İçeride özellikle Kürd halkından bulamadığı desteği, dünya turuna çıkarak, bir taraftan ABD'de Neoconlar'da, diğer taraftan Brüksel'de Avrupa'daki bu ülke azınlıklarının kaçkın Diasporalarından , bir diğer taraftan da, bugün Moskova'ya giderek, katil Esed'in güdümüne giren PYD'nin arkasına takılarak, umut aramaya çıkan bir Selahattin Demirtaş'ı izliyoruz.
Öylesine bir yer ki Moskova, aslında her isminin anıldığında, seküler Kürd siyasalı için lanetlenmesi gerekirken, bugün oraya bir şeyler adına koşuşturmak Allah'ım sen aklımı koru demek gelir içimden. Hani serok Öcalan'ın kaçtığı ve barındırılmadığı yerde, umut arayan bir siyasi liderin umutsuz çırpınışı değil de nedir diye sorarım şimdi kendilerinden.
Yoksa uçağı dünyanın hukuk kuralları hayata geçirilerek düşürülen, Rusya'nın yeni Çarı Putin'in öfkesini kutsamak için mi yapılıyor bu ziyaret. Eğer öylesi bir duygu ile varılıyorsa Moskova'ya Moskova bu kışta çok soğuktur. Bunu böyle bilsin Selahattin. Moskova'da kalacağı süre içinde orayı ısıtacağını sandığı, Sur'da ateşe verilen ve yakılan Camilerin ateşinin de çoktan söndüğünü bilsin isterim.
Adam büyük oynuyor, Türkiye'nin devlet ve hükümet olarak başaramadığı dış politika konusundaki uygulamalarına yönelik, Türk pasaportu taşıyanlar için ‘Moskova'da temsilcilik' açacağız diyor. Putin'nin her ihtimale karşı tedbir almasını buradan tavsiye ederiz.
Bu temsilcilik daha sonraları gençlik yapılanmaları adına, ‘öz yönetim' talepleri ve kabul görmediği anda Kremlin Meydanındaki asırlık paket taşlarının kaldırılarak, hendeklerin kazılması ve o da yetmezmiş gibi patlayıcılarla döşemeleri her halukârda mümkün.
Kürde hürriyeti de insanlığı da şerefi de yaşatan, sahip olduğu değerleridir. Bu kutsal değerlere onun asırlardır hem doğduğu hemde öldüğü bu vatan toprakları tarihi tanıktır. Ne ABD, ne Avrupa ve nede onun yüzyıllardır düşmanı olan Rusya'sıdır.
Bir inanç düşmanlığının yaşandığı ve teröre ettiği zaman dilimindeyiz. Müslümanlara yönelik Katolik ve Ortadoks dünyasının papazlarının haçlı seferleri ilan ettikleri ve Müslümanlara yönelik saldırılar için kutsadıkları bombalar için dua ettikleri bir zamandayız.
Bütün bunlar olurken, Selahattin'in şahsında bir taraftan Kandilin diğer taraftan onun kentlere yerleşmiş terör bileşenlerinin yaptıkları zulme ve ihanete karşı çoğunluk Kürdlere bu bir fırsat olmuyor mu?
Senin için çözüm sürecinin en büyük aktörü, Türkiye Cumhuriyetinin ümmet bilincinde ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Bursa'da son yaptığı konuşmalarında ki;” 'Bundan sonra çözüm için tek muhatabımız millettir' sözleri yeterli bir referanstır.
O zaman ey muteber Kürdler siz ki çoğunluksunuz, ve de gelişmelerden rahatsızsınız neden bu duruma hem insan hem vicdan, hem de İslam adına bir araya gelmez, bu durumunuza istinaden ses çıkarmak için geç kalasınız?
Kardeşleriniz ölürken, doğup büyüdüğü havasını teneffüs ettiği ekmeğini yediği diyarını terk etmek istemediği halde, zorla muhacir edilmesine sessiz kalır, camilerinin kapalı kalışından bir cemaat namazına hasret kalışından neden biz bunu kabul etmeyiz demeyesiniz?