Dolar

34,4864

Euro

36,3272

Altın

3.013,92

Bist

9.549,89

Afganistan sempozyumunun düşündürdükleri -2

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-05-19 21:27:26

Afganistan sempozyumunun düşündürdükleri -2

Önceki yazımızı “Emperyalistleri Afganistan'a çeken nedir acaba?” sorusuyla bitirmiştik. Tarih boyunca bölgeye hakim olmak isteyen güçlü imparatorlukların önüne hep Afganistan çıkmıştır. Moğol istilacıları etrafı adeta slip süpürürken yolları Afganistan'a düştü.

İngilizlerin ülkeyi işgal etmesi için bir çok başarısız denemesinin ardından SSCB kendini kurtarmak için girdiği ülkeden koca birliği dağıtarak çekildi. Peşinden gelen ABD öncülüğündeki işgal güçleri NATO şemsiyesi altına girdi. İşgal görünmemesi için 57 ülkenin görev yaptığı NATO güçleri de yenildi.

Savaş yorgunu olan ülke bunca savaş ve iç çekişme neticesinde adeta harabe konumunda olduğunu ifade edersek mübalağa etmiş olmayız. Aileler dağıldı, dullar, yetimler, sakatlar, hastalar, yokluk ve yoksulluk adeta normal gibi karşılanmaya başlandı. Nesiller artık savaş ortamında yetişmeye başladı. Kimisi Sovyet işgalinde doğdu ABD işgalinde gençliğini yaşadı.

Afganlılar için savaşmak ve işgalcilerle mücadele etmek artık hayatın normal akışı gibi bir şey oldu. Bundan sonra bu ülkeye acaba yeni bir bela veya işgalci gelebilir mi? Bu sorunun cevabını “Hayır! Gelmez, gelemez “ diye cevaplamayı isterdim. Ancak üzülerek ifade etmeliyim ki yakın gelecekte yeni işgallerden bahsedeceğiz.

Kehanet gibi olmasın ama yakın gelecekte, şimdiki işgalci güçlerin ülkeyi terk etmesinden sonra bir başka gücün Afganistan'a girip kendi gücünü pekiştirip Afganistan'ı tahrip edeceğini tahmin ediyorum. Gelişmeler gelecekte iki yarı süper ve nükleer gücün bu güzel ülkeyi işgal etmeye çalışacaklarını gösteriyor.

Bölgenin yeni işgal gücü Çin ve Hindistan'dır!

Bunların başında Çin Halk Cumhuriyeti, peşinden de Hindistan gelmektedir. Çin'in büyük bir bölümünde baskıcı ve insan haklarının ayaklar altına alındığı komünist idare hakimdir. Ülkenin doğusundaki sahil ve liman kentleri özellikle Büyük Okyanus kıyıları ve Yangtze Nehri Deltası ile Hong-Kong gibi özerk bölgeler serbest piyasa ekonomisi ile yönetilmektedir. Yani ülkenin fakir bölgelerinde komünist baskı ve dikta rejim uygulanırken, zengin kapitalistlerin olduğu yerlerde ise liberal bir yapı bulunmaktadır.

Çin, hem kalabalık nüfusu hem de ekonomik gücüyle dünyadaki gelişmiş ülkelerin yanında, fakir ve orta ölçekli ülkelerde kendini hissettirmeye başladı. Komünist baskının olduğu bölgelerde ucuz iş gücü sayesinde imal edilen ürünler dünyanın her tarafına devlet destekli ihraç edilmektedir. “Kalitesiz ama ucuz” mantığıyla hareketle hemen her kesime hitap eden ürünlerle piyasaya hakim olma yolundadır.

Çin artık sadece geri kalmış ülkelerde sadece mal satmıyor, Asya, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde siyasi aktör olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Ekonomik tehlikenin yanında bir de siyasi tehlike olarak karşımıza çıkan Çin gelecek yıllarda hem bizim hem de tüm dünyanın başını oldukça ağartacak.

Ben, Çin'in bölge için büyük tehlike olduğunu daha 90'lı yıllarda yazdığım yazılarımda dile getirmiştim. Ancak o zamanlar Çin'in komşu ülkeleri istila ve işgal edeceği öngörülüyordu. Şimdi geldiğimiz nokta ise çok daha tehlikeli bir boyuta ulaştı. Çin bu ülkeleri zorla işgal etmeyecek, halk veya devlet yöneticileri Çin'i kendi ülkelerine davet edecekler.

