Savaş yorgunu olan Afganistan'dan NATO gücüaskerlerini çekti. Emin adımlar atılarak, savaş ve “narko terör” baronlarının oyununa gelmeden ülkenin yeniden imar edilmesi ve ayağa kalması gerekiyor. Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi, (GASAM) İstanbul'da “NATO Sonrası Afganistan” konulu bir sempozyum düzenliyor. Uluslararası katılımcıların ortaya koyduğu çözüm önerileri Afganistan'ın yanında Pakistan ve bölge barışanakatkı sağlayacak boyutta olması sevindiricidir.
Afganistan'ın barış ve huzur içinde yaşaması Pakistan'dan geçtiğini unutmamak gerekir. Emperyalist ülkeler işgalin yanında bu iki dost ve kardeş ülkeyi de birbirine nerdeyse düşman hale getirdi. Narkotik tröstlerle birlikte silah kaçakçılığı yapan şer odaklari bölgede terör gruplarını destekleyerek kendi amaçlarına hizmet ettiklerini görüyoruz.
Her iki halk bu oyunu görüyor ama engellemek için yeterli desteğe ve güce sahip değiller. Uluslararası kampanyalarla bu bölgede “din” ve “ırk” kullanılarak terör eylemlerinin yapılmaması, yapanlara engel olunması amaçlanıyor. Çünkü bu bölge tarihten beri cazibe haline gelmiştir.
Dost ve kardeş ülke Afganistan daima devrin süper güçleri tarafından işgal edilmek istenmiştir. Ne hikmetse hiç biri buna muvaffak olamamıştır. İngilizler Hint yarımadasını işgal ederken Afganistan'ı kolay lokma zannedip ordu birliklerini başkent Kabil'e göndermiş. Oradan hareket ederek Pakistan sınırına doğru gelmeye çalışırken Celalabad kentinde İngiliz ordusu darmadağın oldu. Koca ordudan sadece bir kişiyi, sıhhiye eri olarak görev yapan askersağ kaldı. İngiltere değişik hamleler yaptıysa da Afganistan'ı işgal edemedi. Sonunda onlarla “iyi komşu” olma yoluna seçmek zorunda kaldı.
SSCB'nin bunak liderlerinden Leonid Brejnev24 Aralık 1979 yılında aldığı kararla Afganistan'ı işgal edeceğini sandı. İflas eden Komünist rejimini ayakta tutmak için Afganistan işgali çok önemliydi. İngilizlerin başarısızlığından sözde dersler çıkaran SSCB, Afgan halkı içinden devşirdiği bazı Komünist ayyaşlara güvendi. Güvendiği dağlara kar yağdı. Pişman oldu. Ancak pişmanlığını bir türlü itiraf edemeden Brejnev ölünce yerine gelen Mihail Gorbaçov acı gerçeği dünyaya duyurmak zorunda kaldı. “Yenildik!”
Komünist rejim hem kendi esaretinde olan insanlara hem de komşu ülkelerdeki insanlara saldığı korku ve faşist baskıların neticesinde kendi sonunu getirdi. 15 Şubat 1989 yılında 14 bin 453 ölü bırakarak Afganistan'dan kaçmak zorunda kaldı. Çekilirken yönetimi Necibullah denilen kuklaya bıraktı. Ucuz lokma Necibullah çok kısa zaman içinde yakalanarak öldürüldü.
Ruslar ülkeden çıkarken Moğol istilacıları gibi her tarafı yaktılar ve tahrip ettiler. Zaten geri kalmış ve kalkınmamış olan bir ülkeydi daha da gerilere gitmesi büyük bir trajedi oldu. Aliler dağılmış, mülteciler ve muhacirler başta Pakistan, İran, Hindistan, Arap ülkeleri, Türkiye, Avrupa ve ABD gibi bölgelere dağıldılar. Bunları tekrar bir araya getirmek ve ortak bir yönetim altında tutmak oldukça zor oldu.
SSCB zulmünden sonra Taliban baskısı
Dağlarda çok iyi savaşan Afgan halkı maalesef masada oturup kendi sorununu halledemedi. Mücahidgrupları kendi aralarında kurdukları hükümetlerde başarılı olamadılar. Her biri diğerinin liderliğini değil kendi liderliğini istedi. Sadece nüfuz ve güç üzerine kurulu olan bu bağnazca tutum ülkeyi felakete götürdü. Savaştan bıkan halk bir nevi “kurtarıcı” aramaya başladı. İslami hassasiyeti olan halka yönelik, “ülkenin okumuş kesimi yönetimi ele alırsa ülkede sorunlar halledilir”gibi propagandası yapılmaya başlandı.
