Dolar

34,6379

Euro

36,6003

Altın

2.936,54

Bist

9.639,77

ABD ateşin üzerine benzin mi döküyor?

“ABD ateşin üzerine benzin mi döküyor? ABD’nin Güney Kıbrıs'a silah ambargosunu kaldırma kararı Türkiye'yi çileden çıkarıyor” başlığı altında Arap Postası’nda yayımlanan bir analizde, ABD Kongresi’nin Doğu Akdeniz’de yaşanan süreci dikkate almadan aldığı kararın yanlış ve “stratejik körlük”ten ibaret olduğuna dikkat çekiliyor

5 Yıl Önce Güncellendi

2020-09-07 16:59:37

ABD ateşin üzerine benzin mi döküyor?

“ABD ateşin üzerine benzin mi döküyor? ABD'nin Güney Kıbrıs'a silah ambargosunu kaldırma kararı Türkiye'yi çileden çıkarıyor” başlığı altında Arap Postası'nda yayımlanan bir analizde, ABD Kongresi'nin Doğu Akdeniz'de yaşanan süreci dikkate almadan aldığı kararın yanlış ve “stratejik körlük”ten ibaret olduğuna dikkat çekiliyor

“ABD ateşin üzerine benzin mi döküyor? ABD'nin Güney Kıbrıs'a silah ambargosunu kaldırma kararı Türkiye'yi çileden çıkarıyor”

Analiz-Çeviri

Washginton'un Doğu Akdeniz'de tırmanan gerilimin ışığında Güney Kıbrıs'ın yönetimine uyguladığı silah ambargosunu kaldırması, bölgesel güvenliği zayıflatabilir ve Türkiye-Yunanistan arasında potansiyel arabuluculuk rolünü zayıflatabilir.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun geçtiğimiz Temmuz ayında aldığı "Güney Kıbrıs yönetimine yönelik silah ambargosunu kaldırma" kararı, Doğu Akdeniz konusunda yeterli girişimde bulunmadığı için ciddi şekilde eleştirilen Trump yönetiminin stratejik perspektif eksikliğini ortaya koydu.

ABD yönetiminin bu konudaki uzun süren çabaları ve Rusya'nın Güney Kıbrıs yönetimi üzerindeki etkisini azaltma arzusu, ABD Kongresi'ndeki Rum/Yunan lobisinin etkisiyle Washington'un aldığı kararda benzer stratejik hatalardan kaçınılmıyor.

Neden şimdi?

Karar başlı başına yanlış bir karar olmasına rağmen, Türkiye'ye göre kararın içeriği kadar zamanlamasının da rahatsız edici ve ABD yönetiminin bunun için bir yıldır plan yapıyor olduğu, önceliğinin adadaki Rus nüfuzunu azaltmak olduğu anlaşılıyor. Kararın "Doğu Akdeniz'deki durumla hiçbir ilgisi yok" denilmiş olsa da bu, kafaların büyük ölçüde karışık olduğu anlamına geliyor.

Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri Türkiye'yi yakından tanıyor ve bu kararın Ankara'da Washington'un Güney Kıbrıs yönetimine söylediği mesajdan farklı olarak okunmayacağını biliyor: "Doğu Akdeniz konusunda yanınızdayım."

Bu noktada, itfaiyeci olarak yangını söndürmek için hareket etmesi gereken bir ülkenin ateşi körüklediğini gösteren başka bir örnek yoktur.

Çözüm tablosu

Trump yönetimi, "Rusya'nın Kıbrıs Rum yönetimi üzerindeki etkisini azaltma" hedefini gerçekleştirmeye çalışıyor ve bu konudaki adımları geçen yıla kadar uzanıyor.

Bu konudaki ilk somut adım, Aralık 2019'da "Doğu Akdeniz Enerji İşbirliği ve Güvenlik Anlaşması" olarak bilinen karar tasarısının Kongre'de kabul edilmesiyle atıldı.

Bu anlaşmada, bölgedeki Güney Kıbrıs, İsrail ve Yunanistan yönetimi arasındaki işbirliğinin önemi belirtilmiş, ardından ABD'nin Güney Kıbrıs Rum yönetimine uygulanan ambargonun kaldırılması gerektiği vurgulanmıştır.

Aynı anlaşma, adada 40 bin Türk askerinin bulunması, Güney Kıbrıs yönetiminin Washington'un uyguladığı silah ambargosu nedeniyle Rusya'dan ve diğer ülkelerden silah satın alması ve bunun ABD'nin bölgedeki çıkarlarına uymaması gibi maddeler içeriyordu.

Öte yandan, Başkan Donald Trump tarafından 20 Aralık 2019'da imzalanan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası (NDAA) 2020, Amerika Birleşik Devletleri'nin 1987'den beri Güney Kıbrıs yönetimine uyguladığı silah ambargosunun "şartlı" kaldırılmasını sağlıyor.

Buna göre, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Kongre'deki ilgili komitelere Güney Kıbrıs Yönetimi'nin "kara para aklamayla mücadele için ABD ile birlikte çalıştığını" ve "Rus askeri gemilerinin bakım ve yakıt ikmali için adaya yanaşmaması için gerekli adımları attığını" garanti etmedikçe ambargo kaldırılmayacaktır.

Washington'da hiç kimse, Amerika Birleşik Devletleri'nin sözkonusu yaptırımları kaldırdığını Güney Kıbrıs yönetiminin yukarıda belirtilen iki koşulu karşıladığını söyleyemez.