Düzenlediğimiz sempozyuma Afganistan'dan ve Pakistan'dan gelen konuşmacılardan bazılarını dinlerken şaşkına döndüm. Bazısı eski komünist rejimin adamları, bazıları eski Mücahid gruplarından, bazıları ise “Batıcı “diye adlandıracağımız karışık fikir ve ideolojiye sahip olan kişiler. Çin devletine çok sıcak mesajlar göndermelerini ilginç buldum.

Konuşmacılardan bazıları daha da ileri giderek “Çin'in gelip kendilerini yönetmesini” istediler. Yani açıkça “Mandacılık” yaptılar. Gerekçe olarak da” Biz Taliban örgütüyle başa çıkamıyoruz, enerjimizi boşa harcıyoruz. Çin ekonomik olarak gelişmiş bir ülkedir. Bizim de ekonomiye ve kalkınmaya ihtiyacımız var. Çin gelsin bizi yönetsin” gibi ifadeler kullandılar.

Çin'in Rusya ve ABD gibi emperyalist amacının olmadığı, sadece ekonomik kalkınma peşinde olduğu dile getirildi. Yanı ülkenin ileri gelmiş, okumuş, fikir beyan eden kişileri resmen Çin'in gelip kendilerini idare etmelerini istemesi son derece tehlikeli ve üzücü bir durum olduğunu yaptığım konuşmada dile getirdim.

Emperyalistin iyisi ve kötüsü olmaz. Bir İslam beldesi olan Afganistan'ı neden kendi halkı değil de dünyanın en baskıcı, zalim ve köhnemiş bir rejimi gelip yönetsin? Bu asla kabul edilemez! Afganlılar kendi kendini çok güzel bir şekilde idare edebilir. Yeter ki bu kardeşlerimizi rahat bıraksınlar.

Emperyalist çevreler son yıllarda milyarlarca meblağ ödeyerek algı operasyonuyla Çin'i pazarlamaya çalışıyorlar. Harcanan paralar ve dağıtılan ulufeler karşılığını bulduğunu şimdi daha rahat görebiliyoruz. Ülkede çok az bulunun bazı STK, fikir ve düşünce kuruluşları kendi kültürüne, dinine ve örfüne aykırı olan Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan lehine olumlu görüş belirtecek konuma geldiler. Meyveler sonuç vermeye başladı.

Çin Doğu Türkistan'ı da tatlı sözle işgal etmişti

SSCB'yi de Afganistan'a davet eden yerli işbirlikçi siyasi ve bürokratlar vardı. Ruslarda kendi çıkarlarını koruyacak yüzlerce genç yetiştirmişti. Sonra ülkeyi işgal edince o işbirlikçi hainler idareyi devralmıştı. Ama beceriksiz ve zalim komünist rejimi halka zulmettiği için tutunamadı sonunda kendini yok etti.

Çin halkı ekonomi ile kandırmaya çalışıyor. Kendi ülkesinde bulunan eski ve köhnemiş bazı fabrika ve iş kollarını Afganistan'a taşıyabilir. Burada halkın bir kısmı düşük ücretle iş sahibi olabilir. Buna karşın Çin ülkede ABD ve Batılı işgalcilerden geriye kalan maden ocaklarına çöreklenecek. Bu maden ocaklarını korumak için Çin askeri birliklerinden bazılarını buraya getirecek. Resmi olarak işgal olarak adlandırılmayacak ama fiili olarak Çin rejimi Afganistan'ı yakın zamanda dolaylı yollardan işgal edebilir.

Bu işgale karşı çıkacak, hatta yapılanın işgal olduğunu ileri sürecek aklı başında insanların da az olacağını tahmin ediyorum. Çin her zaman ki gibi soğuk yüzünü gülerek göstermeye başladı. Doğu Türkistan'ı da ayni yöntemlerle işgal etmişti. Mao ve diğer komünistler yanına alıp kandırdığı bir avuç hain vasıtasıyla koca ülkeyi işgal ettiler. O günden sonra Mazlum Uygurlu kardeşlerimiz bir rahat yüzü görmedi. Şimdi ise Müslüman olduklarını dahi dile getiremez oldular. Hem dini hem de milli gelenek olan başörtüsü ile bayanlar sokağa çıkamaz oldu. Etraf Çinli yerleşimcilerle doldu taştı. Uygurlu kardeşlerimiz artık kendi öz vatanında yabancı ve azınlık durumuna düştü.

