TİMETURK I HABER MERKEZİ
Melahat KEMAL
Batı medyasında "işe yarar Suriye" tanımı daha çok Halep ve Şam arasındaki bölge için kullanılıyor. Esed rejiminin de enerjisinin büyük kısmını geri almak için kullandığı yer burası.
Dolayısıyla, Suriye'nin doğusunda kalan bölgeler, en azından askeri anlamda "işe yaramaz Suriye" olarak değerlendiriliyor. Bu değerlendirmeye rağmen Esed'in ülkenin diğer kısımları ile birlikte buraları da geri almakta direnmesi meraka sebep oluyor.
Zira ülkenin doğusu Esed için hiç de o kadar "işe yaramaz" değil: Suriye'nin tahıl ve pamuk üretiminin çoğu bu bölgeden sağlanırken, petrol ve gaz zenginliği de buradan elde ediliyor.
Doğu'yu kontrol etmek savaşı kazanmak için gerekli değil, çünkü İran ve Rusya zaten Esed ve müttefiklerine ihtiyacı olan enerji ve gıdayı temin ediyor.
Ancak Esed Suriye'yi yeniden inşa etmek, ekonomik bağımsızlığını yeniden tesis etmek ve en önemlisi de siyasi bağımsızlığını garanti altına almak isterse bu bölge yani ülkenin doğusu planlarının ayrılmaz bir parçası olacak.
ENERJİ VE GIDADA KENDİ KENDİNE YETERLİLİK
Baas rejimi uzun yıllar boyunca, siyasi bağımsızlığının ayrılmaz bir parçası olarak kendi kendine yeten otokratik bir ekonomi inşa etmeyi başardı.
1990'lı yıllarda Suriye yavaş bir ekonomik liberalleşme başlattı ve bu politika Esed döneminde hız kazandı. Ancak rejim enerji ve gıda gibi alanlarında bağımsızlığını korumak için sıkı kontrolü devam ettirdi. Bu da dengeli bir dış ticaret yürütülmesine sebep oldu.
Suriye'nin doğusundaki tarım ve enerji kaynaklarının kullanımı bu süreçte hayati bir öneme sahipti.
2010 yılında doğu vilayetleri Haseke, Deyrezzor ve Rakka ülkenin tahılının %57'sini ve pamuğunun %75'ini üretiyordu.
Aynı şekilde Suriye'nin petrol ihtiyacı Deyrezzor ve Haseke'den sağlanıyordu: 2010 yılında petrol üretimi günlük 380 bin varile ulaşırken bunun 140 bin varili ihraç ediliyordu.
Palmira bölgesinde doğal gazın bulunması, enerji ihtiyacının arttığı bir zamanda rejime petrol ihracını devam ettirme şansını vermişti.
Palmira bölgesi yakınlarındaki fosfat madenleri de ülkeye ucuz gübre ve yeni bir gelir kaynağı olmuştu.
DOĞU'NUN KAYNAKLARI "İŞE YARAR SURİYE" İÇİN HAYATİ
Suriye'nin batı vilayetlerindeki ekonomik faaliyetlerin çoğu, doğ vilayetlerindeki kaynakların işletilmesi ve kullanılmasına bağlı.
Halep bunun en güzel örneği: Kuzeydeki bu büyük şehir 1920 yılında Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılmasının ardından Anadolu hinterlandını kaybetmesinin ardından yeni bir hinterlanda ihtiyaç duydu. Bu yüzden yerel girişimciler doğuda endüstriyel ürünlere yatırım yaptı. Bu da onlara Halep'te güçlü bir tekstil ve tarım sanayinin oluşturmada yardımcı oldu.
Hama şehri uzun yıllar hayvancılık üzerine yoğunlaştı. Suriye'nin koyun pazarının merkezi olan Deyrezzor'un platolarında yetiştirilen küçükbaş hayvanlar Basra Körfezi ülkelerine ihraç edildi.
Benzer şekilde Humus'taki petrol rafinerisi ve kimyasal tesisler de doğudan gelecek olan hidrokarbon ve fosfata ihtiyaç duyuyor.
