İran’ın çöküşü Sovyetler’e mi benzeyecek?

Oluşturma Tarihi: 2015-09-12 16:22:12

Güncelleme Tarihi: 2015-09-12 16:22:12

TİMETURK | HABER MERKEZİ

İran nükleer anlaşma ile yakaladığı şanslar ile görünürde iyimser bir tablo çiziyor. Diğer taraftan Tahran, vatandaşlarını baskı altında tutmakla birlikte etkisini Basra Körfezi'nden Akdeniz kıyılarına yayma çabası içinde. İran bazı açılardan 1970'lerin Sovyet Rusya'sına benziyor: Reform yapmaktan çekinen, şişirilmiş ve sonunda kendi sonunu hazırlayan bir devlet.

Soğuk Savaş tarihi Sovyet Başbakanı Alexei Kosygin ile pek fazla ilgilenmemiştir. 1960'ların ortasında Kosygin, devlet kontrolünün azaltılmasını da içeren bir dizi ekonomik reform başlatmıştı. Bu model 70'lerin sonunda Çin'in benimseyeceği bir modeldi. Ancak Kosygin'in girişimcilik çabaları, Leonid Brezhnev tarafından idare edilen Politbüro tarafından engellenecekti. Sovyetler Birliği bu tür reformlar yerine petrol zenginliğine güvenmeyi tercih etti. 1970'lerin başında Araplara uygulanan petrol ambargosu zamanında, petrol fiyatlarının zirveye ulaştığı bir dönemde bu zekice bir karardı. Ancak petrol pazarları ani yükselişten düşüşe geçti. Kremlin'in artık ne etkisini azaltabileceği ne de çözebileceği bir sorunu vardı. Kosygin reformlarını hayata geçirmekte yapılan hata, Mikhail Gorbaçov'un gecikmiş çabalarının başarılı olmayacağı anlamına geliyordu.

Mantık dışı ekonomik planmaların ötesinde Sovyetler Birliği 1970'lerde yüksek maliyetli dış politika kararları almıştı. Kremlin merkez Sovyet güvenlik meselelerinin çevresini oluşturan Afrika ve Latin Amerika ülkelerine parasal ve kaynak yatırım yapmıştı. Emperyalizmin büyüsüne kapılmıştı, Rusya'ya daha çok zarar verecek bir hamle yaparak Afganistan'ı kuşattı. Ekonomi alanında verilen yanlış kararlar ve emperyalizm kazaları birleşince Sovyetlerin çöküşünü hazırladı.

Buradan hızlıca günümüz İran'ına geçelim. Başkan Hasan Ruhani, devlet planlaması ve uluslararası ilişkiler alanındaki pragmatik yaklaşımından dolayı Batı tarafından göklere çıkarıldı. Ancak Ruhani diğer taraftan, devletin yeniden canlanışı olarak gördüğü ancak devleti çökertecek bir çok hata yapmakta. İki yıllık idare döneminde, İran'ın giderek büyüyen ekonomik sorunlarına çözmek için gerekli olan yapısal değişiklikleri yapma niyetinde olduğuna dair sağlam deliller yok. Enflasyon ve işssizlik İran'da müzmin bir halde. Her yere yayılmış olan yolsuzluk meselesi ile ilgilenilmiyor. Tıpkı Rusya'nın eski komünist liderleri gibi Hasan Ruhani de yaptırımların kaldırılması, küresel finans pazarlarına giriş ve petrol satışının artması gibi şeylerin yeterli olacağını düşünüyor gibi görünmekte. Ne gariptir ki İran'ın tutucu lideri Ayetullah Ali Hamaney, İran başkanı ve etrafındakilere cazip gibi görünen bu tür kısa dönemli tedbirlere karşı.

Aynen 1970'lerin Rusya'sı gibi İran da, zararı faydasından daha çok olduğu açık olan, emperyalist bir amaç benimsemiş. Suriye'de Beşar Esed'in yönetimde kalması için harcadığı milyar dolarlar ve Hizbullah gibi terörist yapılara savurduğu paralar ona bölgesel bir etki sağlasa da ilerleyen zamanlarda zaten tükenmiş olan İran ekonomisinde yıkıcı bir etki yapacak.

Amerika'da birçokları İran'ın takip ettiği bu yoldan ve Ortadoğu'daki büyüme ihtimalinden endişeli iken, Ruhani'ye övgüler düzmenin bir nedeni olabilir. İran İslam Cumhuriyeti'nin, Sovyetler Birliği ile aynı sona doğru gidişini bekleyelim ve görelim.

Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan Ray Takeyh imzalı yorum, Melahat Kemal tarafından Timeturk için Türkçe'ye aktarılmıştır.