Günümüzde Haçlı seferleri her ne kadar Papanın emriyle yapılmıyor olsa da aslında hepimiz gayet iyi biliyoruz ki bu lanetli ve hastalıklı zihniyet faaliyetlerine devam ediyor. 1992 yılında başlayan Bosna Hersek savaşında bu karanlık zihniyetin “Soykırım” yapacak kadar ileri gittiğini gördük. Ayni şer güçlerin ittifakını Suriye, Irak, Yemen, Filistin veAfrika ülkelerinin işgalinde görüyoruz. “Küfrün tek millet” olduğunu bize sevgili Peygamber efendimiz (S.A.V) haber vermişti. Bu konuda asla şüphemiz yok.
Balkanlarda İslam'ın ve Müslümanların bayraktarlığını yapan Boşnak Müslümanlara karşı Sırp Çetnik çetelerininyıllardan beri yapmış olduğu aşağılık hareket, katliam ve zorbalığa karşı “dur” demeye kalkınca olanlar oldu. Batılı emperyalistlerin gerçek yüzü ortaya çıkmış oldu. İkinci dünya savaşından sonra dünya üzerinde yaşanmış en büyük katliam ve insan hakları ihlalleri yapıldı. Hem de NATO ve BM şemsiyesi altında.
Eski Yugoslavya'nın kalıntısı olan Sırbistan ordusunun serseri askerleri ve milis güçleri bir avuç yiğit ve cengaverBoşnak özgürlük savaşçısı karşısında dayanamayıp 1992 yılından beri devamlı mevzi kaybetmeye başlamıştı. Bunu gören şeytanı güçler hemen devreye sözde “Barış gücü” gibi komik bir öneri getirdiler. Kısa zaman içinde bu öneri gerçeğe dönüştü. Bosnalı Müslümanların liderliğini yapan rahmetli Aliya İzzetbegoviç ve onun yiğit arkadaşlarınıdurdurmak için NATO komutasındaki askerler bölgeye gönderildi.
Gelen bu askeri gücün savaşan taraflar arasında barışı sağlaması ve tesis etmesi gerekirken tam tersini yaptı. Bizler bunların gerçek niyetlerini zaten biliyorduk. Bunların gerçek anlamda bir Haçlı zihniyeti ordusu olduğunu anlamıştık. Ancak sözde “hür dünya” bu askerlerin bölgede barışı sağlayacağını iddia ediyordu. Tabi ki yanıldılar. Bu Haçlı ordusu ilk olarak Müslüman savaşçılara değişik yollarla gelen silah ve mühimmat yollarını kesti. Müslümanların kontrolünde olan bölgeler abluka altına alındı. İlerlemeleri engellendi. Dışarıdan mühimmat ve yiyecek almakta zorlanan Müslümanlar mecburen silah bırakarak bulunduğu bölgeyi terk etmek zorunda bırakıldı.
Şeytanı planları işlemeye başlamıştı. Boşnak mevzilerinin gevşemesini gören Sırp katil ve Çetnik çeteleri NATO askerlerinin imkanlarıyla bölgeye gizlice gelip konuşlandılar. Sonra fırsat bulunca saldırıp katliam yapmaya başladı. Bu tür olaylar 1995 yılına kadar devam etti. Ancak en büyük katliam ise Hollandalı askerlerinin kontrolünde gerçekleşti.Cinsiyet bozukluğu yaşayan ve bir Gey olan Hollandalı birliğin komutanı Sırp çetelerle sapık cinsel ilişki içindeydi. Böylesi sapık ve sapkın eylemden sonra Sırp cani Ratko Miladiç'e bağlı çeteler 11 Temmuz 1995 yılında Srebrenitsa'yagirdi.
