Horasan'da yetişmiş, meşhur din ve fen alimidir. Asıl adı, Muhammed bin Ömer bin Hüseyin bin Hüseyin bin Ali et-Teymî el-Bekrî'dir. Künyesi Ebû Abdullah ve Ebü'l-Me'âlî, lakabı Fahrüddîn'dir.
Allâme, Şeyhülislâm ve Fahr-i Râzî denilmiş, İbn-i Hatîb-ir-Rey (Rey Hatîbi'nin oğlu) diye tanınmıştır. Soyu Kureyş Kabilesine ulaşmaktadır. Aslen Taberistanlıdır. 1149 (H.544) yılında Rey şehrinde doğmuştur. 1209 (H.606) yılında Herat'ta hayatını kaybetmiştir.
Fahrüddîn-i Râzî, önce büyük bir âlim olan babası Ziyâüddîn Ömer'den ders almıştır. Babası, Muhyissünne Muhammed Begavî'nin talebelerindendi. Râzî fen ilimlerini Necd-i Cîlî'den, fıkıh ilmini Kemâl Simnânî'den öğrenmiştir.
Asrının büyük alimleriyle görüşmüş ve onlardan ilim öğrenmiştir. Şeyh Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin sohbetinde bulunmak sûretiyle tasavvufta olgunlaşmıştır.
Tahsilini bitirip, ilimde yüksek derecelere kavuştuktan sonra, bâzı seyahatler yapmıştır. Harezm'de Mûtezile'ye mensup kimselerle münâzaralarda bulunmuş, daha sonra Mâverâünnehr'e gitmiştir. Buradan memleketine dönen Fahrüddîn-i Râzî, daha sonra Gazne'ye, oradan da Horasan'a gitmiştir.
İlimdeki yüksekliği nedeniyle, Sultân-ı Kebîr Alâüddîn Muhammed Harezmşâh'ın sevgi ve saygısını kazanmıştır. Bir müddet Herat'ta kalan Fahrüddîn-i Râzî, bozuk bir inanca sahip olan Kerrâmiyye mensuplarının îtikatlarının yanlış olduğunu delilleriyle ispatlamıştır.
Fahreddîn-i Râzî, sadece Arabî ilimlerde değil, zamanın bütün ilimlerinde mütehassıstı. Bu yüzden gittiği her yerde sultanların iltifatını kazanmıştır. Sultan Gıyâseddîn Gûrî onun için, Herat'ta bir medrese yaptırmıştır.
Kerramiyye itikadında olan halk, sultanın ona olan iltifatlarını çekemeyip fitneye neden olduklarından, buradan da ayrılmak zorunda kalmış ve gittiği her yerde ilimle meşgul olmuştur. İlim ve irfana susayanlar, alimler, gittiği her yere peşinden gitmişlerdir.
Fahrüddîn-i Râzî hazretleri; tefsir, fıkıh, kelâm ve usul-i fıkıh gibi dini ilimlerde çok derin bir alim olduğu gibi, edebi ilimler, matematik, kimya, astronomi, tıp gibi fen ilimlerinde de söz sahibiydi.
Fiziğin temel konularından olan hareket, sürat, zaman-mekân ve enerji konularını derinlemesine araştıran Fahreddin Razi, aralarında sıkı münasebet bulunduğunu belirtmiştir. Kuvvetin, şiddet ve süre itibarıyla arz ettiği farklılıkları göstermiştir. Ağır bir cismin uzayda durabilmesi için kendi ağırlığına eşit bir kuvvete muhtaç olduğunu ve bu kuvvet devam ettiği sürece cismin uzayda durabileceğini delillendirmiştir. Mekaniğin temellerinden olan birinci ve üçüncü hareket kanunlarını da, gayet açık ve esaslı bir şekilde ortaya koymuştur.
Eserleri: Râzî'nin en önemli eseri Mefatih'ul Gayb isimli Kur'an tefsiridir. Tefsir-i Kebir (Ulu Tefsir) diye de bilinen kitabın adı Türkçe'ye Gaybın Anahtarları şeklinde çevrilebilir. Bu eser sistematik olma yönüyle tefsir alanının öncü çalışmalarından kabul edilir. Nesefî, bu tefsirin kısaltılmış şeklini içeren Vâdıh adlı bir kitap yazmıştır.