöküşünden yararlanmıştı. (…)

Amerikalılar ne için yaparsa yapsın, Ruslar bunu Rusya'yı tehdit etmek için demokrasiyi destekleme bahanesiyle Rusya'nın ulusal güvenlik hakkının ihlali olarak gördüler. Amerikan bakış açısından Ukrayna, kendi kaderini tayin hakkına sahipti. Rusya açısından bakıldığında ise Rusya'ya varoluşsal bir tehdit oluşturmaya hakkı yoktu. Jeopolitik olarak Amerika'nın niyeti önemli değildi. Niyetler değişkendir ve Amerikan yanlısı bir Ukrayna, Rusya'nın uzun güvensizlik tarihinde yalnızca yeni bir sayfaydı.

Rusya, işgalcilerle Moskova arasına mesafe koyarak önceki istilalardan sağ kurtulmuştu. Önceki yüzyılların tüm istilaları başarısız olmuştu, çünkü istilacılar o kadar çok bölgeden geçmek zorunda kalmışlardı ki yazın başlayan bir istila Rus kışında sona erecekti. Bir Amerikan “kuklası” olan Ukrayna ile bu mesafe önemli ölçüde azalıyor, tampon bölge ortadan kalkıyordu. Yüzyıllardır Rusya'yı koruyan şey, artık onu korumuyordu.”

Dört bir yanı güvensiz

Yazar, bunun Rusya için Sovyet sonrası dönemde kritik bir eşik olduğunu, Ukrayna'nın Rusya savunmasının kritik bir unsuru olsa da tek unsur olmadığını vurguluyor: “Rusya'ya yönelik ana saldırı hattı, Fransa'dan neredeyse Moskova'ya kadar uzanan Kuzey Avrupa Ovası'dır. Sovyetler Birliği'nin batı sınırı Polonya ile sınır komşusu olan Belarus'tur. (Beyaz Rusya).

Rusya'ya yönelik ikinci, daha zor bir saldırı hattı, Rusya'yı Türkiye, İran ve müttefiklerinden ayıran Kafkasya üzerindendir. Sovyetler, Çeçenya ve Dağıstan da dâhil olmak üzere devasa Kuzey Kafkasya dağlarını kontrol ediyordu. Güneye karşı sağlam bir bariyer oluştursalar da buralarda yerleşim vardı ve bu İslamcı militanlar tarafından istikrarsızlaştırılmışlardı. Fakat gelinen noktada eskiden Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan Güney Kafkasya (Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan) da Rusya için önemli bir tampondur.

Üçüncü saldırı hattı Orta Asya'daydı. Bölge ülkeleri Rusya için bir tehdit oluşturmasa da ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi suları bulandırdı. İslamcılardan kaynaklanan şiddetin yayılma tehlikesi bir gerçek ve ABD, Afganistan'daki sınırlı operasyonları desteklemek üzere bölgede hava üsleri aramaya devam ediyor. Rusya için Orta Asya'nın güvenliğini sağlamak bu nedenle önemli.

Doğuda Çin sınırı var. ABD'yi engelleme konusunda Rusya ile Çin aynı çıkarı paylaşsa da iki ülke arasında tarihi olarak derin bir güvensizlik söz konusu. Ruslar daha önce Çin ve Mançurya'yı işgal etmişti. Sovyetler, Çin'in nükleer silah merkezi Lop Nur'u bombalamayı düşünmüş ve operasyonda işbirliği yapmak için ABD'ye yaklaşmıştı. 1960'larda Çin ile Sovyetler Birliği arasında, Ussuri Nehri boyunca büyük bir savaş da dâhil olmak üzere ciddi sınır çatışmaları olmuştu. Mao, Sovyetler Birliği'ne düşmandı. 1970'ler ve 1980'lerde ABD ile Çin arasındaki anlaşma Rusya'ya yönelikti. Bu tarih göz önüne alındığında Çin-Rusya sınırı da bir zafiyet noktasıdır.

Yumuşak güç kullanımı

Başka bir deyişle, Rusya güvenlik açıklarıyla çevrili. Bunlarla başa çıkmak için de yumuşak bir yaklaşım geliştirdi. Tanklar göndermiyor, etkisini artırmak için siyasi ve ekonomik meseleleri kullanıyor. Belarus'ta durum böyle. Başkan Alexander Lukashenko'nun istikrarsız yönetimi, Rusya'nın gücünü artırmasına ve Polonya sınırını istikrarsızlaştırmasına olanak tanıyor. Orta Asya'da ise etkisini artırmak için ekonomik ilişkileri ve Orta Asya devletleri arasındaki gerilimi kullanıyor. Güney Kafkasya'da, Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir ateşkes sağlamak için barış gücü askerleri yerleştirdi ve bölgede nüfuz için çeşitli yollar sağladı. Elbette Çin ile iyi ilişkiler sürdürüyor, ancak ikisi de birbirine karşı temkinli.”

Yazar, Kuzey Avrupa Ovası, Kafkasya, Orta Asya ve Çin sınırının hayati öneme sahip olduğunu ancak Rusya için hayati meselenin Ukrayna olduğunu belirtiyor:
“Rusya'nın bakış açısına göre Ukrayna ABD'nin pençelerini batırdığı yerdir. Rusya Belarus'u idare edebilir, ancak olası Amerikan müdahalesi nedeniyle Ukrayna'da yumuşak güç uygulayamaz. Önümüzdeki haftalarda Rus istilası söylentileri var ama gerçek istilalar duyurulmaz. Başlatmak istemediğiniz istilalar (çünkü kaybedebilirsiniz) duyurulur. Rusya'nın iç süreçler üzerinde güçlü bir veto sahibi olduğu bir anlaşmayı zorlamaya çalışmak psikolojik bir silah haline geliyor.

Rusya'nın sınırlarında bir dizi karmaşık ve tehlikeli zorlukla karşı karşıya olduğu unutulmamalı. Herhangi biri kontrolden çıkabilir. (…) Moskova açıkça aynı anda değil, sırayla hareket etmeye çalışıyor. Bu da zamanı olduğu varsayımını beraberinde getiriyor. ABD'nin harekete geçme olasılığı düşük olduğundan, zaman Moskova'nın lehine olabilir. Ancak Rus korkuları kendi kendilerini besler ve ihtiyatsız eylemlere neden olabilir. En önemlisi, düşman barındıran bölgelerin yönetiminde belirleyici bir kriz davetsiz olarak gelebilir.

Rusya, kendi bakış açısından, en azından Sovyet döneminin tehditlerini hafifletmek zorunda. Rusya üzerindeki baskılar büyük, ancak harekete geçmek için birçok fırsat var. Rusya kasıtlı olarak hareket etme eğilimindedir, ancak gerçeklik ona seçenek sunmayabilir. Amerikalıların ne yapacağı ise birçok alanda olduğu gibi bugünlerde öngörülebilir değil.”

Kaynak: fikirturu.com