Afrika ülkelerinde bağımsızlık savaşlarında 2 milyondan fazla insan öldü. Sadece Cezayir'de Fransız ordusu 1 milyondan fazla insanı öldürdü.
Cezayir asıllı Fransız gazeteci Nabila Ramdan, Amerikan Washington Post gazetesinde, Fransa'nın gerçek yüzünü deşifre eden bir makeleye imza attı. Ramadan, “Fransa, Afrika ve Cezayir'deki karanlık tarihiyle yüzleşmeli” dedi.
Azvision.az'da yayımlanan, “Fransa'nın savaş suçları: Holokost'tan Afrikaya uzanan karanlık bir tarih” başlıklı analiz haber şöyle:
Bu yılın geçen Ocak ayında Washington Post, Cezayir asıllı Fransız gazeteci Nabila Ramdani'nin ilginç bir makalesini yayınladı.
Ramdani makalesinde, “Fransa, Cezayir'deki karanlık tarihiyle yüzleşmeli. Çok geç değil” dedi. Makalede Fransızların yalnızca Afrika'da işlediği suçları değil, aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası ile işbirliği yapan işbirlikçilerin Yahudileri toplama kamplarına gönderdiği gerçeğini de belirtti.
Bu korkunç gerçekler, 1995 yılında ölen Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından kabul edildi.
Ama bugün Fransa'da Türkiye ve Azerbaycan'ı suçlayan savaş suçlarının tarihi çok daha eski ve coğrafyası çok daha geniş. Ayrılıkçı Ermenileri ve işgalci Ermenistan'ı destekleyen Fransız Senatosu, öncelikle bu eylemlere siyasi bir değerlendirme vermelidir.
16. yüzyıldan beri sömürge politikası izleyen Fransa'nın II. Dünya Savaşı öncesinde işgal ettiği bölge 13,5 milyon kilometre kareydi. Toprağının 20 katını yağmalayıp öldüren bu devletin imparatorluğunu yeniden inşa etme hayali hâlâ devam ediyor.
Afrika'da Fransız kolonizasyonu
Yüzyıllardır 20'den fazla Afrika ülkesinde egemenliğini kuran Fransız sömürge politikası, II. Dünya Savaşı'ndan sonra çöktü. Bu devletlere bağımsızlık vermek zorunda kalan Fransa, yeni sömürgecilik yöntemini seçti.
Afrika ülkelerini kaybetmek istemeyen Fransızlar yeni yöntemlere başvurdu: bu ülkelerin topraklarında çatışmalar yaratmak ve birliklerini "barışı koruma misyonu" adı altında konuşlandırmak.
Fransa şu anda Afrika'daki siyasi, ekonomik ve kültürel etkisini özellikle kıyı ülkelerinin çoğunda artırıyor ve Kızıldeniz'deki konumunu korumak için Cibuti'de ve Çad, Mali ve Gabon'dan Senegal'e kadar kıyı bölgesindeki askeri üslerini koruyor. Yüzyıllardır Fransızlar için refah içinde yaşayan, yoksulluğa ve açlığa mahkum olan Afrika halkları bu gerçek karşısında hâlâ çaresiz.
Fransa'nın Afrika'daki yeni sömürgecilik politikası iki faktöre dayanmaktadır; birincisi, bu ülkelerin resmi ve öğretim dili Fransızca'dır ve ikincisi, zorunlu eğitimin başlatılmasıdır.
Fransızca konuşanlar kıtada seçilir ve "francophones" olarak adlandırılır. Uluslararası Frankofon Örgütü gibi bir etki aracı bile var. Sadece resmi dilin Fransızca olduğu ülkelerde değil, Fas, Cezayir ve Moritanya'da da bu yöntemler meyvesini verdi.
Fransa'nın Afrika politikasına
karşı protestolar büyüyor
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Fransız yeni sömürgeciliği yalnızca askeri güce değil, aynı zamanda dil ve eğitime de dayanıyor. Bu politikanın muhalifleri, esas olarak Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olan ülkeler ile İslam'ın egemen olduğu halklardır.