Ülkenin bürokrasi ve iş dünyasının merkezi olan Şam da minerallerin ve tarımsal ham maddelerin ihracatından gelecek olan gelire bağımlı bulunuyor.
Haiz oldukları bu öneme rağmen ülkenin üretken doğu bölgeleri devlet tarafından her zaman tecrit edildi. Bölgede ne bir rafineri ne de enerji santrali var; hükümet savaştan önce Haseke ve Deyrezzor'da enerji santrali kurmayı planlamıştı ancak hiçbir adım atılmadı.
Tekstil ve tarım ürünlerine dayalı sadece birkaç devlet tekelinde endüstri kuruldu. Bölgede yatırım yapmak isteyen özel sektör girişimcileri ise çok az destek gördüler.
Savaştan önce bile bu bölgeler "iç sömürge"ler niteliğindeydi. Savaştan sonra da endüstriyel alt yapıya yatırım yapılabileceği öngörülemiyor.
Kısacası doğudaki endüstriyel kamu sektörü, batıdaki rejimin sadece müşterisi gibi görünürken bu durumun da değişmesi pek mümkün değil.
HALK, ŞAM TARAFINDAN TECRİDİ KABUL EDECEK Mİ?
Ülkedeki savaş şartlarına bakıldığında bir soru ortaya çıkıyor: Esed'in ülke genelinde yeniden kontrolü ele geçirilmesi durumunda Suriye'nin doğusundaki halk yeniden "tecrit" edilmeyi kabul edecek mi?
Yerel Arap aşiretleri ve Kürtler savaş sürecince kendilerini bağımsızlığa hazırladılar. Esed'in tam kontrolü ele geçirmesi durumunda çoğu batıdaki Alevi iş verenlerin idaresi altında bulunan devlet kontrolündeki petrol, tahıl ve pamuk şirketlerinden emir almak istemeyeceklerdir.
Kendilerine ait hammaddeleri satmak istediklerinde ise ya rejime boyun eğecekler ya da kendilerine yeni ortaklar bulmaya çalışacaklar. Her ne kadar Kürtler Suriye petrolünün 3'te birini kontrol etseler de hali hazırdaki lojistik ve diplomatik sorunlar bu petrolü Türkiye IKBY üzerinden ihraç etmelerine engel teşkil edecektir.
Bütün bu ekonomik bağlar, Şam'ın neden hâlâ ülkenin doğusunu kontrol etmek istediğinin en açık göstergeleri. Ayrıca rejimin doğu vilayetlere gösterdiği bu ilgi, buralara hakim olacak kim olursa olsun Esed'e karşı üstünlük kazanacağını da gösteriyor.
İRAN VE RUYA ESED'İN AMACINA HİZMET EDİYOR
Hali hazırdaki jeostratejik durumda Şam rejimi, askeri ilgisini doğuya doğru kaydırdığı zaman Rusya ve İran'dan yine destek alacağını düşünüyor.
Tahran ve Moskova hiç şüphesiz, Rakka'nın düşmesinden sonra Kürtlerin ve Arapların Fırat bölgesinde daha fazla otonomi kazanmasından endişeli. Çünkü bu durum bölgede ABD varlığının artmasına sebep olacak.
Esed'in müttefikleri, ABD'nin IŞİD'e karşı mücadeleyi Suriye'nin bölünmesini hızlandırmak için kullandığını düşünüyor.
Eğer Rakka'nın IŞİD'den geri alınması ertelenir ya da gündemden çıkarılırsa Moskova, Şam ve Tahran bu durumun kuzeydoğu Suriye'de oluşturduğu kaostan yararlanmaya devam edecek gibi görünüyor.
Suriye ordusunun Fırat vadisine geri dönmesi ihtimaller arasında bulunurken rejim, "işe yarar" Suriye'yi yeniden ele geçirmek için gerekli gördüğü Deyrezzor'a destek vermek için elit kuvvetlerini göndermeye hazır bulunuyor.