Fransa’nın konuştuğu rapor: Türkiye, Ukrayna’daki savaşın hakemi mi?
Türkiye’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’ndaki diplomatik başarıları Avrupa basını ve araştırma merkezlerinde gündem olmaya devam ediyor. Fransa merkezli Stratejik Araştırmalar Vakfı raporunda Türkiye, Ukrayna’daki savaşın hakemi mi sorusuna cevap arandı.

Oluşturma Tarihi: 2022-10-04 16:53:37

Güncelleme Tarihi: 2022-10-04 16:53:37

TIMETURK ­­­| HABER MERKEZİ

Türkiye'nin Rusya-Ukrayna Savaşı'ndaki diplomatik başarıları Avrupa basını ve araştırma merkezlerinde gündem olmaya devam ediyor. İstanbul anlaşması, tahıl krizindeki başarı ve son olarak esir takasında Ankara'nın girişimleri son olarak Fransa'da faaliyet gösteren Stratejik Araştırmalar Vakfı'nın (Foundation pour la RechercheStrategique) raporuna(*) yansıdı.

Timeturk, rapora yansıyan dikkat çekici bölümleri okurlarıyla paylaşıyor:

Türkiye, savaş halindeki iki ülke arasında barışı tesis etmek amacıyla etkili bir ara bulucu olabilir mi? Örneğin, AB'den ya da NATO'dan -ki Ukrayna'nın NATO'ya olası üyeliği Moskova'nın kırmızı çizgisi ve bir bakıma işgal nedeni- daha iyi bir hakem olabilir mi? AB ve NATO, uluslararası hukuka ve Rusya'nın uluslararası taahhütlerine aykırı olan bu işgali kınamakta ve ona karşı ağır ekonomik yaptırımlar uygulamaktadır. NATO üyesi olan Türkiye de işgali kınadı fakat yaptırım kararı almayarak tarafsız bir konum sergiledi.

(…)

TÜRKİYE RUS İŞGALİNİ KINADI AMA RUS YATIRIMLARINA KUCAK AÇTI

Ukrayna'daki savaş bağlamında Türkiye, Rus işgalini net bir biçimde kınadı. Ancak bu durum, Rus yatırımcılarına kucak açmasına engel olmadı, aksine onlara Batı yaptırımlarını atlatmak için elverişli bir ortam sundu. Böylece Avrupa Birliği'ne girmesi yasaklanan ve yatlarına ve diğer malvarlıklarına el konacak olan oligarklar Türkiye'de demirleyerek yaptırımlardan kurtulmuş oldu. “Vatandaşlık Yoluyla Türk Yatırımı Programı” kapsamında, 400 bin doların üzerinde yatırımı olan Ruslar, Türk vatandaşlığına başvurma olanağına sahip. Yaptırım uygulanmayan birçok Rus, birikimlerini güvence altına almak için Türkiye'ye yerleşiyor ve gayrimenkul satın alıyor. 5 Ağustos 2022 tarihinde Rus ve Türk yöneticiler, ikili ekonomik ve enerji iş birliğini güçlendirmeyi amaçlayan bir anlaşma imzaladılar. Türkiye, Rus gazının bir kısmını ruble olarak ödeyecek ve bu ödeme şekli, uluslararası ödemelerde kendi para birimini empoze etmek isteyen Rusya için çok önemli bir nokta.

(…)

RUSYA VE TÜRKİYE BATI'YA OLAN GÜVENSİZLİKLERİ NEDENİYLE BİRBİRİNE YAKLAŞIYOR

Moskova ve Ankara, jeopolitik konusunda belirli bir yaklaşımı paylaşıyorlar: Güç kullanımı egemenliğin, toprak bütünlüğünün korunmasına veya hayati çıkarların savunulmasına yöneliktir. Batı'nın egemenliğini ve bölgesel hırslarını reddeden Rusya ve Türkiye, Batı'ya olan güvensizlikleri nedeniyle birbirine daha da yakınlaşıyor. Bu nedenle Türkiye, Moskova ile 2017'de başlayan yakınlaşma ve Batılı ülkelerle yaşanan çeşitli gerilim dönemlerinden bu yana elinde tuttuğu ara pozisyonu Rusya ve NATO arasında sürdürmek istemektedir.

