Kürtler de Ermeniler gibi tuzağa düşürülebilir mi?
Anlaşılan, bazı Kürtler kendilerine birçok alanda yardım eden Batıyı kendi müttefikleri sanıyorlar. PKK-PYD-KCK-HDP'nin bugün “Kürtler adına” izlediği politika Taşnak ve Hınçak Partilerinin yüz yıl önce “Ermeniler adına” izledikleri politika ile örtüşmektedir. Taşmaklar ve Hınçaklar emperyalistlerin vaatlerine kanarak Ermenilere tarihlerinin en büyük facialarını yaşattılar. Eğer PKK-PYD-KCK-HDP mevcut sorunların çözümünün biricik adresi olarak Türkiye'yi değil de bölge üzerinde hesapları olan güçleri görürse, bu politikanın Kürtleri de adım adım felakete doğru götüreceği bilinmelidir.
Kürtler olarak sorunlarımız yeni olmadığı gibi sadece içinde bulunduğumuz ülkelerin rejimleriyle de değil. Gördüğümüz zulümler her ne kadar bu devletlerin eliyle olduysa dahi, emperyalistlerin bu zulümlerdeki payı da göz ardı edilemez. Çünkü emperyalistler bölgedeki etkilerini ve kaynaklarımız üzerinde kurdukları hâkimiyeti oluşturdukları bu çatışma zeminine borçludurlar. Yönlerini emperyalistlere dönmüş Kürtler eğer sorunlarımızı içinde bulunduğumuz devletlerle ve beraber yaşamakta olduğumuz halklarla çözmeye çalışmak yerine emperyalistlerden medet umar ve Batı ülkeleri ile birlikte hareket ederlerse, en büyük ihaneti Kürtlere yapmış olurlar. Çünkü emperyalistler hiçbir zaman kendi çıkarlarını Kürtlerin haklarına tercih etmeyeceklerdir. Kendilerini bu gibi hayallere kaptırmadan önce Ermenilerin son 150 yıllık tarihlerine baksınlar ve dönemin büyük güçlerinin “din kardeşlerimiz” diyerek silah, para ve diplomasi ile destekledikleri Ermenileri nasıl kendi çıkarlarına alet ettiklerini öğrensinler. Din kardeşlerini dahi kendi süfli çıkarları için kurban etmekten zerre kadar tereddüt etmeyen emperyalistlerin hala intikam ateşi ile yanıp tutuştukları Selahaddin Eyyübi'nin torunlarının haklarını gözetmelerini beklemek saflıktan da öte ihanet değil mi?
İnkar ve asimilasyon politikalarına, insan hakları, demokratikleşme ve ekonomik sorunlarına rağmen daha düne kadar Türkiye'yi diğer İslam ülkelerine örnek ülke olarak gösteren güçlerin neden bugün Türkiye'ye karşı çok yönlü bir saldırıya geçtikleri üzerinde durmamız gerekmektedir. Aksi halde oynadıkları oyunun farkına varamayız ve kendimizi tuzağın içinde görürüz. Bilindiği gibi emperyalistler başından beri Müslümanların petrolü üzerinde söz sahibi olageldiler. Fakat Türkiye'nin son yıllarda kendi iç barışını sağlamak yönünde attığı adımlar ve gerçekleştirdiği devrimler kendilerini ürküttü. Çünkü bölge halklarının ve devletlerinin gözlerinin açıldıkça ve kendilerine güven geldikçe bu konumlarını yitireceklerini biliyorlar.
Şu gerçeği bilip unutmamakta yarar var; dönemin büyük güçleri –ki bunlardan Rusya, İngiltere ve Fransa Birinci Dünya Savaşı'nda da beraber idiler- eğer isteselerdi, Ermenilere bir devlet kurdurabilirlerdi. Ama çıkarları o şartlarda kurulmamasını gerektiriyordu.
