Dolar

34,3465

Euro

37,4070

Altın

3.015,39

Bist

8.663,88

Kürtler referandumda “evet” mi diyecekler, yoksa “hayır” mı? 2

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-03-08 09:09:54

Kürtler referandumda “evet” mi diyecekler, yoksa “hayır” mı? 2

Geçen haftaki yazımızın ilk bölümünü birkaç soru ile bitirmiştik. Şimdi de TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerin Kürt olgusuna yaklaşımlarını da göz önünde bulundurarak, Kürtleri nasıl etkileyebilecekleri üzerinde duralım.

TBMM'den başlayalım. TBMM maalesef bu inkâr politikalarına alet edilen kurumların başında gelenidir. Birinci Meclis nasıl ki Anadolu'nun ve hatta Osmanlı'nın bütün zenginliklerini barındırıyor idiyse, ondan sonrası da bu zenginliklerin inkârı oldu. Bu inkârın tabii ki nedenleri var. Dizginleri eline alan Mustafa Kemal'in önünde iki yol vardı; ya bütün farklılıkların kendilerini ifade edebildikleri rejimin adı olan demokrasi ile yola devam edecekti veya kendisine başka bir yol açacaktı. Mustafa Kemal'in hangi yolu seçtiğini anlamak için icraatlarına bakmak yeterlidir.

TBMM'deki ilk parti CHP'dir. Cumhuriyet'in ilk yirmi küsur yılındaki bütün icraatlar ve dahi bütün zulümler CHP patentli ve imzalıdır. 1924'te Kazım Karabekir tarafından kurulan ve 1925'te sudan bahanelerle kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile 1928'de Mustafa Kemal'in emriyle kurulan ve amaca hizmet edemeyeceği anlaşılınca kapatılan Serbest Cumhuriyet Fırkası iki başarısız girişimdir. Mustafa Kemal'in demokrat olduğunu iddia edenler olduğu gibi, diktatör olduğunu iddia edenler de var. Bizce iddialardan değil de olgulardan hareket edersek, kendisine haksızlık da etmemiş oluruz. Sadece Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kuruluşu bile yeterli bir örnektir. Tabii, “kendi emriyle kurulan partiye dahi tahammül etmeyip kapattıran bir kişi demokrat olabilir mi? diye soranlarınız olabilir. Ama bizim konumuz bu değil. Fakat şu kadarını da söylemeden geçemeyeceğiz: Rejimin inkâr politikaları CHP ile başladı. Diğer bir ifade ile CHP, Türkiye'deki inkar politikalarının mimarı ve en kanlı uygulayıcısıdır. “Kanlı uygulayıcı” deyimini de sağa sola çekmeye gerek yok. Demek istediğimiz, bu inkar politikalarının kanlı bir sürecin başlamasına neden olduğu ve binlerce insanımızın kanını döktüğüdür.

Başlangıcından günümüze kadar TBMM'de bulunmuş partilerin hepsi isteyerek veya istemeyerek rejimin inkâr politikalarının uygulayıcıları ve sözcüleri olmuşlardır. Bu politikaların yanlışlığına inkâr eden ilk parti merhum Özal'lı ANAP'tır. Onu merhum Erbakan'lı Refah Partisi ile Erdoğan'lı Ak Parti takip eder. Özal ve Erbakan'ın başına getirilenler ile Erdoğan'ın başına getirilmekte olanların en önemli nedenlerinden biri de işte budur. Bu şahsiyetler, devletin bu inkâr politikalarını Türkiye'nin ve Türk Milletinin (dileyen buna Türkiye Milleti de diyebilir) ayağına vurulmuş bir pranga olarak görüyor ve bunu kırmak istiyorlardı.

Erdoğan bütün içeriden ve dışarıdan yapılagelen engellemelere ve saldırılara rağmen, kafasının bir köşesinde bu prangayı nasıl kıracağının hesaplarını da yapıyor. Bendeniz buna inananlardanım.

Şimdi de partilerin referandumdaki tercihlerine ve bu tercihlerin Kürtlere (tabii ki sonuçta Türkiye'ye) getirilerinin neler olabileceğini tartışalım.

Kürtlerin zihinlerinin az çok karışık olduğunu herkes görüyor. Ak Parti ile MHP ittifak halinde “evet” diyorlar. Karşılarında ise, ayrı ayrı “hayır” diyen CHP ile HDP var. Ne yandan bakarsanız bakın, işin içinden çıkmanız kolay değil. Çünkü sözüm ona Kürt haklarını savunma iddiasına olan HDP bu inkâr politikalarının mimarı olan CHP ile ortak hareket ederken, Kürt olgusuna bakışı CHP'ninkinden farklı olmayan MHP de Kürt kimliğini tanıyan ve Kürt sorununun çözümü doğrultusunda ilk devrimci adımlar atan Ak Parti le ortak hareket ediyor. Kürtlerin kafası karışmasın da kiminki karışsın?