Bununla birlikte, 2014 yılında Kırım'ın ilhakından bu yana Türkiye, Karadeniz bölgesinde çok fazla Rus hâkimiyetinin doğurabileceği riskten endişe duymuş ve bu etkiye karşı önlemler almış, bu amaçla da Ukrayna ile güvenlik alanında sağlam bir ortaklığa girmiştir.

(…)

HEM UKRAYNA İLE HEM RUSYA İLE…

Kırım'ın ilhakından bu yana Türkiye, kendi hedef ve çıkarlarından taviz verme pahasına hem Ukrayna ile başlattığı askerî ortaklığı sürdürmeye, hem Moskova ile iyi ilişkileri muhafaza etmeye, hem de Karadeniz'de giderek daha güçlü hâle gelen bir Rus varlığını engellemeye çalışarak, âdeta bir ip cambazı rolünü üstlenmek zorunda kaldı. Türkiye, birbiriyle zıt amaçlara sahip politikalar arasında gidip gelmek zorunda kalıyor.

Ukrayna ile Türkiye arasındaki silahlanma iş birliği 2014'ten bu yana yoğunlaştı. Volodimir Zelenski'nin 20 Mayıs 2019'da göreve başlamasından bu yana iki ülke devlet başkanları arasında üç görüşme gerçekleşti. Ukrayna, Rus tehdidi karşısında güvenliğini önemli ölçüde güçlendirme konusunda kendisine yardımcı olacağı umuduyla Türkiye'ye bakıyor.

(…)

KARADENİZ'DE RUS ÜSTÜNLÜĞÜNDEN ENDİŞE

Bu iş birliğinin temelinde Karadeniz'de bir Rus üstünlüğüne yönelik ortak endişe yer alıyor. Türkiye için Karadeniz büyük bir güvenlik meselesidir; bu perspektifte Ukrayna, bölgede artan Rus nüfuzuna ve baskısına karşı koyan bir tampon bölge olarak görülüyor. Bu mesele, Erdoğan'ın Ağustos 2020'de yaptığı bir konuşmada, Karadeniz'in batısında, Romanya ve Bulgaristan'dan çok uzak olmayan Türk sularında önemli bir doğal gaz sahasının keşfinden bahsettiğinden beri daha da önem kazanmıştır.

(…)

Avrupa Birliği ve NATO ile yakınlaşmanın zorluğuna karşı Ukrayna, büyük ölçüde Türkiye'den destek almıştır. Kırım'ın ilhakından bu yana Ukrayna, güvenliğini garanti altına alması, toprak bütünlüğünü savunmasında desteklemesi ve savunma kapasitesini güçlendirmesi konularında komşusu Türkiye'ye güveniyor.

Türkiye aynı zamanda Rusya'nın rakibi olan NATO'nun bir üyesi olarak mevcut savaşta önemli bir jeopolitik aktördür. 29 ve 30 Haziran'daki NATO Madrid Zirvesi'nde, Rusya'nın NATO için en büyük güvenlik tehdidi olduğu vurgulanmıştı. İşte böylesine bir ittifak içinde Türkiye tarafsız olmayı başarıyor.

(…)

TÜRK EKONOMİSİNİ CANLANDIRIYOR

Türkiye, hem Ukrayna'nın hem de Rusya'nın güvenine sahip olduğunu ve bu nedenle aralarında görüşmeler düzenlemek için iyi bir konumda olduğunu düşünüyor. Bu bakış açısıyla buğday ihracatı sorunu hakkında bir anlaşmaya varmak için çalışmıştır. Türk ve Rus dışişleri bakanları birbirlerini iyi tanıyorlar ve birlikte müzakere etmeye alışıklar. Ancak şimdiye kadar Türkiye'nin Ukrayna savaşını çözüme kavuşturmak için düzenlediği arabuluculuk faaliyetleri çok az sonuç vermiştir.

