Soruya her ne kadar ‘kimden sorulur' kısmıyla başlamış olsak da, kimler neden sorar? Diye başlamak da mümkündü. Siyaset Literatürümüze giren bu sorunun tek nedeni, muhakkak ki bu değer yargılarına sahip olmayan ve bu değerleri bilmeyen siyasetçilerin bunu bilenlerden sormaları kadar doğal bir şey olamaz. Bunu da normal görmek lazımdır. Zira kişi bilmediği sahip olmadığı değerleri her zaman merak eder.
Ancak soru sorarken, kim olursa olsun karşısında muhatap aldığı kişiye yöneltirken, bir adap ve bir terbiye içinde sorması da gerekir. Hakaret ederek, toplum içinde milletin değer verdiği makamlarda bulunanlara karşı, kötü ve kem sözlerle yakıştırmalarda bulunarak yöneltmeden kaçınmalı ve varsa duyarlığını(!) muhafaza etmelidir. Hele hele bu zat, milletin iradesini temsil eden bir zat olursa, burada daha çok saygı içinde olunmalı ve ona göre davranış ve söylemlerde bulunmalıdır.
Dün CHP'nin kronik bir hastalığı olan, kurultayların 35'cisi yapıldı. Parti içi demokrasinin olmadığı bu örgütte, genelbaşkanlık için kısıtlayıcı tedbirler neticesinde, sadece İzmir milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu tek adam ve tek aday olarak partililerinin huzuruna çıktı. 7 Seçim kaybetmiş bir genelbaşkan olarak konuşma yaptı. Partililerine ve bu ülkede yaşayan millete herhangi bir projesinden nasıl iktidar olabileceğine dair herhangi bir kelam etmedi. Direk olarak bu ülkede milletin iradesinin tecellisi olarak, o makamda oturan Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik milletten özür dilemesi gereken sözler sarf ederek, siyasetimizde seviyenin biraz daha zemin kaybetmesine çalıştı durdu.
Diktatör bozuntusu diye yakıştırmada bulundu. Öyle bir kişiyi diktatörlükle itham etti ki, eminim dünyada yaşayan mevcut diktatörlerin sadece üzülmesine vesile olmuş değil, onun partisinin uzun yıllar genelbaşkanlığını yapan milli şef, ikinci adam İsmet İnönü'nde kemiklerini sızlatmış oldu. Özellikle Müslümanların, Kürdlerin darağaçlarında sallandığı, katliamlara uğradığı yılların tek partisi CHP'nin iktidar olduğu, diktatörlük dönemini yeniden bu millete hatırlattı.
Bütün bunlara ne gerek vardı?
Bu millet o dönemleri artık Yeni Türkiye'de tartışmak ve konuşmak istemiyor. Milli şeflik dönemleri için ecdadına yaptıkları zulme karşı, günümüz nesillerinden özür dilediği ve bu özürleri çoğaltmak istediği zamanda yaşıyorken, neden tekrar kirli ve katil dönemleri hatırlatarak fitnenin devamından yana olmayı tercih etti?
Bütün bunların günümüzde ki tek nedeni, yaşadığımız coğrafya üzerinde küresel ve emperyal projelerin dayattığı terörün etkisi midir? Diye sorgulandığında…
Aslında Kılıçdaroğlu dün, Türkiye'ye değil, CHP'lilere değil, sanki terör örgütleri PKK, DHKP-C ve DAEŞ'in adına konuşuyordu. Türkiye Cumhurbaşkanına kin kusan İsrail'in Netanyahu'su, Suriye'nin Esed'i ve Rusya'nın Putin'inine mesaj vererek, bu katiller adına sözcülük yapıyor ve onlar adına kin kusuyordu!..
Şeref ve Namus kimden sorulur?
10 Yıl Önce Güncellendi
2016-01-18 19:11:03
SON VİDEO HABER
Haber Ara