Hollandalı sapık komutan Boşnakları sattı
BM tarafından “güvenli bölge olarak” ilan edilen Srebrenitsa her taraftan ağır silahlı katillerce kuşatıldı. Halkın NATO birliklerine teslim olması istendi. Silahsız halk bölgedeki Barış Gücü askeri olan Hollanda birliğine sığındı. Yaklaşık 10 bin sivil Bosnalı Müslüman Hollandalı Gey komutan tarafından Sırp canilere teslim edildi. Srebrenitsa'da bulunanfabrikalara ve ormanlık alanlara götürülen sivil Boşnaklar işkence, tecavüz ve insanlık dışı eylemlerden sonra hepsi kurşuna dizildi. Daha sonra toplu mezarlara gömüldü.
Bu katliam NATO kontrolünde yapılmasına rağmen Hollandalı askerler nedense suçlu bulunmadı. Bir şişe içkiye ve sapık ilişkiye karşın, belirlenen binlerce masum sivil insanın katledilmesine göz yumdular. NATO merkezi ve tüm uluslararası mahkemeler bu katliam ve insanlık dışı olaya ortak oldu. El ele verdiler masumiyeti öldürdüler.
Savaş bittikten sonra geriye kalanlar bölgede ve Srebrenitsa'da kaybolanları aramaya başladı. Bazıları yakınlarını toplu mezarlarda buldu. Bazıları ise hala bulamadı. Kurbanlardan kimlik tespiti yapılanlar Potoçari Anıt Mezarlığı'na defnedildi. Bu yıl itibariyle mezarlıkta 8 bin 508 mezar bulunuyor. Her yıl bu tarihlerde Srebrenitsa'da yaşanan katliamıanmak için toplantı ve gösteri yapıyor. Kimliği tespit edilenler ise dini bir merasimle bu mezarlığa defnediliyor. Ancak hala kimliği tespit edilemeyen ve onlarca toplu mezarın yerinin tespit edilmesi bekleniyor.
Gözü yaşlı aileler NATO, BM ve zulüm mahkemelerinden hiçbir beklentisi yok. Onlar sadece katledilen yakınlarınınkemiklerinin tespit edilmesi ve bir mezarlarının olmasını istiyor. Bu katliama göz yuman, alkış tutan, katillerin safında duranların hesabının ise ahirette yapılacağını biliyorlar. İnsanlık tarihinin utanç verici ve kahpece katliamlarından biri olan Srebrenitsa katliamı üzerinden 20 yıl geçti. Başta Vatikan'daki Papalık, BM, NATO, ABD ve AB gibi şeytanın odak noktaları bu katliamdan sorumludur. Bu utanç tablosu uluslararası toplumun ortak olduğu bir soykırımdır.
NATO, BM ve Haşhaşılere güven olmaz!
Sadece Batılı bu şer odaklar değil. Bunların yanında bulunan İslam ülkelerindeki o zamanki yöneticiler ve bazı kanaat önderleri de bu katliama çanak tutmuştur. Nasıl ki günümüzde İslam ve Müslüman düşmanı, Siyonistlerin ve kafirlerin dostu olan Haşhaşı güruh gibi zamanın müptezelleri bu katliamının yapılmadığını iddia ediyordu. Hatta bu “yalan” haberleri “dinci ve gerici “ kesimin yaydığını ileri sürüyordular. Şimdi de ayni Haşhaşı tayfa Doğu Türkistan'dakiMüslümanlara yönelik yapılan gayrı insani tutumun yalan olduğunu, bu haberleri “dincilerin” yaydığını dile getiriyorlar.
Srebrenitsa soykırımın üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen değişen bir şey yok. Aktörler değişti ancak Haşhaşı köleler değişmedi. O zaman da Sırpları ve NATO'yu savunan hainler ve şer otoriteden yana olan Gülen gibi ne olduğu belli olmayan kişiler vardı. Bu odaklar her zaman vardır ve var olacaktır. Biz şeytanın kıyamete kadar görevinin başındaolacağına inanmışız.
Emperyalistler artık İslam beldelerindeki katliam ve soykırımı kendileri değil Müslümanların arasından çıkardıklarıHaşhaşı terör örgütleri vasıtasıyla yapıyor. Son zamanlarda ortaya çıkarılan DEAŞ, Boko Haram, Beşşar Esed, Şii Husi ve bunlar gibi birkaç değişik silahlı terör örgütleriyle birlikte ülkemizde Müslüman halkı kandıran FETÖ paralel örgütleri bunlardan birkaçıdır. Bunlardan ilk kısımda olanlar Müslümanları doğrudan katlederken FETÖ grubu Müslümanların cebini boşaltıp imanını da çalmış oluyor. Her iki grup da tehlikelidir. Kökleri dışarıda olan hain ve satılmış örgütlerdir.
