Dolar

34,5424

Euro

36,0063

Altın

3.006,41

Bist

9.549,89

Rohingya mültecileri ve Myanmarın zulmü

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-06-09 16:43:37

Rohingya mültecileri ve Myanmarın zulmü

Ülkemizde yapılan genel seçimler bitti. Yeni bir dönem başlayacak. Bu seçimde kazanan hem Türk hem de Kürt Milliyetçileri oldu. Bu hayra alamet değil. Kürtlerin büyük bir kısmının terör yanlısı ve ateist kişilerin başkanlığını yaptığı partiye oy vermeleri Müslümanları derinden üzmüştür. Irkçılık şimdiye kadar kimseye yarar sağlamamıştır. Kürtlere de sağlamayacaktır. Bölgeye ve halka yapılan bunca yatırımın karşılığı bu olmamalıydı. Sadece “ırk” temelli verilen oylar bu ülkenin kalkınmasını, gelişmesini ve barışa olan yürüyüşünü durdurmaya yönelik olduğundan kaybeden Türkiyehalkı ve ümmet olduğunu belirtmek isterim. Lanetli İsrail'in desteklediği Meczup ve Haşhaşı FETÖ örgütü, BBC, CNN, İngiltere, Almanya, ABD ile bazı diktatör Ortadoğu ülkeleri bu duruma çok sevindiler.

Konumuza dönecek olursak, Beş kez ismi değişen ülkenin eski adı Burma olan Myanmar Halk Cumhuriyetinde tam anlamıyla karanlık çağ yaşamaktadır. İnsanların köle pazarlarında satıldığı, kadınların horlandığı, insan kaçakçıları veorgan mafyasının cirit attığı ülkenin yönetimini silah zoruyla Faşist askeri dikta elinde bulunduruyor. Merkezde hüküm süren askeri rejim kırsal bölgeleri Generallerin kontrolündeki Budist çetelere teslim etmiştir.

Ülkede bulunan 116 değişik ırk ve milliyetin yarısına yakını yok sayılıp, resmi vatandaş olarak kabul edilmiyor. Yıllardan beri küçük bir azınlık yönetimi elinde bulundurarak diğer vatandaşlara hayatı zehir ediyor. Eski çağlardan kalma köhne ve ilkel yöntemlerle halkı baskı altında tutan Generaller ülkenin tüm doğal kaynaklarını eline geçirmekle meşgul.

Afganistan'dan sonra dünya da en fazla Afyon ticaretinin yapıldığı Myanmar'da çok zengin petrol ve gaz yataklarının yanında değerli taşların olduğu maden ocakları da bulunmaktadır. Yer altında ve yer üstünde bunca nimet Generallere ait olduğundan halk ancak bu maden ocaklarında bir nevi boğaz tokluğuna çalışabiliyor. Bir çok maden ocağında ise “yok sayılan” milliyetlerden “köle” olarak aldıkları insanları bir avuç pirinç yemek karşılığında çalıştırıyorlar.

Ülkenin en zengin madenlerine sahip olan bölge Rohingya Müslümanlarının yaşamış olduğu Arakan (Rakhine) bölgesidir. Burası aslında eski bir İslam devletinin kalıntısıdır. Bin 300 yıldan fazla Arakan topraklarında adaletle hükmeden İslam devleti bulunuyordu. Müslümanların kendi iç savaşları yüzünden zayıf düşünce Burma Budist KrallığıArakan İslam Devletinin üzerine bir kâbus gibi çöktü. Müslümanların yaşadığı altın çağ bitti yerine esaret ve zulüm hayatı başladı.

Çok geçmeden bölgeye baş belası olarak gelen sömürgeci İngiltere kısa süre içinde bütün Hint yarımadasını kontrolü altına aldı. Bu işgalden Burma, dolaysıyla Arakan bölgesi de nasbını almış oldu. Bu kez Müslümanlar hem Budist gericilerinin hem de İngiliz sömürgecilerinin zulmü altında yaşamaya mecbur kaldı.

İngiliz sömürgecileri sözde bölgeyi terk etti. Burma 1948 yılında resmi olarak bağımsız oldu ama ülke içindeki Müslümanlar ve Rohingya halkı resmi olarak ülkenin kurucu unsuru kabul edilmedi. 1962 yılındaki faşist askeri darbeyle Rohingya halkı vatandaş olarak kabul edilmeyip tüm mal varlıklarına el koydular.