Kandahar'da bulunan meşhur Diyobendmedreselerinde hocalık yapan Molla Muhammed Ömer etrafındaki öğrencilerden oluşan daha sonra “Talıban” olarak adlandırılan genç öğrenciler kısa zaman içinde tüm ülkenin yönetimini1996 yılında ele geçirdi. Başkenti ele geçiren Taliban İslam devleti kurduğunu ilan eden Molla Ömer kendini de “Halifet'ülMüslimin ( İslam Halifesi) olarak ilan etti.
Hangi oyunun içinde olduğunu bilmeden Afgan halkı ve siyasileri birden kendilerini uluslararası arenada buldu. Hem de tüm dünyaya “terör ihraç eden kişiler” olarak gösterildiler. Daha kendi iç sorunlarını, ülkenin alt ve üst yapısını halledememiş hatta bir hükümet dahi kuramamış savaştan yeni çıkmış bu halk mı dünyaya “terör” ihraç edecek? Afganlılar başta olmak üzere tüm dünya şaşırıp kaldı.
Suudi Arabistan başta olmak üzere değişik Arap ülkelerinden Afganistan Cihadi veya başka amaçlarla gelmiş olan kişiler belli müddet sonra misafir olduklarını unutup ülkenin sahibiolmaya başlamaları herkesi çileden çıkardı. İddiaya göre, Yabancı uyruklu bu kişiler Afrika ülkelerindeki Kenya ve Tanzanya'da bulunan ABD elçiliklerine silahlı baskın yaptı. Bill Clinton başkanlığındaki ABD yönetimi bu saldırıların Afganistan'da bulunan Usame Bin Ladin ve ona bağlı El-Kaide terör örgütünün yaptığını açıkladı. Afgan halkı geçim ve yaşam mücadelesi verirken birçoğunun haritadan yerini dahi gösteremeyecek olan ülkelere silahlı saldırı yapmakla suçlanmaları şaşkınlık meydana getirdi.
ABD'deki ikiz kuleler eylemi ve Afganistan'ın işgali
Saldırılardan sorumlu tutulan Usame Bin Ladin'inABD'ye teslim edilmesi istendi. Molla Ömer liderliğindeki Taliban yönetimi bunu kabul etmedi. Görüşmeler başladı. Görüşmelerin neticesi beklenmeden 1998 yılında ABD savaş uçakları Afganistan'ı bombalamasıyla gelişmelerin seyrini değiştirdi. Belki de ABD bunu istiyordu.
Daha sonra ABD'deki meşhur ikiz kulelere 11 Eylül 2001 tarihinde gerçekleşen terör eyleminden yine Taliban bağlantılı El-Kaide terör örgütünün sorumlu olduğu ilan edildi. Hala tam olarak bu terör olayının nasıl olduğu açıklanamadı. Siyonist çevrelerle bağlantılı ABD derin devletinin bu eylemin arkasında olduğuna dair onlarca belge ve bilgi var ama algı yönetimiyle hala bu işi bir- iki Arap asıllı kişinin yaptığı iddia ediliyor.
İkiz küleler saldırısı bahane edilerek suçsuz ve masum Afganlı kardeşlerimiz SSCB işgalinden sonra ABD'nin, 7 Ekim 2001 tarihindeki işgaline maruz kaldı. İşgal emrini ABD başkanı sıfatıyla “çılgın” olarak anılan George W. Bush verdi. Daha sonra NATO şemsiyesi altındaki 57 ülkeden oluşan Koalisyon güçlerinin katılımıyla işgal 13 yıl sürdü. NATO'ya bağlı olarak “Uluslararası Güvenlik ve Destek Gücü komutanlığı” (ISAF) Taliban ve El-Kaide örgütü ile mücadelenin esasını oluşturuyordu. Ancak bu konuda “bir arpa boyu” yol alınmadı.
