Rusya ve Ukrayna krizinde Rus Ortodoks Kilisesi
Prof. Dr. Şinasi Gündüz, “Rusya ve Ukrayna krizinde Rus Ortodoks Kilisesi” başlıklı yazısında Moskova Kilisesinin yaşanan bu çatışma ortamındaki konumunu tartışıyor. Putin’e, onun Rus milliyetçiliği ve yayılmacılığı merkezli Ukrayna politikasına verdiği desteğin yalnızca Rus milliyetçiliğine katkı olsun diye verilmediğini vurguluyor. Rus yönetimine Moskova patrikliğince verilen desteğin ardında, Ukrayna halkının büyük çoğunluğunun bağlı olduğu Ukrayna Ortodoks Kilisesi üzerindeki tarihsel hak ve yetkilerin kaybedilmemesi, bu bölgede inisiyatifi başkalarına kaptırılmaması fikri olduğunun altını çiziyor.

Oluşturma Tarihi: 2022-02-22 13:43:49

Güncelleme Tarihi: 2022-02-22 13:43:49

Rusya'nın 2014'te Kırım'ı işgali ve ilhakı ile başlayan Ukrayna'yı adım adım işgal ve ilhak politikası devam ediyor.

Peki, Rusya'da halkın yaklaşık %71'nın bağlı olduğu Rus Ortodoks Kilisesi bu işgal ve ilhak politikasına nasıl bakıyor? Moskova patrikliği merkezli Rus kilisesi, halkının büyük çoğunluğu Ortodoks olan Ukrayna'nın bağımsızlığına karşı yürütülen politik ve askeri operasyonlarda Rus yönetimine destek veriyor mu?

Rus Ortodoks Kilisesi açısından Ukrayna'nın ve Kiev'in özel bir önemi var… Öyle ki 10. Yüzyıl sonlarında Rus halkı ortodoks Hıristiyanlığı kabul ettiğinde ilk Ortodoks merkezin Kiev olduğu kabul ediliyor. Dolayısıyla Rus milliyetçilerin tarihsel olarak Ukrayna halkının Rus kimliğinin ayrılmaz bir parçası olduğu tezi bir tarafa, Moskova kilisesi açısından da Ukrayna, Rus Ortodoks Hıristiyanlığının ayrılmaz bir parçası…

Halkının %78'i Ortodoks olan Ukrayna'da Ukrayna Ortodoks Kilisesi geleneksel olarak Rus Ortodoks Kilisesine bağlıydı. Bağlıydı diyoruz; çünkü Ukrayna'nın bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkışından itibaren bu konuda önemli değişiklikler oldu. Ukrayna milliyetçiliğinin yaygınlaşmasına paralel olarak Ukraynalıların önemli bir bölümü, Ukrayna Ortodoks Kilisesinin rahip takdisi ve yönetim mekanizması açısından Rus Ortodoks kilisesine bağlılığını Rusya'ya bağlılık olarak değerlendirdi ve kilisenin de bağımsız olması gerektiğini vurguladı.

Özellikle 2014 yılındaki Rusya'nın Kırım'ı işgali ve ilhakı kilise açısından bu doğrultudaki çabalara hız verilmesini sağladı. 2019'da bu çabalar sonuç verdi ve Patrik Bartholomeus'un kararnamesiyle (tomos) Ukrayna Ortodoks Kilisesi otesefal, yani bağımsız ve otonom ilan edildi. Böylelikle de Rus Ortodoks Kilisesinden resmen kopmuş oldu.

Doğal olarak bu durum Rus Ortodoks Kilisesi için kabul edilemez olarak görüldü. Gerek Moskova Kilisesi gerekse Rusya yönetimi bunu Ukrayna'yı Rusya'dan, Rus kültürünün bir parçası olmaktan ve Ukrayna Ortodokslarını yüzyıllardır bağlı ve birlikte oldukları Rus Ortodoks Kilisesinden koparmak için Batı ülkelerinin bir komplosu olarak değerlendirdi.