Arakan bölgesindeki zengin madenler zulmün omurgasıdır

İlerleyen yıllarda bu zorbalık tutum anayasal bir hüküm haline getirildi ve resmi olarak Rohingya Müslümanları “Bangladeş'ten gelen kaçak göçmenler” olarak kabul edilmeye başlandı. Özellikle 1992 yılından beri Myanmar devleti sistematik ve planlı bir şekilde Arakan bölgesinde yaşayan Rohingyalı Müslümanları kaçak sayıyor ve topraklarındankovmaya çalışıyor. Ancak ayni bölgede ayni ırktan az da olsa Budist olan kişiler bölgenin yerlisi ama Müslüman olanlar ise kaçak göçmen olarak sayılmaya başlandı.

Özellikle son beş yıl içinde bölge keşfedilen milyarlarca varıl petrol ve milyarlarca metre küp doğal gaz çalışmalarına başlandı. Bangladeş sınır bölgesinden çıkan petrol ve gaz boru hatlarıyla yaklaşık 800 km'lik borularla Çin'eaktarılmaya başlandı. Boru hattı döşenirken genellikle yol güzergâhı hep Müslümanların yaşadığı kent ve kasabalardan geçirildi. Bu topraklar üzerinde her ne kadar Müslüman varsa hepsi zorla bölgeden çıkarıldı. Bir kısmı Bangladeş veya başka ülkelere kaçarak göç etmek zorunda kaldı. Kaçma şansı olmayanlar evlerinde daha doğrusu kulübelerinde canlı olarak yakılarak hayatlarını kaybetti.

Bir kısım Rohingya halkı ülke içindeki dağlık tepelere kaçarak oralarda kurdukları çadırlarda yaşamaya başladı. Ancak faşist devlet ve Budist çeteler ona da müsaade etmeyip bu kamplara baskın yaparak katliam ve sürgün politikasını sürdürdü. Genç kız ve erkek çocukları ailelerin ellerinden zorla alınıyor. Bir kısmı devlet tarafından çocuk asker olarak kullanılıyor bir kısmı ise evlatlık veriliyor. İşin daha da vahim olanı ise bazı insan tüccarları bu çocukları organ mafyasına satarak çocukların organları başta İsrail ve Avrupa olmak üzere ülkelere satılıyor. Bazı çocuklar ise Tayland ve diğer Asya ülkelerinde fuhuş sektöründe köle olarak çalıştırılıyor.

Hayatlarının etrafında kara bulutların olduğunu gören çaresiz Müslümanlar derme çatma kayık ve botlarla açık denizlere açılarak adeta ölümüne yolculuğa çıkıyor. Biraz parası olan kişiler Myanmar ve Tayland devletlerinin bilgisi dahlinde insan ticareti yapan kişilerce kandırılan bu insanları başka ülkelere götürme vaadinde bulunuyor.

Rohingyalılar köle olarak satılıyor

Myanmar devleti bu şekilde kendince “göçmen” dediği kişilerden kurtuluyor. Hem de bunca göçmeni Malezya ve Endonezya'ya göndererek o ülkelerin ekonomisini bozmaya çalışıyor. Havaların ısınmasıyla bu kaçak göç dalgasıdaha da arttı. Andaman denizi üzerinde yüzlerce mülteci teknesi ve motoru bulunmaktadır. Aylarca açık deniz üzerinde bulunan bu kişilerin bir çoğu teknelerde hayatı kaybediyor. Geri kalanlar ise yağmur ve deniz suyu içip denizden tutabildikleri balıkları yiyerek ayakta kalmaya çalışıyor.

Endonezya ve Malezya'ya ulaşanların bir kısmı karaya çıkarak hayatlarını kurtarmış oluyor. Tayland'a gidenler ise kamplara alınıyor ve burada köle olarak satılıyorlar. Pirinç tarlalarında ve ağır işlerde çalıştırılıyorlar. Bir kısmının ailesine veya akrabasına ulaştığında onlardan fidye istiyorlar. Fidye verme gücü olmayanlar ise kaçakçılar tarafındaninfaz ediliyor. Tayland devleti bu vahşeti biliyor hatta insan kaçakçılığını kendi subay ve memurlarının işlettiği bilinen bir gerçektir.

