Batının Kapitalist düzeninin “sınırlarını aşma” arzusu ile beraber meydana gelen küreselleşme, iki kutuplu dünyanın çözünümü (Sosyalizim ve Liberalizim) ile beraber ivme kazanmıştır.
Esasında yeni bir dünya düzenini öngören küreselleşme her ne kadar coğrafi anlamda iktisadi faaliyetlerin yeniden organize edilmesi ile gündeme gelmiş olsa da, netice itibari ile belli güçlerin ekonomiye hükmetme arzusundan doğmuştur.
Nitekim bu arzuya dönük olarak II. dünya savaşı sırasında ABD'nin küçük bir kasabası olan Bretton Wods'ta toplanan Bm, Para ve Finans konusunda gerçekleşen konferansta Bretton Wods sitemini oluşturmuştur.
Amaç bağımsız devletlerarasınd
Ancak bu durum zamanla piyasalarda gerilim meydana getirmiş ve 1970'lere gelindiğinde sistemin çöküşüne yol açmıştır.
Ardından ortaya çıkan petrol krizi Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve ABD'nin bir araya gelmesi ile yeni bir yapı oluşturulurken sonrasında Japonya ve Kanada'nın da katılımı ile G7 oluşmuştur.
Sanayileşmede uluslararası bir kuruluş olarak karşımıza çıkan G7 soğuk savaşın sona ermesi ile arasına Rusya'yı da alarak G8 halini almıştır.
1999'da yaşanan Asya ve Latin Amerika krizleri G8'in çehresini değiştirmesine yol açmıştır. Küresel ekonomide yönetimin yetersizliği ortadadır ve konuyu ilk dillendiren Kanada Finans Bakanı ve ABD hazine bakanı olmuştur..
1999'da Berlin'e toplantıya çağrılan; Arjantin, Avusturalya, Almanya, Brezilya, Meksika, Kananada,Çin,Fra
Sözü edilen bu ülkeler dünya ticaretinden yüzde 80 pay almakta iken, küresel ekonomik GDP'nin de yüzde 85ini oluşturmaktadır.
Ayrıca G20 üye ülkelerinde yaşayan toplam nüfus 4,7 milyar olup, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 70'ine tekabül etmektedir.
Hâsılı, ekonomik anlamda küresel bir düzenin oluşumunu temsil eden G20 esasında kapitalist ve emperyalist bir anlayışın ürünüdür ve katlamalı bir faiz sistemi ile dünya ekonomisine yön vermeyi öngörmektedir.
Dolayısı ile Küreselleşme ile dünyayı etkisi altına alan bu sistemde kazanılmayan kaynaklar harcanıyor olduğundan bunun bedeli kuşkusuz ağır olacaktır.
Nitekim 2008'de ABD'de başlayan ve bir anda tüm dünyayı etkisi altına alan Ekonomik kriz, faiz üzerine bina edilmiş bir yapının çökmeye mahkûm olduğunun işaretidir.
Devletlerin sırtını yasladığı dev şirketler bile söz konusu krize yenik düşerek birer birer batmıştır. Şirketlerin ardından Macaristan, Yunanistan, İrlanda ve Portakiz'de iflas ettiğini duyurmuştur.
Finansal krizin küresel ekonomiyi bir kez daha tehdit edişi ile birlikte bu kez sadece devletlerin mali temsilcilerinin katıldığı G20 zirveleri artık Devlet başkanları nezdinde temsil edilmeye başlanmıştır.
Öte yandan bu masum görüntüdeki yapıda yer alan bir avuç aç gözlü sömürgeci devletin belirlediği politikaların bir sonucu olarak dünyada savaş, açlık, işgal ve mültecilik sorunu yaşandığı da bir vakıadır..
Keza silah ticaretinin yüzde 60'ını bu üyelerden üç ülkenin yaptığını göz önünde bulundurduğumuzd
Kaldı ki, küresel örgütleri incelediğimizde genel anlamda aynı hedefe hizmet ettiğini görüyoruz. Buda barış dolu adil bir dünyanın inşasında bu örgütlerin asla yer alamayacağını ispat etmektedir..Ki,p
Oysa yeryüzünde barış ve adaletin hâkim olması için coğrafyalarımızd
“Faiz bir dünya gerçeğidir” diyerek ısrarla bu felaketi görmezden gelen muhafazakâr çevrelerin öncelikle bu hakikatle yüzleşmesi şarttır.
Coğrafyalarımızı
Rahmetli Erbakan Hocamız ömrü boyunca söz konusu küresel örgütlerin coğrafyalarımız üzerindeki emperyalist ve kapitalist sömürgeciliğe dikkatleri çekmiş, faizin çökerttiği toplumlarımızda adil bir ekonomik düzeni savunmuştur. Bunun için havuz sistemini ısrarla önermiştir.
Bu noktada somut bir adım atarak 1996'da D8 kurarak coğrafyalarımız arasında, diyalog, iş birliği ve dayanışmayı sağlamayı hedeflemiş, böylelikle “modern köleliğimize” bir son vermeyi arzu etmiştir.
Ancak D8 kendi ülkemiz başta olmak üzere üye diğer ülkelerinden meseleye bakışının darlığı sebebi ile bir türlü aktif hale getirilememiştir