Sultan İkinci Mahmud, 20 Temmuz 1785 tarihinde İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci Abdülhamid, annesi Nakşidil Valide Sultan. Diğer Osmanlı padişahları gibi kuvvetli bir tahsil gördü. Öğrenimi ile Sultan Üçüncü Selim bizzat meşgul olmuştu.
Bu sebeple Sultan İkinci Mahmud ondan etkilenmiş, padişahlığı döneminde de ıslahatlar yapmanın gerekliliğine inanmıştı. Adalet işlerine gereken önemi verdi, yeni kanun ve tüzükler hazırlattı ve bu sebeple kendisine "Adli" sanı verildi.
Askeri ve İdari alanda ıslahatlar yapmaya çalışan Sultan İkinci Mahmud, 14 Ekim 1808 tarihinde Sekban-ı Cedit adı verilen yeni bir askeri teşkilat kurdu Ancak yeniçeriler kendilerine tehlike olabilecek alternatif bir askeri kuvvet istemiyorlardı. Ayaklanarak Sekban-ı Cedit'in kaldırılmasını sağladılar.
Eşkinci adı verilen yeni bir askeri teşkilat kuran Sultan İkinci Mahmud'a karşı yeni bir yeniçeri ayaklanması oldu. 15 Haziran 1826 tarihinde Sultan İkinci Mahmud, artık Osmanlı Devleti süreklizarar veren yeniçeri ocaklarını Vaka-i Hayriye adı verilen olayla ortadan kaldırıldı. Yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra, onun yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adı verilen yeni bir askeri teşkilat oluşturuldu.
Yapılan yeniliklerin merkezden uzakta bulunan valiler ve idareciler tarafından da benimsenmesi gerektiğine inanan Alemdar Mustafa Paşa, Sultan Mahmud döneminde Ayanlarla Sened-i İttifak'ı imzaladı. Buna göre ayanlar merkeze sadık kalacak ve yenilik hareketlerini destekleyecek, padişahlar da ayanların elde etmiş oldukları hakları tanıyacaktı. Sened-i İttifak ile ayanlar padişahın mutlak otoritesine karşı siyasi bir meşruiyet kazanmış oluyorlardı. Padişah otoritesinin başka herhangi bir güçle ortaklık kabul etmesi mümkün değildi ve Osmanlı idari yapısının hem ruhuna, hem de tabiatına aykırıydı. Bu sebeple zaten ölü doğan Sened-i İttifak çok uzun ömürlü olmadı. Kısa bir süre sonra Sultan İkinci Mahmud, idareyi tamamen eline alarak ayanları bir bir ortadan kaldırarak merkezi otoriteyi güçlendirmeye çalışmıştır.
Sadece askeri alandaki yeniliklerle bir yere varılamayacağını düşünen Sultan İkinci Mahmud, Divan Teşkilatı'nı kaldırarak onun yerine Bakanlıklar (nazırlık) kurdu. 30 Mart 1838'de Sadrazamlık makamına "Başvekalet", Sadrazama "Başvekil" denilmesi kararlaştırıldı. Ölen ya da azledilen devlet memurlarının mallarına el konması anlamına gelen "Müsadere" usulünü kaldırdı. Ayrıca devlete ıslahat hareketlerinde yardımcı olmak, yeni teklifler getirmek, memurların terfi ve yargılanmasıyla uğraşmak üzere Darü'ş Şuray-ı Bab-ı Ali kuruldu.
Sosyal alanda da bazı yenileşme hareketlerine ve ıslahatlara girişen Sultan İkinci Mahmud, 3 Mart 1929'da kıyafet değişikliği hakkında bir ferman yayınlandı. 1 Kasım 1831 tarihinde ilk Türk gazetesi Takvim-i Vekayi yayın hayatına başladı Medreselerin yanında Avrupalı tarz eğitim veren yeni okullar açıldı ve Avrupa'ya öğrenciler gönderildi.