Bugün Haşhaşı FETÖ terör örgütünün yandaş medyası konumunda olan bir TV'de yapılan yoruma şahit oldum.Srebrenitsa katliamının yapıldığı törenlere katılan sayın başbakan Ahmet Davutoğlu'nu eleştiriyorlar. “Bunca iş varkenneden Srebrenitsa'ya gidiyor. Gidip de ne olacak”? şeklinde seviyesiz bir konuşma yaptılar. Aktörler değişmiş olsa da içimizdeki beyinsizler ve hainler değişmedi. Ancak şükürler olsun ki bu hainlerin sayısı oldukça azaldı. Ülkemizde milyonlarca insanın gönlü ve kalbi hala Bosna Hersek ile birlikte olduğunu görmek sevindiricidir. Halkımız her zaman Balkanlardaki kardeşlerine destek olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Potoçarı mezarlığı ve Barış Yürüyüşü
Çetnik Sırpların sivil masum Boşnakları katletmeye başlaması üzerine halk BM ve NATO'ya güvenilmeyeceğini son anda anlayarak canını kurtarmak için dağlara yöneldi. Srebrenitsa'nın dağlarına çıkarak imkansız şartlar altında açlık, hastalık ve Sırp canilerin eline düşmek korkusuyla aç ve bitkin olarak 100 km'lik yolda 3 gün yürüdüler. SonundaTuzla'ya ulaştılar. Şimdi her yıl katliamın ve çekilen zorlukların unutulmaması için bu “ölüm yolu” üzerinde “Barış Yürüyüşü” yapılıyor.
Bu yürüyüşe başta ülkemiz insanı olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden gelen barış gönüllüsüyle yapıldı. Zorlu ölüm yolunun sonunda toplu mezarlardan toplanan kurbanların bulunduğu Potoçarı mezarlığı ziyaret ediliyor. Bu bir gelenekhaline geldi. Her yıl emperyalistlerin ve Batı dünyasının son Haçlı seferleri lanetle ve nefretle anılıyor.
Srebrenitsa'da soykırım yapıldığı bir gerçektir. Her ne kadar bizi ve masumları temsil etmese de BM şimdiki en yetkili merkezdir. “Belki bu kez insafa gelirler” düşüncesiyle BM güvenlik konseyi kuruluna müracaat edildi. Ancak Filistin ve İslam ülkeleri davalarında olduğu gibi şimdiye kadar hiçbir Müslüman için olumlu karar almayan BMGK Srebrenitsa konusunda da bizi yanıltmadı. Çin'in çekimser, Rusya'nın vetosuyla “Soykırım tasarısı” kabul edilmedi. Edilmiş olsaydı şaşardım zaten.
Soykırımcı olan katil ve emperyalistler hep birbirini kollarken kendi suçlarını masumların üzerine atmakta mahir olan busoytarılar BM'yi kendilerine dayanak olsun diye kullanıyor. Bundan dolayı BM mutlaka değişmeli ve adilane yeni yapılanmaya gidilmesi gerekir.
Bosna Hersek, Kosova, Filistin, Irak, Suriye, Libya, Yemen, Doğu Türkistan, Arakan, Tayland, Filipinler ve Afrika kıtasında zulme ve soykırıma uğrayan masumların ve Müslüman kardeşlerimizin ruhları şad olsun, Rabbimin rahmeti ve merhameti üzerlerine olsun.
Bu vesileyle mübarek Ramazan Bayramının tüm Müslümanlara ve insanlığa barış ve huzur getirmesini rabbimden niyaz ederken akan kanın durmasını ve mazlumların iktidarının yakın zamanda kurulmasını diliyorum.
twitter.com/aslanbalci1