Ak Parti: Seçmeni evet demeye çağıran Ak Parti, aynı zamanda bu referandumun öncüsüdür de. Ak Parti, Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt Sorununun çözümü adına birçok ilki gerçekleştirebilen yegâne bir partidir. Dün Ak Parti'nin genel başkanı ve başbakan iken, Kürt Sorununa el atan, “canıma mal olacağını bilsem dahi bu sorunu çözeceğim” kararlılığıyla Milli Birlik ve Kardeşlik Projesini hayata geçiren Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bugün Cumhurbaşkanıdır.

Şunu da görmüyor değiliz; Ak Parti'nin içinde de hem ırkçı bir damar ve hem de devleti insanın hizmetine doğru dönüştürme mücadelesi verenlerin aksine devletçi bir damar var. Bunların da her biri Ak Parti'yi kontrolüne alma mücadelesi vermektedir.

Bütün olumsuzluklarına rağmen bu sorunu çözebilecek potansiyeli ve iradesi olan yegâne parti de yine Ak Parti'dir. Bunu toplum da görüyor. Ak Parti her ne kadar PKK'nın yeniden terör eylemlerine başlaması nedeniyle Çözüm Sürecini buzdolabına koymuş olsa bile toplum, Sayın Erdoğan'ın yarım kalan bu işi tamamlamak için er ya da geç harekete geçeceğinden şüphe etmemektedir. Doğrusu bizim de düşüncemiz bu yöndedir.

MHP: Adından da anlaşıldığı gibi, milliyetçi bir partidir. Kürt olgusuna bakışı resmi ideolojininki ile örtüşür ve ırkçılık derecesindedir. Açılım Sürecini de asla tasvip etmedi ve en ağır ithamlarda bulundu. Fakat bugün geldiği noktaya ve Ak Parti ile uzlaştığına bakıldığında, insanın iyimser olması geliyor içinden. Ama Sayın Devlet Bahçeli'nin geçenlerde Irak Bölgesel Kürdistan Yönetimi başkanı Sayın Mesut Barzani'nin Türkiye'deki ziyareti esnasında, Kürdistan bayrağının da bayrağımız ile birlikte dalgalanmasına karşı olan tahammülsüzlüğü ve kullandığı dil, MHP'nin de bu meselede CHP'den bir farkının olmadığını gösteriyor. Fakat şunu da düşünmüyor değilim. MHP, Türkiye'nin bekası söz konusu olduğunda, CHP'den daha duyarlıdır. Bundan dolayı da er ya da geç Kürt gerçeğine teslim olacak, yani bugün diliyle “kardeşlerim” dediği Kürtleri oldukları gibi tanıyacaktır. Çünkü MHP reddi mirasçı değil. Diğer bir fark ise, her iki partinin değer yargılarıdır. Örneğin; her ikisine de, “Müslüman mısınız, yoksa laik mi?” yoksa “önce Müslüman mısınız, yoksa laik mi?” diye sorarsanız, MHP'deki “Müslümanım” veya “önce Müslümanım” diyenlerin sayısının daha çok olduğunu görürsünüz. İşte bunları inandıklarını söyledikleri din ile, o dinin ayetleriyle muhatap kılmak gerekiyor. Yeryüzündeki geçmiş, şimdiki ve gelecek dillerin hepsinin Allah2ın birer ayeti ve işareti olduğu, bir dili yasaklamanın veya kısıtlamanın Allah'ın ayetlerinden birini yasaklamak veya kısıtlamak anlamına geldiğini kendilerine hatırlatmak gerekiyor. Tabii ki, bu ayetin muhatabı sadece onlar değil, hangi partide olurlarsa olsunlar, kendilerini Müslüman olarak addeden herkestir.

Haklı olarak MHP'ye sıklıkla yöneltilen eleştirilerden biri de ırkçı olduğudur. MHP, kendi milliyetçiliğinin ırkçılık olmadığını bu referandum sürecindeki söylem ve eylemleriyle ispatlayabilir. Henüz vakit geçmiş değil.