Posta teşkilatının kurulması ve Karantina uygulaması da yine Sultan İkinci Mahmud döneminde gerçekleştirildi. Avrupalı tüccarlarla rekabet edebilmeleri için Türk tüccarlara gümrük kolaylıkları getirildi.
Ülke içinde ve dışında yapılacak seyahatlar için, bazı esaslar kabul edildi. Buna göre ülke içinde seyahat yapacak yurttaşlar Mürur Tezkiresi (geçiş belgesi) taşıyacaklar, ülke dışına çıkacak yurttaşlar da Hariciye Nezaretinden (Dış İşleri Bakanlığı) pasaport alacaklardı.
Tüm bu ıslahatların yanında Sultan İkinci Mahmud hükümdarlığı süresince çok fazla iç isyan ve işgallerle mücadele etmek zorunda kaldı
Sultan İkinci Mahmud, Alemdar Mustafa Olayı sonrasında, 28 Temmuz 1808 tarihinde tahta çıktığında 23 yaşındaydı.
Sultan İkinci Mahmud tahta geçtiği zaman Osmanlılar Ruslarla savaş halindeydi. İngiltere ile 1809'da yapılan antlaşma sonucu Ruslarla savaşa devam kararı alındı. Rusların Fransa ile olan sorunları, Osmanlı Devleti ordularının yıllarca süren savaştan yorgun düşmesi yüzünden iki devlet de barış imzalamaya mecbur kaldılar.
28 Eylül 1812 tarihinde imzalanan Bükreş Antlaşması ile Rusya, Eflak ve Boğdan'dan çekilecek, Baserabya bölgesi ise Ruslara bırakılacaktı. Osmanlılar Bosna ve Eflak'tan iki yıl vergi almayacak, Sırplar kendi içlerinde serbest kalacaktı. Tuna nehrinde hem Osmanlı, hem de Rus gemileri serbestçe dolaşabilecekti. Prut ve Tuna nehirlerinin sol sahilleri iki ülke arasında sınır kabul edilecekti. Ayrıca bu anlaşmayla Sırplara bazı imtiyazlar verildi.
Osmanlı Devleti Rus savaşı ile meşgulken Rusya bir yandan da 1804 yılında Kara Yorgi'nin başlattığı Sırp isyanını destekliyordu. İsyan 1812'den sonra ancak bastırılabilmişken Sırbistan'daki ikinci isyanı Miloş Obronoviç'in öncülüğünde çıkarıldı. Osmanlı Devleti Miloş'u Sırp Prensi olarak kabul etmek zorunda kaldı ve 1828-29 yılları arasında yapılan Edirne antlaşması ile Sırbistan yarı bağımsız hale geldi.
Diğer isyan eden halk ise Yunanlılar oldu. Rusya ve Avrupa devletlerinin kışkırtmaları ile birlikte, amacı Bizans İmparatorluğu'nu yeniden kurmak olan Etnik-i Eterya Cemiyeti'nin çalışmaları sonucu Yunanlılar Osmanlı Devleti'ne karşı harekete geçtiler. Rus Çarının yaveri Alexander İpsilanti'nin kurduğu bu cemiyet Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa'nın varlığından dolayı rahat hareket edemiyorlardı. Tepedelenli Ali Paşa'nın Osmanlı yönetimine karşı isyan etmesini fırsat bilen Yunanlılar ayaklandılar. Eflak'da başlayan bu ayaklanma kısa bir sürede bastırıldı.
İkinci isyan Mora'da çıktı. Kısa sürede genişleyen bu isyanı bastırması için, başarılı olduğu takdirde Mora ve Girit valilikleri vaad edilen Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa görevlendirildi. Kavalalı Mehmed Ali Paşa, oğlu İbrahim Paşa komutasındaki kuvvetli bir ordu ve donanmayı Mora'ya gönderdi ve isyanın bastırılmasını sağladı. Yunan İsyanın bastırılması Avrupa'da büyük üzüntü yarattı.
Ayrıca Mora ve Girit'in Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın eline geçmesi İngitere'nin işine gelmemişti. Zayıf bir Yunan Devleti'nin kurulması İngiltere ve Rusya'nın çıkarlarına daha uygundu.
