Mısır'da siyasi cinayetler işlenmeye başlandı
Mısır'da akıl almaz şeytanı operasyonlar yapılıyor. Bundan iki yıl önce Mısır ordusunun başında bulunan sinsi ve hain kukla Abdulfettahes-Sisi kanlı bir darbe yaptı. On binlerce masum Mısırlıyı katletti. On binlerce kişi ise hapishanelerde insanlık dışı işkenceden geçirdi / geçiriliyor. Henüz çocuk yaşta olan kız ve erkekler eğitim hakkından mahrum bırakılarak gençliğinin baharında hapishanelerde çürümektedir. Bu gençlerin tek suçu “özgürlük” istemektir.
Savunma bakanı olduğu hükümeti devirdi, kabine arkadaşlarını hapse attırmakla kalmadı, yakalayabildiklerine uyduruk mahkemelerde idam cezası verdirirken, yakalayamadıklarının ailelerine yönelik suikast yapıp kendi koltuğunu sağlama alma peşindedir.
Haşhaşı Sisi ve etrafındaki katil tayfası bunca hukuksuzluğu ve insan hakları ihlallerini yaparak şeytanı güçlerden almış olduğu onaya güveniyor. Şimdiye kadar katlettiği binlerce masum için başta ABD, AB ve etkili Arap ülkelerinden (Katar hariç) bir kınama dahi almamıştır. Göçmen kuşların yol güzergâhı üzerine kurulduğu iddia edilen İstanbul'daki 3. Havalimanın inşaatının durdurulması için yerli ve yabancı ne kadar çapulcu varsa hepsi ayağa kalktı.Sözde insancıl olduklarını, çevreye, insanlara ve haksızlığa karşı olduklarını göstermeye çalışılıyorlar. Bunun kocaman bir yalan olduğunu herkes biliyor.
Mısır'da bir katil diktatörvar. Hak ve hukuk dinlemeden otoritesine karşı çıkan herkesi sokak ortasında ve hatta Cami'de bile kurşuna dizdirirken bu güruh ses dahi çıkarmamakta direniyor. Onun için Batı'nın değerlerini savunan sahte demokrat ve hokkabazların yaygaralarına asla güvenilmez. Onlar ancak kendilerinin çıkarlarını düşünür. Siyonist Yahudiler gibi kendilerinin dışında olanları “insan yerine” dahi koymazlar.
İslam coğrafyasındaki sanal terör örgütlerine dikkat!
Sina Yarımadasında faaliyet gösteren bazı karanlık terör örgütleri Mısır askeri karargâhına saldırı düzenledi. Karargâhta olan askerlerden bazıları öldürüldü. Saldırıyı terör örgütü DAEŞ'e biat ettiğini ilan eden “Sina Vilayeti” adlı örgüt üstlendi. Diğer ülkelerde olduğu gibi bu örgüt de sanal ve kökü dışarıda olan, emperyalist güçlerin güdümünde olan bir örgüttür. Mali'de, Nijerya'da, Libya'da, Tunus, Irak ve Suriye gibi ülkelerde son zamanlarda buna benzer garip ve Müslüman öldürmekten başka iş yapmayan tuhaf örgütler türedi. İşte böylesi bir örgüt Sina'daki Şeyh Zuveyd kentini ele geçirdi. Her iki taraftan yüzlerce militan ve asker hayatını kaybetti.
Çölde yenik düşen diktatör Sisi yönetimi ayni günün akşamında iftar vakti Kahire'nin 6 Ekim bölgesinde bir eve baskın düzenledi. Bu evde iftar hazırlığı yapan 60 yaş üzerinde 13 Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) lideri bulunuyordu.Aralarında eski milletvekili ve İhvan'nın avukatı Nasır el-Hafi'ninda olduğu kişiler kamuoyunun dikkatini çöldeki başarısızlıktan uzaklaştırmak için katledildi. Bu kişiler hapishanelerde haksız suçlamalarla tutuklananların ailelerine Ramazan ayı kapsamında yardım kampanyası düzenliyordu. Sisi rejimi katliamın üzerini örtmek için bu kişilerin silahlı olduğunu iddia etti.