CHP: Bu parti, hem inkâr politikalarının mimarı ve hem de en kanlı uygulayıcısıdır. Neden kanlı dediğimizi yukarıda belirttik. Milletin değerleriyle savaş anlamına gelen bütün anayasaların ve kanunların altında da bu partinin imzası ve onayı var.

CHP, her zamanki gibi, her fırsatta milletin değerleriyle savaşmayı şiar edinen bir partidir. İrtica adı altında mütedeyyin insanları, yani Müslümanları ve bölücülük adı altında ise Kürtleri potansiyel tehlike olarak görür. Kürtler CHP'nin bu özelliklerini göz önünde bulunduracaklar ve HAYIR'ınn kendilerine bir hayrının olup olmadığına karar vereceklerdir.

HDP: Kürt sorununun çözümü iddiasıyla 12 Eylül'den sonra kurulan diğer bir siyasi parti de şimdiki HDP'dir. Daha önceki isimleri değişikti, ama hepsi de Marksist-Leninist bir dünya görüşünü esas alan PKK'nin siyasi uzantılarıdır. PKK-HDP nasıl bir çözüm istediğini ise icraatlarıyla göstermektedir..

Bana göre de HDP, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra siyasi özelliğini yitirmiştir. Çünkü her şeyin konuşulup tartışılabildiği bir yerde şiddet ve teröre örtük dahi olsa arka çıkan bir parti, siyasi meşruiyetini yitirir. Kaldı ki, HDP bunu aşikâr bir şekilde yapmaktadır. HDP, Kürtlerin iradesini PKK'nin emrine vermiş olmakla sadece seçmenine de değil, bütün Kürtlere ve hatta Türkiye'ye kötülük yapmıştır.

HDP de tıpkı CHP gibi, milletin değerlerine yabancı ve hatta bu değerlerle savaş halindedir. Dolayısıyla HDP'nin “Hayır”ında da Kürtlere bir ışık görünmemektedir.

Sonuç olarak… Yukarıda da değindiğimiz gibi, Ak Parti ile MHP'nin ittifak etmesi, CHP ile HDP'nin yanı sıra Kandil, FETÖ ve özellikle uluslararası güçlerin Hayır cephesinde buluşmaları kafaları karıştırmıyor değil.

Bu gibi durumlarda milletin sağduyusuna ve milletin değerlerinin nerede daha fazla saygı gösterdiğine dikkat etmek gerekir. Çünkü inkâr politikalarının giremediği tek kale milletin kendisidir. Eğer millet rejimin inkâr politikaları doğrultusunda hareket etseydi, Türk-Kürt kardeşliği çoktan düşmanlığa dönüşmüş ve ülkemiz kan gölü oluvermişti. Bizim bu kardeşliğimizin yara aldığı da doğrudur. İşte cevabını vermemiz gereken diğer bir soru da, Evet dediğimizde mi, yoksa Hayır dediğimizde mi bu yaraya merhem olacaktır?

Geçici ittifaklar bizi duygusal kararlar vermeye zorlayabilir, fakat biz muhakememizi esas almamız gerekir. Kürtler olarak baş sorunumuz, Kürdistan diye bir devletimizin olup olmaması değil, adaletin olmayışıdır. Çünkü devletimiz zaten var; Türkiye! Hem de Kürdistan'ın birkaç katı büyüklüğünde. Öyleyse yapmamız gereken, adaleti tesis etmenin mücadelesini vermek. Ki bu da sadece Kürtlerin sorunu değil, inançları, hafızaları, vicdanları ve akılları bölünme korkusuyla iğfal edilen Türklerin de sorunudur. Bu millete bu zulümleri reva görenler, devletin gücünü milletin değerlerine karşı kullananlardır. Bu, sayıca az, ama arkasında duranlarla birlikte etkili bir güçtür. Bunlar, Türkleri de “bölünme” tehlikesiyle korkutmuşlardır. Dolayısıyla Kürtlerin Türk kardeşlerini bu tür korkulardan ve ırkçı duygulardan kurtarmak gibi bir sorumlulukları da var.

16 Nisan'daki referandumda Evet diyenler mi milletin değerleriyle daha bir barışıktır, yoksa Hayır diyenler mi? Kürtlerin yararına olanı da kendi değerleriyle barışık olanların tercihidir. Ne Evet ve ne de Hayır demekte zorlananlar ile kafa karışıklığını giderememiş olanlar da eğer enine boyuna düşünseler, sonuçta kerhen dahi olsa EVET demenin Kürtlerin de daha iyi yararına olacağını görürler.

SON VİDEO HABER

Esenyurt'ta DEM'liler bölücü sloganlarla yürüdü

Haber Ara