Myanmar devleti gibi Budist olan Tayland devleti de Müslümanlardan nefret ediyor. Çünkü Tayland da Patani İslam devletini işgal etti ve bölge halkını aynı Myanmar devleti gibi soykırıma tabi tutarak insanlık ve savaş suçu işliyor.

Endonezya ve Malezya devletleri bu gelen göçmenleri kısmen kabul ediyor. Resmi olarak her iki ülke de yaklaşık 60 binmülteci bulunmaktadır. Ama gayri resmi olarak bu rakam 100 binlere yaklaşmaktadır. Myanmar cunta rejimi halkı bu şekilde açık denizlere terk ettiği için uluslararası mahkemelerde yargılanması gerekir.

Yaşadıkları topraklarda zülüm gören Rohingya / Arakan Müslümanları çaresiz olarak canlarını kurtarabilecekleri güvenli limanlara kaçmaya ve sığınmaya çalışıyor. Deniz ortasında kalan bu halkın bir çoğu açlık ve susuzluktan ölüyor. Yaşanan bu göç akınından korkan komşu devletler daha sıkı tedbirler almaya başladı. Göçmenlerin kabul edildiğini duyan geridekiler özelikle, Bangladeş'teki milyonlarca fakir ve yoksul halk akın akın bu ülkelere gitmesindenkorkuluyor. Bangladeşlilerin bazıları bu tekne ve botlara binerek kendini Rohingyalı olarak gösterip açlık ve sefalettenkurtulmanın yolunu arıyor.

Bangladeş ve Myanmar rejimleri yargılanmalıdır!

Myanmar faşist diktatör generallerin elinde bulunurken Bangladeş'teki rejim de Myanmar'ı zulüm yönündenaratmayacak durumdadır. Şeyh Hasina denilen cadı kadına muhalif olan her kim varsa hepsini idam ettiriyor. Hapishanelerde milyonlarca masum Cemaati İslami mensubu bulunuyor. Bu zulüm ve işkenceden bıkan halk ülkesinden kaçarak “belki canımı kurtarırım” diye düşünürken daha kötü durumlara düşüyorlar.

Uluslararası kuruluşlarının tespitlerine göre hala deniz ortasında teknelerde yaşam mücadelesi verenlerin sayısının 11 bin civarında olduğu bildirildi. BM ve diğer örgütler konuşmaktan öte bir şey yapmıyor. Herkes konuşuyor. Ama işe yarayacak, Myanmar, Tayland ve Bangladeş gibi diktatör rejimlere “dur” diyecek kimse yok.

Mazlumların yardımına yine Türkiye yetişti. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımız Ahmet Davutoğlu Malezya ve Endonezyalı mevkidaşları ile konuştular. Mültecilere ilk etap da 1 milyon dolar yardım yapılacağı sözü verildi ve 1 yıl geçici olarak konaklama imkanı sağlandı.

AB, ABD veya Rusya ve Çin gibi diğer emperyalist ülkelerin insan hakları ve evrensel barış diye bir dertleri yok. Bu emperyalistlerin tek dertleri Myanmar'ın elindeki petrol, doğalgaz ve değerli madenleri nasıl olur da Bengal körfezindendünya pazarlarına ulaştırmanın peşindeler. Bundan dolayı bu aç gözlü emperyalistler Myanmar ve Bangladeş'e ses çıkarmıyor.

Baskıcı politikalarla yaklaşık 1,5 milyon Rohingyali ve bu rakama yakın diğer etnik Müslüman grup Myanmar içinde adeta esaret ve köle hayatı yaşıyor. Budist çeteler devlet destekli Müslümanlara saldırarak can ve mal kaybına neden oluyor. BM ve diğer uluslararası kuruluşlar bu yapılanları görmemek için başlarını kuma gömmüş durumundadır. Zorla göç nedeniyle on binlerce insan şu anda Andaman denizi ve Hint Okyanusunda ölüm kalım savaşı vermektedir.

twitter.com/aslanbalci1

SON VİDEO HABER

Boğaz'da büyük tehlike! Santim farkıyla atlatıldı

Haber Ara