Trump, 14 Nisan 2020'de yayınlanan başkanlık kararnamesiyle, söz konusu yasaların hükümlerini Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne uygulama yetkisini ABD Dışişleri Bakanı'na devretti. Pompeo, geçtiğimiz Temmuz ayında yaptığı açıklamada, "ABD Dışişleri Bakanlığı, artan ikili güvenlik ilişkileri kapsamında, Kongre'den gelen fonlara ve bildirimlere bağlı olarak uluslararası askeri eğitim ve eğitim fonu (Güney Kıbrıs yönetimi için) sağlamayı planlıyor. Bu adım, ABD'nin Doğu Akdeniz bölgesinde istikrar sağlamak amacıyla önemli bölgesel ortaklarla ilişkileri geliştirme çabalarının bir parçasıdır” dedi.

2018-01-01t172336z_1866832169_rc1dba189850_rtrmadp_3_trump-pakistan

Ayrıntılı içerik

Birincisi, Pompeo'nun silah ambargosunu kaldırmasına yakından bakacak olursak, açıklamadaki "öldürücü olmayan" ifadesi, "öldürücü olmayan silah" anlamına geliyor, buna şiddetle dikkat çekiyor.

"Ölümcül olmayan silah" terimi, Güney Kıbrıs yönetiminin Amerika Birleşik Devletleri'nden tank, top, tüfek, uçak veya bu silahlar gibi öldürücü nitelikteki diğer silahları satın alamayacağı, ancak lazer tabancaları, koruyucu yelek, askeri teçhizat ve askeri hizmetler satın alabileceği anlamına gelir.

Üstelik ekonomik açıdan zor durumda olan Güney Kıbrıs yönetiminin Amerika Birleşik Devletleri'nden herhangi bir savunma bileşeni alıp alamayacağı da belli değil.

Dolayısıyla ilgili kararın bölgedeki mevcut askeri denklemi kısa vadede hiçbir şekilde değiştirebileceğini söylemek doğru olmayacaktır.

Bir başka konu daha var ki, karar Amerika Birleşik Devletleri'nde 2021 mali yılı için (1 Ekim 2020 - 30 Eylül 2021) geçerli. Ancak ilgili taraflar bir sonraki mali yıl için tekrar müzakere edebilir ve bu kararın devamı konusunda anlaşabilirler.

Dolayısıyla “silah ambargosunu askıya alma” kararının devam edip etmediği ve devam etmesi halinde ölümcül silahlar içerip içermediği; Türk-Amerikan ilişkilerinin yakın geleceğini etkileyen en önemli konular arasında yer alacaktır.

efjevs6x0aiz44a

Zamanlama

ABD tarafının konuyu "Doğu Akdeniz'deki mevcut gerilimin farkındayız, ancak bu kararın mevcut durumla hiçbir ilgisi yok" şeklinde açıklama girişiminin Ankara için faydası olmadığı açıktır.

Pompeo'nun “Doğu Akdeniz'deki gerilimin farkındayız ama aldığımız bu karar doğrudur” sözü bile daha fazla tepkiye neden oldu.

3 Kasım'da yapılacak başkanlık seçimleri meselesiyle meşgul olan Amerika Birleşik Devletleri'nin dış politikasında var olan "kafa karışıklığını" anlamak mümkün, ancak Güney Kıbrıs'ın yönetimine ilişkin karar bu politikada "stratejik körlüğün" varlığını ortaya koyuyor.

Türkiye'nin "en önemli NATO müttefiki" olarak bilinen Washington, Türkiye, Yunanistan ve Fransa'yı Doğu Akdeniz'de karşı karşıya getiren zor denklemi, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin darbesini güçlendirecek ve mevcut gerginliği artıracak bir adım atmadan, arabulucu rolünü oynamak zorunda.

Amerikan yönetiminin zihninde neler olup bittiğini okumak mümkün olmayabilir, ancak Güney Kıbrıs yönetimine yaklaşık 33 yıldır uyguladığı silah ambargosunun kaldırılması, daha doğrusu "stratejik körlük" veya "Türkiye'nin kırmızı çizgisini gösterme" ile ifade edilebilir.

Bu nedenle, bu kararın bir yıllık geçerliliği ve ölümcül olmayan silahların dahil edilmesi, ikinci olarak olayın zamanlamasının korkunç etkisini hafifletemeyen unsurlarıdır.

congress006-1-1-1024x569

Rum / Yunan lobisinin etkisi

Trump yönetimi, amacının "Rus etkisini azaltmak" olduğunu ne kadar ileri sürmeye çalışsa da Türkiye karşıtı bir hamle olarak Güney Kıbrıs yönetimine uygulanan silah ambargosunu kaldırmak için uzun süredir Kongre'de lobi yapan isimler olduğu biliniyor.

Bu isimlerin başında bir demokrat ve Dış İlişkiler Komitesi'nin önde gelen bir üyesi olan Bob Menédiz ve aynı komite üyesi olan ve Güney Kıbrıs yönetimine silah ambargosunu kaldırmak, Doğu Akdeniz'de büyüyen Türk etkisini baltalamak için yoğun bir çaba sarf eden Cumhuriyetçi ve aynı komitenin üyesi Marco Rubio geliyor.

Doğu Akdeniz Enerji İşbirliği ve Güvenlik Anlaşması'nın mimarı olan bu iki isim, kendilerine sunulan tüm imkânlardan yararlanarak ABD Senatosu'nda bu konuda ortak bir kanaat oluşturdular.

Dolayısıyla bu karar, son zamanlarda Kongre'de Türkiye aleyhine yükselen dalgaların bir sonucu olarak okunabilir.

Üstelik Amerikan yönetimi çok kritik bir zamanda attığı bu adımla Ankara'ya yanlış bir mesaj göndermiş, Doğu Akdeniz meselesindeki stratejik konumunu zayıflatmış ve Türkiye ile ikili ilişkilerdeki mevcut sorunlara gereksiz bir engel daha eklemiştir.

Haber Ara