Filistin'de iki devletli çözümü İsrail tarafı istiyor mu?
Maltalı yazar Frank Psaile, Filistin ve Libya krizlerinin bölgesel ve küresel aktörlerin acziyetini gösterdiğini yazdı. Maltalı yazar Psaile'nin Filistin ve Libya krizlerini son döneme dair göstergeler üzerinden değerlendirdiği yazıyı Ayşe Aydın Türkçe'ye aktardı.

Oluşturma Tarihi: 2015-04-29 00:32:13

Güncelleme Tarihi: 2015-04-29 00:32:13

İki devletli çözüm olamaz mı?
 
Dördüncü dönemde görevde olamayacağına dair tahminler yapılmasına rağmen İsrail Başbakanı Netanyahu, sandık başında bir zafer kazandı. Onun yeniden seçilmesi Netanyahu'nun sağ tandanslı ve dini koalisyon eğilimli bir yol tutmasını daha da hızlandıracak. 
 
Kamuoyu yoklamaları, sandıktan çıkacak sonuçların Netanyahu için bir engel olacağını ortaya koyuyordu. Siyasi analistler; İsrail halkının genellikle ekonomik yönden ve ev fiyatlarındaki astronomik artıştan endişeli olduğunu belirtiyordu ve diğer bir kısım ise güvenlik hususunda Netanyahu'nun güç kazanacağına inanıyordu. Bu seçeneklerden ikincisi doğrulanmış oldu.
 
Şimdi Netanyahu'nun partisi mecliste çok sayıda koltuğa sahip ve Netanyahu seçimden birkaç gün önceki açıklamasında  bir Filistin devleti olmayacağı söyleyerek yeniden seçilmesinin Ortadoğu siyaseti üzerinde derin bir etkiye sahip olacağını belirtiyordu. 
 
New York Times'a göre, İsrail Başbakanı, Filistin devleti ile ilgili açıklamalarından geri adım atmak istiyor. Analistler - 'O'na yakın kişiler - Netanyahu'nun yalnızca bölgedeki mevcut durumu kastettiğini ve Filistin liderliğinin tutumundan dolayı şu an için gerçekçi bir devlet olma durumunun olmadığını ortaya attı.'
 
İleride bu açıklamanın bağlamı daha açık bir şekilde görülecek ancak Netanyahu fevri ve öngörülemeyen bir lider olduğunu kanıtladı. ABD - İran nükleer anlaşmasını kötülemek için halkına ve dış dünyaya karşı saçma , inatçı bir imaj çiziyor ve konuşmalarında her türlü yola başvuruyor.
 
Bir iki hafta önce, kanalımda yayınlanacak bir belgesel çalışması için Filistin'e gittim. Bethlehem Üniversitesinde genç müslüman ve hristiyan öğrencilerle röportaj yaptım ve bu gençleri kasvetli bir geleceğin beklediği açıkça görülüyordu. 
 
Gençler, Batı Avrupa Yahudilerinin ülkelerinden göç etmeleri çağrısında bulunarak güvenlik ve  kontrol noktaları konusundaki endişelerini dile getirdiler.
 
Yerleşim konusu en fazla öfkeyi artıran unsur ama en azından uluslararası boyutta değil. Umarız Netanyahu iki-devletli çözüm sürecine karşı söylediği sözleri geri alır. Çünkü hem İsrailliler ve hem de Filistinliler barış ve uyum içinde yaşamayı hak ediyorlar. Basında çıkan haberlere göre, yerleşim yanlısı Yahudi 'Ev Partisi' mecliste 4 sandalye kaybederken İsrail Başbakanı yerleşim yerleri konusunu bir süre daha tartışmayı sürdürecek. New York Times; Netanyahu'nun haberi olmadan inşaatı duyuran İskan Bakanı olan Yahudi Ev Partisi üyesine 'öfkelendiğini' açıkladı.
 
Libya krizi Avrupa Birliği politikalarının acziyetini gösteriyor

Bugünlerde AB liderlerini izlemek pek iç açıcı değil ve kendileri de halkın güvenini neden kaybettiklerini merak ediyorlar. AB liderlerinin Libya ile nasıl başa çıkılacağı konusunda başarısız oldukları herkes tarafından açıkça görülüyor.
 
Nitekim, AB liderleri tarafından gösterilen tutarsızlıklar ve öngörü eksikliği Libya'da şok edici bir kaosa sebebiyet verdi. ABD, Libya'da kendini kaybetti. 
 
Avrupa Birliği dış politika şefi Federica Mogherini, geçen ay ulusal birlik hükümeti ihtimalini desteklemek için Libya'ya asker göndermeyi düşündü. AB hükümetlerinin böyle bir operasyona girişilmesinin riskleriyle ilgili endişeleriyle yüzleşmek zorunda kaldı.
 
Bu hafta Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, Malta'yı ziyaret etti ve Başbakan Joseph Muscat ile bir basın toplantısı düzenledi. AB  ve uluslararası toplum, Kaddafi rejiminin düşüşünden sonra dünya nefesini tutarak Libya'daki krize kalıcı çözüm getirecek çözümü beklerken elbette en iyi çözümün askeri müdahale olduğu söylenemez. 
 
Kapımızdaki krize somut çözümler sunmak için basın tarafından sorulan sorulara Tusk şaşırtıcı bir şekilde ; AB'nin sorun için hiçbir çözümü olmadığını söyledi. 
 
Sayısız basın toplantısından sonra parlamento oturumları ve AB Konseyi'nin 'hileler'i durumu daha da kötüleştiriyor ve AB, bu vahim durumla nasıl başa çıkılacağı konusunda ne yapacağını bilmiyor. 
 
Gerçeği söylemek gerekirse dış politika söz konusu olduğu zaman Libya, AB'nin öncelikli konusu bile değil.  AB; Libya'yı ve Libya halkını ve aynı şekilde komşu ülkeleri de hayal kırıklığına uğratmış durumda. 
 
Ancak Libya'daki kaos bölgenin güvenliğini açıkça tehdit ediyor ve hiçbir şey yapmadan durmak artık bir seçenek değildir.