Hani üstat Sezai Karakoç mısralarında “uzatma dünya sürgünümü benim” diyor ya, işte tam da şimdilerdeki ruh halimizi ifade ediyor.
Dünya, ehli dünya olmayanlar için zaten bir sürgün yeri iken etrafımızı çeviren bunca acının ortasında nefes almak,yaşamak öylesine zor ki..
Birliğimiz yok, dirliğimiz yok, muhabbetsiz, ülfetsiz, huzursuz bir dünyayı örüvermişiz insanlığın etrafına.
Öfke, kin, nefret, ihanet, ihtiras esareti altındayız.
Bir yanda kanla beslenen sömürgeci kapitalistler diğer yanda acı, gözyaşı içinde ölümün koynuna atılan mazlum halklar. Ve tüm bunların ortasından sıyrılarak güç ve menfaat peşinde koşan fırsatçılar.
Nasıl kahırlanmasın, yanmasın ki yüreklerimiz.
Coğrafyalarımızı
Ölümün soğuk nefesini ensesinde hisseden mazlumlar sığınacak bir liman arayışı ile öteye beriye savruluyor. Kadınların, yaşlıların, minicik yavruların ulaştığı yer yine ölümün kolları oluyor.
İzliyoruz, kahırlanıyoruz, öfkeleniyoruz başkaca bir şey de gelmiyor elimizden.
Dünyadaki mazlumlar umutlarını ülkemize bağlamışken hain eller bizim topraklarımızı da alt üst etmeye çalışıyor.
PKK'yı dağlarda besleyen, silahlandıranlar şimdi şehir merkezlerine sevk ediyor. Siyasi boşluktan istifade ülkemizde iç kargaşa çıkararak emellerine ulaşmayı planlıyor.
Bir kuş için, bir ağaç için dünyayı ayağa kaldıranlar sessizce bıyık altından gülerek izliyor olan biteni. Akan Müslüman'ın kanı, mazlumun gözyaşı çünkü.
Hiçbir kıymeti harbiyesi yok anlayacağımız.
Kıyılarımıza vuran masum yavruların cansız bedenlerine bakarak “insanlık kıyıya vurdu” diyoruz ya hani ifrit oluyorum.
Hangi İnsanlık!
İnsanlık, söz konusu Müslümanlar olduğunda hep kıyıya vurmuş değil miydi zaten?
Unutmayalım ki küfür ehli tarih boyunca İslam ve Müslümanlar karşısında daima ittifak ederek kan akıtmış, can almıştır
Keza ülkemizdeki Müslüman yoğunluğu ve tüm mazlumların yanında yer almış bir ecdadı temsil –edecek- olması batılıların, haçlı ittifakın korkulu rüyası değil midir?
Türk Halkının birliğini, kardeşliğini bozarak bir iç çatışma çıkarmak elbette ki birlerinin elini güçlendirecektir
Rahmetli Erbakan Hocamızın sürekli olarak “Siyonizmin en büyük emeli Suriye ve Türkiye'ye ulaşarak bir iç çatışma meydana getirmektir. Zira Nil'den Fırat'a kadar çizilmesi öngörülen harita ancak bu şekilde gerçekleşmiş olacaktır” derdi.
Şimdi bu uyarıların ne kadar yerinde olduğunu daha iyi anlıyor ve ülkemizde meydana getirilmek istenen kargaşa için çoktan düğmeye basıldığını görüyoruz.
Bir ülkede barışı ve kardeşliği bozmak kolaydır ancak yeniden tesisi etmek çok zor, bazen imkânsızıdır.
Böyle zamanlarda her kesin sağduyulu olması ve taşın altına elini koyması şarttır.
Adaletten ve bağımsızlıktan söz eden batılıların coğrafyalarımızd
Ey bu ülkenin sağduyulu evlatları!
Gücümüzü kendimiz oluşturarak üzerimizdeki oyunları bozmamız, kendimize ve neslimize karşı en büyük sorumluluğumuzdu
Kaldı ki, İslam'a savaş açmış ve tek bir Müslüman'ın mazlumuna bile merhamet göstermemiş şer odaklarından söz ediyoruz.
Ülkemizde meydana getirmek istedikleri kargaşanın ne manaya geldiğini çok iyi kavramamız gerekir. Zira bizim de tıpkı diğer Müslüman coğrafyalar gibi belki de daha fazla şer odakları ve işbirlikçilerini
Çok değil daha yakın zamanda Kafkasya, Balkanlar, Ortadoğu, Asya'da canı yakılan, kanı akıtılan Müslüman'dan başkası mıydı ki bizim için arzu edilen başka türlü olsun?.
Afrika'da sömürge kaynaklı açlık ve iç çatışmaların müsebbiplerinden söz etmiyorum bile.
“Sen onlardan olmadıkça onlar senden razı olmazlar” diye buyuruyor Yüce Rabbimiz.
Merhamet dilendiğimiz, adalet beklediğimiz kimselere dikkat edelim bir defa. Yaşananları kavrayabilmek için yaşanmışlıklarda
Kaldı ki, bunca acının tek bir çözümü vardır, o da Allah rıza için Ümmeti Muhammedi bir araya toparlamak ve zalimlere karşı güçlerimizi birleştirmektir.
Nitekim Âlimlerin ihtilafı, cemaatlerin taassubu, mezheplerin çatışması, siyasilerin rekabeti, akademisyenlerin kibri, muhterislerin daha fazlasına ulaşma zaafı, ehli dünya Müslümanların- aman sende-ciliği nihayet bulmadan, ümmet birliği sağlanamaz ve dolayısı ile hiçbir acımız dinmez.
Her birerimiz elimizi taşın altına koymalı, fedakârlık yapmalı ve coğrafyalarımız üzerinde dönüp duran felaketleri nihayetlendirmen
Laf ile peynir gemisi yürümez demiş büyüklerimiz. Edebiyat yapmaya, laf yarıştırmaya ayırdığımız zaman ve çabayı toparlanma yolunda bir çabaya dönüştürmek şarttır.
Allah c.c. Kün Fe Yekûndur elbet.
Ancak unutmayalım ki, Rabbimiz samimi olan, bedel ödemekten kaçınmayan bir topluluk olduğumuz zaman ancak rahmet edecek, yardımını esirgemeyecektir bizlerden
Dünyayı faseta verenler nasıl cezaların en ağırına duçar olacaksa, o fesadı ortadan kaldırmak için mücadele etmesi gerekenlerin tepkisizliği de kendileri için aynı oranda hüsran olacaktır.
Allah yeryüzünü Müslümanların hilafetine vermiştir. İyiyi, güzeli hak ve adaleti tesis etmesi gerekenlerde yine onlardır.
Öyleyse fitne ve zulüm karşısında başkalarının değil kendi vicdanlarımızın harekete geçirilmesi esastır..
Haydi bismillah..