Evde yapılan katliamı haklı çıkarmak için katledilen kişilerin yanına silah bıraktılar. Ancak baskın esnasında sözde bu silahların hiçbiri kullanılmadı. Etrafta tek mermi çekirdeği dahi yok. Böyle baskında eldeki silah kullanılmayacaksa ne zaman kullanılacak? İhvan ısrarla vurguladı, kuruluşundan şimdiye kadar binlerce lider kadrosunun katledilmesine ve hapishanelerde tutulmasına rağmen silaha başvurmadı ve başvurmayacaklarını dile getirdi. Bunu herkes bilmesine rağmen yine de şeytanlaşmış bu dengesizler İhvan'ın silah kullandığını iddia etmeleri gülünç bulundu.
Sisi suç ortaklarına suikast mi düzenliyor?
İhvan liderlerine ve gönüllü yardımseverlere yönelik yapılan katliam ve Şeyh Zuveyd kentindeki terör saldırısından iki gün önce 3 Temmuz'da yapılan askeri darbenin planlayıcılarından ve ülkenin başsavcısı koltuğunu haksız yere işgal eden Hişam Barakat uğradığı bombalı saldırı sonucu öldürüldü. Bu suikastla ülkede yeni oyunların ve katil Sisi'nin yeni taktikler peşinde olduğunu anladık. Kendisine en çok yardım eden kişileri değişik yollarla ortadan kaldırmaya başlayan Sisi ülke için tehlikeli hem de çok tehlikeli olmaya başladı. Allah'ın hikmetine bakın, Muhammed Bedii ve diğer masum kişiler için verdiği idamların gerçekleşmesini görmeden kendi adamları tatarından infaz edildi. Hainlerin sonu budur!
Ölen başsavcı ülkenin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi için de idam talep etmişti. Verdiği idam cezalarını okurken ağzından köpükler fışkırıyordu. Kendini çok güçlü görüyordu. Oysa yaşadığı toprak üzerinde bundan 6 bin yıl önce yaşayan Firavunların da böylesi kof kuruntularla övündüğünü ve sonunda nasıl öldüklerini unutmuştu. Askeri cunta kendi yetiştirdiği canavarları yine kendi junior canavarlarla yok etmeye başladı.
Sisi'nin öldürttüğü başsavcı suikastı sayesinde ülkede çıkartmak istediği ancak kamuoyu baskısından çekindiği için bir türlü hayata geçiremediği “terör yasasını” bu vesileyle yürürlüğe gşrmiş oldu. Böylelikle yargılamalar uzun vakit almayacak. Zulüm mahkemeleri bizdeki eski “İstiklal mahkemeleri” gibi acil idam kararı alacak ve hemen infaz edecek. Eğer suçsuz ise daha sonra yapılacak olan yargılamalarda ortaya çıkar(!). Kısacası ilk önce idam edecekler, daha sonra yargılayacaklar! Tam bir Firavun davranışı!
Mursi ya idam ya da para karşılığı sürgün edilecek
Bu arada hukuki olarak ülkenin Cumhurbaşkanı hapisteki Mursi için verilmiş olan idam kararının bir an önce uygulanmasını istiyor. Kölesi olduğu efendileri kendini satar ve Mursi'yi hapisten çıkartırsa kendisinin hapse düşmemesi için bir an önce Mursi'nin ve arkadaşlarının idam edilmesini istiyor. Mursi'nin idamına zemin hazırlayan bu suikast tam da Sisi'nin elini güçlendirmektedir. Halkın tepkisini Mursi'ye çevirterek idamın meşru zemine oturmasının yolunu arayan Sisi hem Mursi'den hem de Berekat gibi adamlardan kurtulmuş olacak. Ama bu arada Suudi Arabistan kesenin ağzını açarak Mursi karşılığında yüklü bir miktarı katil Sisi ve adamlarına verirse o zaman idam yerine Mursi'nin sürgün edilmesi gerçekleşir. Mısır ordusu bilindiği gibi para dilenen Siyonistlerin, ABD ve Arap ülkelerinin verdiği paralarla ayakta duran bşr ordudur.