Örneğin, Kuzey Afrika'da Fransa'nın artık herhangi bir etkisi yok. Bu durumda Fransa Müslüman toplumu bozmaya ve İslam ülkeleri arasında çatışmalar yaratmaya çalışıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron ise ülkesinin bölgedeki konumunu kaybetmek istemiyor ve daha sert açıklamalar yapıyor. Elbette "bumerang etkisi" de kendini gösteriyor.
Uzmanlar, Fransa'nın para birimi olan Fransız Sömürge Frangı'nın (CFA) 1945'ten beri Afrika'da dolaşımda olduğunu iddia ediyor. Para birimine muhalefet eden Afrika ülkelerinin liderleri yolsuzluk suçlamasıyla veya ayaklanmalarla tutuklandı.
Eski Libya lideri Muammer Kaddafi'nin trajik kaderi bununla bağlantılı. Kıyı ülkelerindeki, Fildişi Sahili ve Mali'deki çatışmalar da CFA'ya bir alternatif yaratma girişimlerinin sonucudur.
Fransa bu para birimi sayesinde Afrika ülkelerini sömürüyor ve servetlerine el koyuyor.
CFA aynı zamanda kıtadaki açlık, yoksulluk ve kitlesel göçün nedenidir. Ama Afrika ülkelerinin vazgeçmesi kolay değil.
Temmuz ayında, Batı Afrika Ekonomik Topluluğu'nun (ECOWAS) 15 üyesi para birimini terk edeceklerini açıkladı, ancak Fransa yeni çatışma yatakları oluşturma politikası izlemeye devam ediyor. Şu ana kadar kıtadaki askeri darbelerin yüzde 70'inin Fransız etkisi altında olması tesadüf değil.
Tüm bunların arka planına karşı, Fransız politikasına karşı protestolar büyüyor. Eski Senegal Dışişleri Bakanı Dudu Tiam, "Bu kadar yeter! Fransızların kontrolü altında değil gerçek bağımsızlık istiyoruz" diye haykırdı.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un geçen yıl Aralık ayında düzenlenen NATO zirvesinde Afrikalı liderlere yönelik tehdidi, Senegal, Mali, Nijer ve Fildişi Sahili başkanlarının protesto etmesiyle durumu daha da kötüleştirdi. Bundan sonra, o ülkelerdeki Fransız askeri üslerinin önünde protestolar düzenlendi.
Fransız savaş suçları
Batılı analistler, Fransa'nın tüm sömürge ülkelerine sefalet ve trajedi getirdiğini yazıyor. Afrika ülkelerinde bağımsızlık savaşlarında 2 milyondan fazla insan öldü. Sadece Cezayir'de Fransız ordusu 1 milyondan fazla insanı öldürdü. Şu anda, Fransa'nın bu ülkede işlediği soykırıma yönelik resmi Paris üzerindeki baskı artıyor ve imza toplama kampanyaları devam ediyor.
Fransa'nın bir başka kanlı izi de Ruanda'da. 1994 yılında Fransızlar ülkede "güvenli bölge oluşturma" adı altında askeri bir operasyon başlattı. Çatışmaya diğer yerel partilerin katılımıyla Tutsi kabilesinin 800.000'den fazla üyesi öldürüldü. 2014 yılında Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame'nin Fransa'nın soykırımdaki rolünü açıkça tanımladığını açıklaması, resmi Paris ile siyasi bir krize neden oldu.
Ayrıca Fransız birliklerinin Çad'daki "Epervier" operasyonları ve Fildişi Sahili'ndeki "Licorne" operasyonları çok sayıda can kaybına yol açtı. 2011'de Libya'daki Harmattan operasyonu ve iki yıl sonra Mali'de sivilleri koruma bahanesiyle yapılan Serval operasyonu da büyük yıkım ve cinayetlere neden oldu.
Bu bağlamda, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Fransa'nın karanlık bir tarihe sahip sözde "Ermeni soykırımı" suçlamalarına verdiği yanıtı hatırlatmakta fayda var: Yirmi beş yıl önce Ruanda'da 800.000 kişiyi kimin öldürdüğü açık. Cezayir'de yüzbinlerce insanı öldüren ve soykırım yapan Fransa'dır."
Kaynak: Azvision.az