Bugünkü Kürtlerin durumu Batılıların gözünde tıpkı Ermenilerin dünkü durumu gibidir. Dün Osmanlı Devleti üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için nasıl ki Ermenilere de ihtiyaç duydu iseler, bugün de bölgedeki çıkarlarından dolayı yolları Kürtlerle kesişmektedir. Batılılar için petrol ve İsrail için ise su Kürdistan'dadır. Bunlara sahip olmanın yolu ise Kürtlerden geçmektedir. Bunun için de Kürtlere bir devlet kurdurmayı çıkarlarına uygun görmektedirler. Onlar için önemli olan bu devletin sınırlarının nerelere dayandığı değil, gasp etmek istedikleri kaynakların güvenliğidir. Yani Kürtlerin başta petrol olmak üzere bu kaynaklara bekçilik yapabilecek kadar bir toprak parçası üzerinde bayraklarını dalgalandırmalarını Kürtler için yeterli görecekler. Tabii ki Kürtleri bununla da bırakmayacaklar… Kürdistan'ı önce bir cephaneye dönüştürüp Kürtleri silaha boğacaklar… Ki hem petrol kuyularını koruyabilsinler ve hem de komşularıyla savaşabilsinler. Kürtler kurulan tuzağa bastıkları andan itibaren süreç bu yönde işleyecektir. Bu süreçte kimlerin neler kazanacağını ve neler kaybedeceğini şimdiden kestirmek mümkün değil. Şu kadarını söyleyebiliriz ki, bu fitnenin kimseye yararı olmayacağı ortada. Dolayısıyla Kürtlerin yakın tarihten ders almaları gerekir. Ermenilere oynanan oyunun daha beterinin kendilerine oynanmasına fırsat vermemeliler.
Kürtler “Eski Türkiye” ile “Yeni Türkiye”nin birbirinden tamamen farklı olduğunu vakit kaybetmeksizin fark etmek durumundadırlar. Gasp edilen hakların hepsinin geri alınmayışının faturasını Yeni Yeni Türkiye'ye çıkarmak ve kazanılan mevzileri güçlendirmek yerine hiçbir şey yapılmamış gibi daima tahrik ve ayrıştırıcı bir dil kullanmak elde edilen kazanımları da tehlikeye sokar.
Kendi içinde demokrasisini belli bir düzeye getiren Avrupa kendisi dışındaki herhangi bir ülkenin de demokraside aynı düzeye gelmesini istemezler. Hele hele bu ülke büyük çıkarlarının söz konusu olduğu bir yerde ise…
Çıkarları için atom bombasını dahi kullanacak kadar vahşi olan bu güçlerin yüzlerine taktıkları maskelere aldanmamak gerekir.
Ama ne yazık ki çeşitli nedenlerden dolayı bu güçlerden medet umacak kadar gözlerini intikam bürümüş kişi ve gruplar var aramızda. Bu güruhlar birer insan hakları havarisi kesilen efendilerinin Afganistan'da, Irak'ta, Yemen ve Sudan'da gerçekleştirdikleri vahşetleri görmedikleri gibi Esed'i ayakta tutmak için gösterdikleri çabaları ve üç-beş bin mülteciyi dahi ülkelerine almamak için uydurdukları bahaneleri de göremiyorlar. Çünkü onlar 2 milyonu aşkın Suriyeliyi ciddi hiçbir dış yardım da olmadan barındıran Türkiye'ye saldırmakla meşguller.
Kürtler olarak eğer hala gasp edilegelen haklarımızı almak istiyorsak, bunun adresi de muhatabı da emperyalistler değil, içinde bulunduğumuz devletler ve beraber yaşadığımız halklardır. Türkiye'nin bu anlamda son yıllarda gerçekleştirdiği devrimleri önemsemeli ve başlatılan Barış Sürecine dört elle sarılmalıyız.
Hepimiz Türkiye adlı gemideyiz. Saldırıların her ne kadar Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ın sözüm ona otoriter uygulamalarına olduğu propagandası yapılsa dahi, hedef Türkiye'dir. Tıpkı II. Abdülhamid için “Kızıl Sultan” diyenlerin asıl hedeflerinin Osmanlı Devleti olduğu gibi.
Dün bu kirli emele alet edilen halklardan biri Ermenilerdi, bugün de Kürtler. Kürtlerin önünde iki değil, bir yol var; ya Selahaddin olmak ve yine ya Selahaddin olmak!
Kürt oldukları halde ataları Selahhadin Eyyubi'nin kutlu yolundan onurla yürümek yerine birer Sırtlan Yürekli Richard olanlar da bilsinler ki, Selahaddin'ler buna izin vermeyecektir!