Ülkedeki terör ve başsavcının suikastı nedeniyle askeri darbe karşıtı yapılan ve yapılacak olan protestoların hepsi yasaklandı. Böylelikle darbenin ve katliamların yıl dönümünde konuşmak, katile “katil” demek kanunla yasaklandı. Kafaları omuzlarının üzerindeki süslü püslü rütbelerden başka bir olguya basmayan cuntacılar baskılarla ve hukuk dışı kanunlarla susturulacağını sanarak her zaman olduğu gibi yine yanılıyorlar.
Seyyid Kutub'u yazdığı eserden dolayı ayni karanlık zihniyet idam ettirdi. Kutub'un fikirlerinden kurtulduğu zannedilerek tüm dünyaya yayıldı. Bre gafiller güneş hiç balçıkla sıvanır mı? İsteseniz de istemeseniz de Allah nurunu tamamlayacaktır.
***
Çin'in yalanlarına kanmayın!
Aziz dostlar! Hayret ve dehşet içindeyim. Çinli emperyalistlerin Doğu Türkistan'da yaptığı katliam ve insan hakları ihlalleri Ramazan ayında daha fazla arttığını üzülerek ele almıştık. Buna karşılık yazılı, görsel ve özellikle sosyal medya'da korkunç bir algı operasyonu ve bilgi kirliliği yayılmaya başlandı.
Benim üzüldüğüm bu kara propagandaya bazı aklı başında insanların da alet olmasıdır. Sözde bazı “dinci ve art niyetli” kişiler ‘Çin'i karalamak için zulüm olmadığı halde Uygurlu Müslümanların hakları ellerinden alınıyormuş gibi yalan yazı yazıyorlar.' Çin gibi gerici ve diktatör bir rejim için yalan haber uydurmaya ve iftira atmaya hiç gerek yok. Kendisi hiçbir gayrı hukuki eylemde bulunmasa dahi Doğu Türkistan'ı işgal etmesi suçlu olduğuna en büyük delildir.
Onların sesi gür çıkıyor. Hem işgalci, hem işkenceci hem de kendini suçsuz gösteren Çin rejimine gönüllü ajanlık veya piyonluk yapan binlerce Haşhaşı hainin olduğunu üzülerek bir kez daha gördük. Kendi çapında ünlü(!) olan bir yazarın yayınladığı fotoğraflar “Urumçi'de Müslümanlar toplu iftar yemeğinde. Hani Çin orucu yasaklamıştı?” diye kendince asıp gürlüyor.
Bu kadar haber çarpıtma ve yalan haber yayma işini normal bir insan değil, ancak “kaşarlaşmış” olan bir kişi yayabilir. Uygurlu ve Çinli Hui Müslümanların fotoğrafları birbirine karıştırılmış. Her Müslüman Uygur Müslümanı değildir. Biz Çinli Huilere değil Doğu Türkistan bölgesinde orucu bahane ederek halkı katlettikleri ve zulüm uyguladıklarını dile getirdik.
Maalesef ülkemizde Alman, İngiliz, Amerikan, Rus, İran, Suriye ve Çin ajanlığını para karşılığı veya gönüllü olarak yapan onlarca zavallının olması üzücüdür. Gerici komünist Mao'cu ideolojiye sahip olanlarla paralı ve parasız piyon el ele vererek “Çinin ne kadar özgürlükçü(!) ve Uygurlara baskı yapmadığını” yaymaya çalışıyor.
Bunlar Deccal'in askerleridir. Bu trollere kanmayın. Bunların arkasında büyük şeytanı güçler var. Bizim elimizde sadece bilgi ve samimiyet var. Düşmanımız da olsa onu karalamak için yalan haber yaymak bize ve Müslüman yakışmaz. Haksızlık karşısında susanın da dilsiz şeytan olduğunu biliriz. Onun için sesimiz onlar kadar çıkmasa da bildiğimiz gerçekleri ifade etmeye devam edeceğiz.
Sakın ha şeytanlara, şeytanlaşmış Deccal'ın askerlerine ve Çin'in yalanlarına kanmayın!
https//:twitter.com/aslanbalci1