Çin Afganistan'a ekonomik yollarla girecek olursa çok kısa zaman içinde düşecekleri durum Doğu Türkistan'dan farklı olmayacaktır. Çin ve özellikle komünist rejimlerde “özgürlük” kitaplarda ayrı yazılır ama uygulaması “ kölelik” gibidir. Şimdiye kadar hangi komünist ülkede özgürlük ve hürriyet gelmiştir? Halkı kandırmak için uydurulan en büyük yalan “Özgürlük” ve “Hürriyet” terimleridir.

Mandacıları anlamakta zorlanıyorum

Ülkemiz işgalcilerden kurtarılırken sözde bir takım aydın kişiler İngilizlerin veya Fransızların mandasını istiyordu. Halk çarık dahi bulup giyemezken bu satılmış kişilerin servet içinde yüzdüğünü görüyoruz. Küçük bir dünyalık elde etmek için ülkesini, vatanını satan bu hainlerin ileri sürdüğü fikirler yüzünden ülkemizin hala tam anlamıyla sömürgeden kurtulmuş olmadığını görüyoruz. Şimdi aynı oyun Afganlı kardeşlerimiz için oynanıyor.

Orduların fiili işgali ile Afganistan'ın egemenlik altına alınamayacağını kavrayan emperyalistler Çin'i ekonomik olarak hazırlayıp Afganistan'ın üzerine salarken Hindistan'da sıranın kendisine gelmesi için en azından Çin kadar tehlikeli çalışma yapmaktadır. Emperyalist amaç taşıyan Hindistan hem Taliban ile hem de Afganlı siyasilerle sıcak ilişki içine girdiğini biliyoruz.

Her ne kadar Çin'in hegemonyasını isteyen bir grup Afganlı varsa bir o kadar da Hindistan'ın gelip kendilerini yönetmesini isteyen bedbaht ve mandacı kişinin olduğunu üzülerek ifade etmeliyim. Ancak bu mandacıların toplumu temsil etmediğini biliyoruz.

Acaba nerede hata yapılıyor? Daha doğrusu yapılanları hata olarak görmemekte ısrar eden kişiler, gruplar, liderler, kendini dünyanın merkezinde gören filozoflar kendinize gelin! Ümmetin çocukları Çin ve Hint emperyalizminden medet umar hale geldi. Burada bir muhasebe yapmamız ve çare bulmamız gerekiyor.

Emperyalistler ve Tağutlar yerel işbirlikçileriyle birlikte Müslümanları çağın en vahşi ve akıl almaz olaylarını yapan kişiliksiz birey olarak göstermeye çalışıyor. Ortaya çıkardıkları İslam karşıtı örgütlerle bu argümanlarını destekliyorlar. Bu örgütlerin birinci hedefi Müslüman kanaat önderlerini vahşice öldürmek ve halkın arasına fitne tohumları saçmaktır. Bu çekişmeden bıkan halklar çareyi İslam ve Müslümanlarda değil de Çin ve Hindistan gibi ilkel ve baskıcı yönetimlerde arayama başlaması üzücüdür.

Amerika, Iran, Suudi Arabistan ve İngiliz Sünniliği veya Şiiliği kadar işgalci ve sömürücülere sempati beslemek de kötüdür. Rusya, ABD, Çin, İran ve Hindistan gibi rejimlere kızmak yerine her şeyden önce biz kendi evimizin önünü temizleyelim. İlim ve bilimde tekamül göstererek Müslüman halkların şeytani güçlerin peşinde koşmasını engelleyebiliriz.

İslam'ın terör olmadığını barış, sevgi, kardeşlik, adaletli devletidaresi olduğunu fiillerimiz ve yaşantımızla gösterebiliriz.

https://twitter.com/aslanbalci1

Haber Ara