Bununla birlikte, Türkiye'nin diplomatik “hiperaktifliği”, krizlerin çözümüne katılan pasifist bir ülke imajı elde etmesine olanak veriyor. Hâlbuki Türkiye son yıllarda daha çok savaşçı bir bölgesel güç olarak algılanmaktaydı. Erdoğan'a göre, Türkiye'nin sağladığı ara buluculuk ve yardımlar, genel bir “komşularla iyi anlaşma” politikasıyla birleştiğinde, yabancı yatırımları çekmesi ve Türk ekonomisini bir nebze canlandırması muhtemeldir. Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna tahıllarına sırasıyla yüzde 70 ve yüzde 15 oranında bağımlı olması, söz konusu arabuluculuğu zaten gerekli kılıyor. Çünkü burada, özellikle Türkiye ekonomisinin Mayıs ayından bu yana yüzde 70'in üzerinde enflasyon oranları yaşadığı bir dönemde gıda fiyatlarında bir patlamayı önlemek söz konusudur. Dolayısıyla Türkiye'nin diplomatik stratejisi, uluslararası prestijin yanı sıra, ekonomik sorunlar karşısında toplumda artan öfke göz önüne alındığında, iç siyasi meselelerle de ilintilidir.

(…)

TÜRKİYE BELLİ ORANDA RUSYA TARAFINDAN KUŞATMA ALTINDA

Türkiye, Karadeniz'deki Rus hakimiyetinden endişe duyuyor. Zaten Türkiye, sınırlarının her iki tarafında (Dağlık Karabağ ve Suriye) Rusya tarafından belirli bir “kuşatma”ya maruz kalmış durumda ve Kırım yarımadanın askerîleştirilmesi nedeniyle askerî denge Moskova'nın lehinde işliyor. Rusya, Karadeniz'e hâkim olmaya ve NATO'ya erişimi mümkün olduğunca sınırlamaya çalışıyor ve bu da Türkiye'nin müzakerelere dâhil olmasını bir bakıma zorunlu kılıyor. 1 Mart'tan itibaren ve günlerce süren düşünme sürecinden sonra Türkiye, 1936 Montrö Sözleşmesi'ne dayanarak, İstanbul ve Çanakkale Boğazları'nı, Karadeniz'e kıyısı olan ülke olsun ya da olmasın savaş gemilerine kapatmaya karar verdi.

(…)

TÜRKİYE'YE KATILIP SAVAŞIN ÇÖZÜMÜNE KATKI SUNMAK

Türkiye'nin NATO ile ilişkileri, kargaşaya rağmen güçlüdür ve şartlar koymuş olmasına rağmen Finlandiya ve İsveç'in üyeliğini kabul etmiştir. Bununla birlikte, NATO Karadeniz'de daha önemli bir rol oynayacak olsaydı, Türkiye'nin ittifakın en büyük kıyı ülkesi üyesi olarak desteklenen bir rol oynayıp oynamayacağı merak konusu olurdu.

Rusya, arka bahçesi olarak gördüğü bir alanda her zamankinden daha kararlı görünüyor. Bazı yaptırımların kaldırılmasını istemesine rağmen, bunun onu Ukrayna ile kabul edilebilir şartlar üzerinde müzakere etmeye ikna etmeye yetmeyeceği açık. Rusya, Ukrayna'da rejim değişikliği, Herson ve Zaporijya'nın ilhakını istediğini zaten belirtti. Güney Ukrayna'daki Rus taarruzunun olası genişlemesi pek güven verici değil çünkü Rusya Odessa'yı almayı başarırsa, Ukrayna Karadeniz'e kıyısı olan bir ülke olmaktan ve ihracat limanlarının olmaması nedeniyle bir tarım gücü olmaktan çıkacaktır. Dahası, Joe Biden'ın Rusları kötülemesi, dünyanın önde gelen iki nükleer gücü arasında olası bir görüşme için uygun bir temel sunmuyor.

Londra'ya sürgün edilen eski Rus oligark Mihail Hodorkovski, askerî güç göstermeden Rusya ile görüşmenin mümkün olmadığını ve diplomasinin Vladimir Putin tarafından bir zayıflık olarak görüldüğünü söyledi. Çok olası olmayan üçüncü bir aktörle askerî bir çatışmanın olmaması durumunda, Türk diplomasisi ara buluculuk girişimlerini uygulamak için yeterli güce sahip olacak mı? Eğer olamazsa diğer devletler veya örgütler Türkiye'ye katılıp savaşın çözümüne katkı sağlayacak mı?

(*) Arabaşlıklar TIMETURK editörleri tarafından eklenmiştir.