İngiltere, Rusya ve Fransa aralarında bir antlaşma yaparak Yunanistan'a bağımsızlık verilmesini istediler. Sultan İkinci Mahmud'un bu isteği reddetmesi üzerine Mora'nın Navarin Limanında demirlemiş olan Osmanlı donanması yakıldı.
Rusya, Sultan İkinci Mahmud'un Navarin'de Osmanlı donanmasının yakılması ile sonuçlanan olaylardan dolayı savaş tazminatı istemesi üzerine, Osmanlı Devleti'ne karşı savaş açtı.
Sultan İkinci Mahmud bu arada Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmış, yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye isimli yeni bir askeri teşkilat kurmuştu. Teşkilatlanmasını henüz tamamlayamamış olan bu ordu Rus kuvvetleri karşısında önemli bir varlık gösteremedi. Eflak ve Boğdan'ı işgal eden Ruslar, Tuna'ya kadar indiler. Balkanları aşan Rusya, batıda Edirne, doğuda ise Erzurum'a kadar ilerledi. Bu gelişmeler üzerine Osmanlı Devleti barış istedi. Ruslarla yapılan Edirne Antlaşması sonunda, Yunanistan'a bağımsızlık verildi. Eflak, Boğdan ve Sırbistan'a imtiyazlar tanındı. Ruslar işgal ettikleri yerleri geri verdiler. Rus ticaret gemilerine boğazlarda geçiş hakkı tanındı. Osmanlı Devleti Rusya'ya savaş tazminatı ödemeyi kabul etti.
Osmanlı- Rus Savaşı sırasında Osmanlı Devleti'nin yardım istemesine rağmen kuvvet göndermeyen ve Mora valiliği yerine Suriye valiliğini isteyen Kavalalı Mehmed Ali Paşa, bu isteğinin reddedilmesi üzerine Suriye'yi işgal etti. Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın oğlu olan İbrahim Paşa, isyan sırasında Suriye'yi aldı. Torosları geçen İbrahim Paşa Adana ve Konya'da Osmanlı kuvvetlerini yenilgiye uğrattı.
Bu başarılardan sonra Mehmet Ali Paşa kuvvetlerini İstanbul'a kadar durdurabilecek herhangi bir güç kalmamıştı. Sultan İkinci Mahmud Ruslardan yardım istedi. Rus donanmasının İstanbul'a gelmesinden tedirgin olan İngilizler ve Fransızlar, Mısır ile Osmanlı Devleti arasında bir barış antlaşması imzalanmasını sağladılar. Osmanlı Devleti ile Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa arasında imzalanan Kütahya Antlaşmasına göre, Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya Mora ve Girit valiliklerinin yanı sıra Suriye valiliği, Oğlu İbrahim Paşa'ya da Cidde valiliğine ek olarak Adana Valiliği de verildi.
Sultan İkinci Mahmud Mehmed Ali Paşa olayları sırasında boğazlara gelen Ruslarla, 1833 yılında boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını son kez kullanacakları Hünkar İskelesi Antlaşmasını imzaladı
Mısır'da güçlü bir yönetimin bulunması İngilizlerin işine gelmemişti. Çünkü Mehmet Ali Paşa İngilizlerin bu bölgede ticaret yapmalarını engelliyordu. Bu sorunun o bölgede tekrar Osmanlı Devleti'nin hakim olmasıyla çözüleceğine inanan İngiltere, Sultan İkinci Mahmud'u Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya karşı kışkırttı. Nizip'te Osmanlı ordusu ile yapılan savaşta Osmanlı ordusu bir kez daha yenildi. 1839 yılında Kaptan-ı Derya Ahmet Paşa Osmanlı donanmasını Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya teslim etti Artık Osmanlı Devleti'nin, kendi valisine karşı yaptığı savaşlar sonunda ne ordusu, ne donanması kalmıştı. Bu gelişmelerin yaşandığı günlerde Sultan İkinci Mahmud öldü, yerine oğlu Abdülmecid Osmanlı padişahı oldu.