Hep söylüyorum ve söylemeye devam edeceğim.
Ülkemizin doğusu ile batısını ayıran yanlış politikaların bir sonucu olarak uzun yıllardır tüm bir halk olarak onulmaz acılar yaşıyoruz.
Doğu ve güneydoğuya çöreklenen dış güdümlü sömürgeciler bölgede Kurt halkı üzerinden yürüttüğü faaliyetlerinde, kandan beslenerek hedefe ulaşma çabası güdüyor.
Hal böyle olunca aramıza nifak sokulması yolu ile kardeşliğimize ve ülke bütünlüğümüze yönelik ciddi tehditler oluşuyor.
Bildik bileli sürüp giden cinayet ve katliamlar karşısında sergilenen tutumlar ise samimiyetleri belirlenmede kilometre taşları oluşturuyor.
Bunda dolayıdır ki, çözüm sürecinin önemli bir adım olduğu kanaatindeyim. Ancak Hükümet bu süreci her ne kadar iyi niyetle başlatmış ta olsa HDP'yi muhatap almakla büyük bir yanlış yapmıştır.
Keza HDP'nin parlamento çatısı altında çözüme yönelik politikalar yerine tehdit ve şiddete dönük tavırlar sergilemesi bu kanaatimizi doğrulamaktadır.
Çözüm sürecinin baş aktörü olarak HDP'yi görmek, onu temsilcileri ile masaya oturmak ve her fırsatta imralının pazarlık konusu yapılmasına rağmen bunu devam ettirmek süreci zedelemiştir. Ne yazık ki, hükümet yetkilileri bu konudaki uyarı ve ikazları dikkate almamakta ısrarcı olmuştur.
Nitekim Suruç olayı sonrası efelik taslayarak “İŞİD'e ülkeyi dar edeceği” açıklamasında bulunurken söz konusu PKK hedeflerine müdahale olduğundaki tavır ve söylemleri -şaşırtıcı olmasa- da dikkat çekicidir.
Kaldı ki, Kürt halkının desteğini aldığını iddia eden HDP'nin alenen PKK'ya destek vermesi halkların kardeşliğine itibar etmediği anlamına gelmez mi?
Öte yandan “vatan millet” söylemelerini dilinden düşürmediği halde bölgenin huzura ermesine katkı sağlamayanlar da aynı samimiyetsizliği sergilemektedirl
Her şeyden önemlisi terör mağduru yorgun ve bezgin bölge halkı üzerinden kirli oyunlar dönüyor, yanlış politikalar gerçekleşiyor.
Gün geçmiyor ki bir ölüm haberi gelmesin bölgeden.
Ateş düştüğü yeri yakıyor. Tazecik canlarımız birer birer toprağa düşüyor. Reşit olmamış evlatlarımız dağlara kaçırılıyor. Ana babaların yüreği yanmaya devam ediyor.
İşte tüm bu acılara son vermek için çözüm sürecinin gerçek merkezine taşınarak devam etmesi şarttır.
HDP son günlerde fütursuzca sürdürdüğü tehditkâr tavırdan çark edip ”her türlü diyaloga açığız” şeklinde açıklamalar yapsa da inandırıcı olmadığı gibi çözümün muhatabı olarak ta kabul edilmemelidir.
Öyle veya böyle ülkemizin doğu ve batısını ayrıştıran etnik söylemler, adaletsiz politikalar bölgede çıkarı olanların elini güçlendirmekten başka bir işe yarmamıştır.
Geldiğimiz noktada PKK eylemelerini öne sürerek çözüm sürecinin bitmesini umanlar Kürt halkına “size iyilik yaramaz” gibi amacını aşan ithamlarda bulunmak yerine ülkemizin geleceği, kardeşlik ve huzuru için çabalamalıdır.
Neye hizmet ettiği malum güçlerin günahlarının faturasını masum insanlara kesmeye kalkışmak haksızlık olur.
İŞİD'in eylemlerinin bütün bir İslamcıları bağlamayacağı gibi PKK'nin katliamları da bütün bir Kürt halkını bağlamaz.
Kaldı ki en fazla mağdur olanlar zaten bölgede yaşayan Kürt kökenli kardeşlerimizdir
Halkaların kardeşliğini tesis etme yolunda atılan adımlar ivme kazanmalıdır ve bunun için her kesim gereken fedakârlığı yapmalıdır.
Başta HDP olmak üzere tüm meclisteki siyasi partilerin ve vekillerin yangın yerine dönen bölgelerimizin huzur ve istikrarı için çaba göstermesi, her türlü menfaati bu amacın ötesinde tutması şarttır.
HDP Kürt halkına değer veriyorsa ve bunda samimi ise şayet, o vakit PKK'ya destek vermeyerek silahların gölgesinde politika yapmaya son vermek zorundadır. İmranlıyı pazarlık konusu yapmayı sonlandırmalı, bölgedeki güven ve huzura öncelik vermelidir.
Değilse çözüm için kendilerine ihtiyaç olmadığı muhakkaktır.
Biz bütün bir ülkede yaşayan her kes Müslüman'ız elhamdülillah.
Etnik kimliklerimiz kültürel zenginliğimizdir elbet, ama aynı dinin mensupları olarak aynı ülke topraklarında kardeşçe yaşam sürmekte olmak her türlüğü kimliğin üzerindedir.
Birlikte kardeşçe yaşama öğretisini bize vahiy yolu ile öğreten efendimiz her birerimizi kendi ümmeti olarak sancağı altına toplarken bizim birbirimizi reddetmek gibi bir tercihimiz söz konusu olamaz.
Artık yorulduk, yeter!
Her toprağa düşen can ile bizde toprağa düşmekten bezdik.
Doğu ve batı arasına sınırlar koymaya çalışan ve kadim medeniyete sahip halkaların arasına nifak sokacak tüm şer güçlerin tezgâhlarını el birliği ile kendi başlarına geçirmek boynumuzun borcudur.
Kim diyorsa ki ben haktan, adaletten, kardeşlikten vatan ve milletten yanayım elini uzatmaya mecburdur!
Ülkemizin birlik ve bütünlüğü için, kardeşliğimizin kuvvetlenmesi ve daim olması adına her kes bu taşın altına elini koymalıdır!.
Kürtçülüğün ve Türkçülüğün ardına saklanarak akan kana destek olan her kes yaşanan acılardan mesuldür.
Kan ve gözyaşından beslenen dış mihraklara ve işbirlikçilerine katkısı olan kurum kuruluş ve şahıslar da aynı oranda sorumludur!.
Hadi bakalım beyler!
Göreceğiz kim vatan millet derinde, kim hainlik peşinde..
“Çözüm süreci bitti “diye zafer çığlıkları atanların sesine ses verenler kimler göreceğiz.
Kendisini milliyetçi, muhafazakâr, İslamcı, vatansever, barışsever olarak addeden her kese önemli sorumluluklar düşmektedir.
Ülkemizin sınırları içerisinde; arz-ı mevud hayaline, sömürü ve işgale yönelik her türlü oyunu bozmaya gücümüz yeter elbet.
Bunun için biraz samimiyete birazda ümmet bilincine ihtiyacımız var.
Ve elbette ki adalet ve merhamete..