Yeni Şafak yazarı Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, kapitalizmin çöküşüne ilişkin beklentileri değerlendirirken, meselenin bilinç seviyesiyle iç içe olduğunu vurguladı...
Öğün'ün yazısından önemli bir bölüm;
"MODERN BİLİNÇLER DAYANIKSIZDIR"
Barışa elbette bir gün gerçekleşir kabilinden bir ümit olarak bakabilir miyiz? Doğrusu bunda da tereddütlerim var. Acaba insanlığın kahir ekseriyeti barışı, ahlakî bir gereklilik olarak mı; değilse bir günlük hayat kazanımı olarak mı istiyor? Daha basit olarak ifâde edecek olursak barış arzusu, “Yahu savaşmayın da işimize gücümüze bakalım” demekten ileriye gitmeyen zayıf bir talep mi? Yani kahir ekseriyet olarak barışı sadece pratik sebeplerden ötürü arzu ediyor olmayalım?
Barışı, savaşlar canımızı sıktığı için mi tepkiyle karşılıyoruz; değilse bu tepkide ahlkî bir derinlik yakalayabiliyor muyuz? Doğrusu, ben ilk şıkkın daha geçerli olduğunu düşünenlerdenim. Maddî bir süreç olarak kapitalin orada kalmadığını, kendi gayrımaddî, öznel damarlarını oluşturup, arterlerden kılcallara doğru genişlettiğini; yani kapitalizme evrildiği bir dünyada yaşıyoruz.
Bilinçler de ona göre oluşuyor. Dayanıksız bilinçlerdir, modern bilinçler. Ne yazık ki; kısa vâdeli devrelerden oluşur ve yüzeysel işler. Hadiseler arasında bağ ve ilişkiler kurmaktan acizdir. Bu zihin ikliminde ister tümdengelim olsun, ister tümevarım, başarılamaz. Akamete uğrar. Çok defa ilkinde tümde kaybolunur ve bir yere gelinemez; ikincisinde ise asla tüme ulaşılamaz. İlki entelektüel bir iddiadır; diğeri ise konvansiyonel. İlki az sayıda insanın iddiasıdır; ikincisi ise kitlesel olarak yaygın bir zihniyete işaret eder. İlki düşünürken bakmayı unutur, ikincisi ise bakarken düşünmeyi..
SAVAŞ KARŞISINDA DURUMUMUZ
Bu sığ bilinçleri kapitalizm üretti. Dünyayı da bu sebeple çok kolay yönetiyor. Savaş karşısındaki durumumuz tam da bunu gösteriyor. Tümdengelimciler daha evvel, kuru bir ahlâkçılıkla bitse de savaşı felsefîleştirmek ve ahlâkîleştirmeyi denediler. Büyük çoğunluklar ise onları dinlemedi. Bugün daha beter bir manzarayla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Entelektüeller savaşı ne felsefî ne de ahlâkî düzlemde ele alıyorlar. Daha çok komplo teorileriyle soslandırılmış reelpolitik bir oyun teorisi kıvamında görüyor ve zekâlar stratejizmle kifayet ediyorlar. Savaş hiçbir zaman bu kadar maddîleşmemişti. Diğer taraftan kitlelerin ise canı fena hâlde sıkılıyor. Uzayan her şey, parçalı düşünen kitleler için can sıkıcıdır. Stratejik tahlilleri, ahlâkî tahlillerden daha ilgi çekici buldukları ve daha çok takip ettikleri âşikâr. Ama bunun nereye kadar devam edeceği meçhûl. Hoş devam etse de derde derman olmayacağı muhakkak.
KAPİTALİZMİN ÇÖKERSE İNSANLIK DA ALTINDA KALIR
Kapitalizm insan bilinç ve irâdelerini teslim alan çok katmanlı bir sistem. Onun târihsel olarak tasfiyesinin de bilinç kazanımı veya iradî müdahaleler marifetiyle olmayacağı da artık anlaşılıyor. Kapitalizm eğer çökecekse bu dışarıdan insan müdahaleleriyle değil bizzat kendi derin maddî çelişkilerinin işlemesiyle olacak. Bu çöküş sadece maddî değil, gayrımaddî bir çöküş olacak. Yâni yerleşik bilinçleri de çökertecek. Tarihsel bir fenalık olarak kapitalizmin çöküşünü bekleyenleri aceleyle geliştirdikleri beklenti bunun kendiliğinden bir kurtuluş olacağı istikametinde. Sanki bir kaç asırlık bir ömre sâhip kapitalizm bilinçlere dokunmamış, iradeleri serbest bırakmış gibi. Kapitalizm çökecekse bilinçler de çökecek, irâdeler de.. Kimsenin bunun hesabını yaptığını görmüyorum. Kapitalizm çökerse insanlık da bunun altında kalacaktır demiyorlar. Sanki kapitalizmi uzaktan seyrediyoruz.
"FEODALİZM YOK OLMADI, KAPİTALİZM DE YOK OLMAYACAK"
Savaşlar kapitalizme her zaman güç verdi. Eğer içine girdiğimiz ve yaygınlaşacak intibâını veren savaşlar dizisi kapitalizm için tâze kan olacak ve onu canlandıracaksa zaten beklentiler topyekûn boşa düştü demektir. Eğer bu savaşlar dizisi kapitalizmin can çekişmesiyse bunun insanlığın mevcut zihin dünyasının da can çekişmesi olduğunu kabul etmek gerekiyor. Onu ne ikâme edecek? Sanayi kapitalizminin zirve yaptığı devirlerde, onun bir gün çökeceğini öngörenler, doğru veya yanlış, yerini neyin alacağını tekmil mesnetleriyle ortaya koyabiliyordu. Bugün kapitalizm yok olsun da ne olursa olsun diyenlerden başkası yok ortada. Bu başka bir yazının konusu, ama şu kadarını söyleyelim ki tarihin çöp tenekesi yok. Feodalizm yok olmadı. Kapitalizm de yok olmayacak. Yeni dünya teşekkül edecekse eğer, ikisinin, yeni dinamiklerle kaynaşarak farklı bir düzlemde yeniden üretilmesiyle olacak. Bizler de yaralı kırılgan bilinçlerimizle oradaki yerimizi alacağız.. Görünen bu…