Özellikle 2014 sonrası dönemde Ukrayna genelindeki Ortodoks kilise hizmet bölgeleri hızla otesefal Ukrayna Ortodoks Kilisesi bünyesine katılmaya başladı. Öyle ki kısa zamanda yaklaşık 19.000 kilise hizmet bölgesinden 7500'ü otesefal kilise bünyesine katıldı. Bunun 500 kadarının 2018-2019 arası gerçekleştiği söylenir… Rus Ortodoks Kilisesine bağlılıktan ayrılarak bağımsız Ukrayna Ortodoks Kilisesine katılımların son zamanlarda yaşanan Rusya ve Ukrayna kriz ortamında daha da arttığı biliniyor.

Tüm bu gelişmeler, 10. Yüzyılda Ortodoks Hıristiyanlığın kabulünden itibaren kendisini tüm bu bölgelerdeki dini birlikteliğin ifadesive teminatı olarak gören Moskova Patrikliği merkezli Rus Ortodoks Kilisesi açısından kabul edilemez olarak değerlendiriliyor.

Zira Ukrayna Kilisesinin bu ayrışması, sıradan bir otonomi ya da Moskova'dan bağımsızlık değil aynı zamanda yüzyıllardır süregelen dini birlikteliğin tahrip edilmesi olarak görülüyor. Dahası 15. Yüzyıl ortalarından itibaren İstanbul Ortodoks Kilisesinin otoritesini sorgulayıp kendisini tüm Ortodoksların yeni merkezi ve lideri ilan eden Rus Ortodoks Kilisesi, Ukrayna'daki Ortodoksların bu ayrılıkçı tutumunu gerek Batı/Latin Hıristiyanlığına gerekse tarihsel muhalifi İstanbul Kilisesine karşı bir kayıp olarak görüyor.

Rusya'nın özellikle Putin'in başkanlığı döneminde Rus milliyetçiliğine dayalı bir politikayı öne çıkardığı ve uluslararası düzlemde Sovyetlerin dağılmasıyla kaybedilen bazı siyasal, ekonomik ve askeri kayıpları yeniden kazanma gayreti içinde olduğu biliniyor. Bu ortamda başta Putin olmak üzere Rus yönetiminin Rus Ortodoks Kilisesiyle sıkı bir iş birliği içinde olduğu da dikkati çekiyor.

Nitekim bu nedenledir ki Rusya'nın başta Suriye olmak üzere dünya genelinde yürüttüğü siyasal ve askeri operasyonlara Rus Ortodoks Kilisesi destek veriyor. Suriye'deki savaşın ilk zamanlarında Beşşar Esad köşeye sıkışmışken Suriyeli muhaliflerin üzerine Rus savaş uçaklarının yağdırdığı bombaların Rus Ortodoks Kilisesi rahiplerince kutsanıp takdis edilmesi bunun bir izdüşümü… Moskova Kilisesi Rus yönetimine her fırsatta bu desteğini göstermekten geri durmuyor.

Rus Ortodoks Kilisesinin bugün Ukrayna'da yaşanan çatışmadaki pozisyonu da aynı… Putin'e, onun Rus milliyetçiliği ve yayılmacılığı merkezli Ukrayna politikasına destek veriyor. Tabi ki bu desteği yalnızca Rus milliyetçiliğine katkı olsun diye yapmıyor. Ukrayna halkının büyük çoğunluğunun bağlı olduğu Ukrayna Ortodoks Kilisesi üzerindeki kendine göre tarihsel hak ve yetkilerini kaybetmemek, bu bölgede inisiyatifi başkalarına kaptırmamak istiyor. Kısacası Rus Ortodoks Kilisesinin çıkar ve menfaatlerini gözetiyor.

Kiev gibi Rus Ortodoksluğunun merkezi kabul edilen bir başkentin kaybedilmesi, Kiev'e bağlı Ukrayna Ortodoks Kilisesinin Moskova patrikliğinden kopması, yönünü İstanbul'a ve Batı'ya çevirmesi, Moskova Kilisesi açısından telafi edilemez büyük bir kayıp olacaktır. Bunun önlenmesinin Kiev'de ve tüm Ukrayna'da Rusya'nın otoritesinin yeniden tesis edilmesiyle, Rusya'ya ve Rus Kilisesine karşı gelişen Ukrayna milliyetçiliğinin önlenmesiyle mümkün olacağı düşünülüyor.

Bu nedenledir ki Rusya ve Ukrayna krizinde Moskova Kilisesi Rus yönetiminin yanındadır. Ona her türlü desteği verdiği de kuşkusuzdur.