ABD ve suç ortaklarınınülkeyi işgali SSCB'ye nazaran çok daha felaket getirdi. Ayyaş Kızıl Ordu'nun az da olsa bir kuralı vardı. Ama “Yankee” diye adlandırılan çapulcu,Haşhaşı ve toplama askerler çekirge sürüsü gibi ülkenin başına çöreklendi. Uçanı ve kaçanı öldürmeye başladılar. Canlı olarakkim varsa çocuk, yaşlı, kadın, hasta veya sakat ama nefes alan her canlı hayvanlar dahil tecavüz edilip, yakılarak,öldürülmeye başlandı. Bugün medya da DEAŞ terör örgütünün yaptığı vahşetin fazlasını yaptılar.
Yaşadığımız çağın en zalim ve vahşice cinayetleri Afganistan'da işlenmeye başlandı, Irak işgali ile devam etti. Libya, Mısır, Somalı, Kenya, Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti, Yemen ve Suriye ile devam ediyor. Gelen vahşet haberleri artık ABD ve diğer emperyalistlerin yaptığını unutur hale getirdi. Artık vahşet, Siyonist ve emperyalist devletlerin bizzat yaptığı değil,taşeron terör örgütlerineylemleriyle gündem oluyor.
Kardeş Afganistan'a dost eli uzatmak
Öyle örgütler ve gruplar ortaya çıktı ki emperyalist devletlere “Rahmet(!)” okutacak duruma gelindi. Hem de bu örgütler sözüm ona, Haşa, İslam adına çıkmış örgütler.Allah'ın ve sevgili Resulünün her ne kadar yasakladığı uygulamalar varsa hepsini yapan bu terör örgütleri ne hikmetse “Kafir” olarak addedilen kesimlere değil de Müslüman olanları katletmeleri gerçek maskelerinin bir tezahürüdür. İnsana, hayvana ve çevreye önem bu din adına böylesi vahşetlerin işlenmesi en çok İslam'a ve Müslümanlara yapılmış bir hakaret olduğuna inanıyorum.
Konumuza dönecek olursak, Afganistan'ı işgal eden ABD öncülüğündeki emperyalist güçler bu yılın başında askerlerini geri çekti. Aslında bunlar yenildiğini ve Afganistan'da deli Bush'un oyunuyla bataklığa düştüklerini itiraf ettiler. Bir hiç uğruna binlerce askerini oturarak, “dikey” olarak gönderen ülkeler yüzlerce askerini “yatay” olarak tabut içindesoktular.
Bu işgalden kazançlı çıkan var mı? ABD, İngiltere gibi önde gelen emperyalistler ülkenin madenlerine ve doğal kaynaklarına el koydu. Attıkları bomba ve füzelerin masrafını çıkarmak için faiziyle birlikte Afganistan'a borç olarak yazdılar. Diğer ülkeler ise emperyalist ABD'nin gözüne girmiş gibi oldu ama halkların gözünde birer katıl ve işkenceci olarak kaldılar.
Bunca tahribattan sonra Afgan halkı kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyor. İşgalcilerin geriye bıraktığı “yerli kukla” ve işbirlikçilerin oyunu ve hain planlarına takılmadan ayağa kalkmanın yolunu arıyor. Bizler deelimizden geldiğince kardeş ve dost ülkeye yardımcı olmaya çalışıyoruz. STK olarak bizlerinde yapacağı ve önereceği bazı konular vardır. Çıkar ve akçeli ilişkiler olmadan sadece Allah rızası için birkaç değerli kardeşimizle birlikte uzun çalışmalar sonucunda ülkenin barışı ve kalkınması için uluslararası bir sempozyum düzenlemeye karar verdik.
Afganistan, Pakistan ve Türkiye'den çok değerli ve kendi alanında uzman siyasetçi, akademisyen, STK ve gazetecilerin katılımıyla sorunları masaya yatıralım ve her kesim kendi üzerine düşen görevi alsın diye düşündük. Her birim işin ucundan tutarak bu güzel ülkenin güzel insanları rahat yaşasın. Allah'ın herkese bahşettiği özgür ve huzurlu bir ortamın oluşması için GASAM gayret sarf ediyor.
Büyük hedeflerimiz var. Gerçekleşmesi için elimizden geleni ve gönlümüzden geçeni karşılık beklemeksizin ortaya koymak istiyoruz. Bu topraklarda emperyalistlerin verdiği silahlar değil Allah'ın emirleri, merhamet ve sevgi dili konuşulsun diye gayret göstereceğiz. Bölgenin savaşa değil barışa ihtiyacı var.