İsrail'in Türkiye ile endişesi: Batıda Libya, doğuda Azerbaycan
Middle East Monitor’de (MEMO), Dr. Adnan Abu Amer’in kaleme aldığı, “İsrail'in Türkiye ile endişesi: Batıda Libya, doğuda Azerbaycan” başlıklı analiz haberinde, “İsrail, Türkiye'nin aktif olduğu diplomatik arenalardaki genişlemesinden duyduğu korkuyu gizlemiyor” dedi.

Oluşturma Tarihi: 2020-08-25 10:54:11

Güncelleme Tarihi: 2020-08-25 10:54:11

Middle East Monitor'de (MEMO), Dr. Adnan Abu Amer'in kaleme aldığı, “İsrail'in Türkiye ile endişesi: Batıda Libya, doğuda Azerbaycan” başlıklı analiz haberinde, “İsrail, Türkiye'nin aktif olduğu diplomatik arenalardaki genişlemesinden duyduğu korkuyu gizlemiyor” dedi.

Dr. Adnan Abu Amer'in analiz haberi şöyle:

Zamanla, Türkiye-İsrail ilişkileri giderek gerginleşti ve aralarındaki farklılıklar genişledi. Bunun nedeni, ya Ankara'nın Hamas'a verdiği destek ve Libya'daki ihtilaf konusunda Akdeniz'de artan nüfuzu ya da İsrail'in Azerbaycan'daki nüfuz alanının kutuplaşmasını ve rekabetini artırdığı Kafkas bölgesinde İsrail ile rekabet ediyor olmasıdır.

Akdeniz'de konuşlanmış olan Türkler, Ankara'nın Libya kıyılarında sondaj yapma niyetini açıklamasının ardından tehlikede olan gazının geleceği üzerinde olumsuz etkisinin olduğunu iddia eden İsrail için bir endişe kaynağı.

Bu arada İsrail'in Libya'daki iç savaş ve dış kutuplaşmayı okuması, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Fayiz Serrac liderliğindeki Trablus hükümetinin askeri ve ekonomik krizini dikkatli bir şekilde kullandığını ve bir dizi anlaşma ve askeri işbirliği imzaladığını gösteriyor. Ayrıca, karasularından 400 mil öteye gitmelerine izin veren uluslararası deniz hukukuna göre, aralarında deniz sınırları kurdu.

İsrail, özellikle Doğu Akdeniz'de artan gaz sahalarının keşfedilmesiyle Türkiye'nin hamlelerini gözlemledi ve ekonomik deniz bölgelerini zamanında tanımlamaya başlayan ülkeler arasında ittifaklar ve anlaşmalar oluşturdu. Böylelikle gaz sahalarını bulma ve geliştirme yarışı başladı ve İsrail, Yunanistan, Kıbrıs ve Mısır ile ekonomik ve stratejik bir işbirliği grubuna girdi.

İsrail, gelecekte Türkiye'nin cesaretinin artmasını bekliyor; İsrail, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs'ın istediği bu değil. Çatışma diplomatik arenaya odaklanmış olsa bile, denizde fiziksel bir çatışma ihtimali gerçekçi görünüyor; çünkü Libya'da olanlar büyük ölçüde İsrail'i ilgilendiriyor. Bu, İsrail'in Türkiye'ye yönelik organize bir kampanyaya ihtiyaç duymasına neden oluyor, öyle ki, Gazze kıyısındaki gaz sahasında Filistin-Türkiye işbirliği de dahil olmak üzere çeşitli yönlerden sürprizler gelebilir.

İsrail aynı zamanda Girit ile Libya arasındaki bölgede Türkiye ile Yunanistan arasında bir deniz çatışması olasılığını da bekliyor. Son yıllarda Yunanistan ve Kıbrıs ile yakınlaşması göz önüne alındığında, bu, Türk politikaları karşısında bölgedeki müttefiklerinden beklediği destekle daha fazla manevra yapmayı gerektirebilir.

Bununla ilgili bir bağlamda, İsrail, Yunanistan ve Mısır, kendilerini sert sınavlarla karşı karşıya getiren "Türk sorunu" olarak bilinen sorunla birlikte karşı karşıya geliyorlar. Bu, İsrail'in Türkiye'nin jeostratejik ve ekonomik düzeydeki davranışına ilişkin okuması ışığında, Doğu Akdeniz'deki çatışmanın tırmanışının askeri bir çatışmaya doğru kötüleşme derecesine ulaşabileceği tahminlerini taşıyabilir. Bu, İsrail için çok önemli bir konu olan Doğu Akdeniz'deki deniz sınırlarının sınırlarının çizilmesine odaklanıyor; çünkü enerji kıyıları yakınındaki ekonomik faaliyetlerle ilgili askeri çatışmalarla ilgili endişeleri artırıyor.

İran sorunu ve İsrail'in bugünlerde karşı karşıya olduğu kuzey cephesi göz önüne alındığında, Türkiye'ye karşı Yunanistan veya Mısır ile birlikte olası bir askeri çatışmada aktif bir ortak olmayı tercih etmiyor; ancak Washington'daki istihbarat işbirliğini, güvenlik alımlarını ve siyasi koordinasyonu güçlendirerek yardımcı olabilir. İsrail, Türkiye'nin aktif olduğu arenaların genişlemesinden duyduğu korkuyu gizlemiyor; çünkü Doğu Akdeniz'in geleceği ve ekonomik sularının bölünmesi konusundaki stratejik emellerine gölge düşürüyor.

İsrail, Doğu Akdeniz'deki Türk özlemlerine karşı "savaşının" güç dengesini etkileyen bir dizi bölgesel ve güçlü faktörle karşı karşıya olduğuna inanıyor. Mısır, Rönans Barajı ve Libya cephesinde Müslüman Kardeşler tehdidi konusunda Etiyopya'dan çifte baskı altında. Bu iki mesele, Mısır ile Türkiye arasında bir çatışma olasılığını yaratan Abdülfettah el-Sisi rejimi için varoluşsal öneme sahip hale geldi.

İsrail'in elindeki bilgiler, Yunanistan'ın Mısır'ın Libya'daki hamlelerini tamamen desteklediğini gösteriyor; ancak Türkiye'ye karşı askeri bir çatışmaya müdahale edebileceği şüpheli. İsrail'in yapabileceklerine gelince, Doğu Akdeniz'deki çatışmalar askeri bir çatışmaya dönüştüğü takdirde, ister Yunanistan ve Kıbrıs, ister Libya'da Mısır ile Türkiye'ye karşı mücadeleye doğrudan katılamayacak. .

İsrail istihbaratının Yunanistan ve Mısır ile olan işbirliğinin derinleştirilmesi, Türkiye'nin getirdiği sorun için yeterli hazırlığın önemli bir bileşeni olmaya devam ediyor. Hava kuvvetleri ve deniz tatbikatlarına odaklanan ortak askeri faaliyetlerle ve bölgesel güç dengesini korurken ilişkilerin güçlendirilmesine yönelik ABD kuvvetleriyle iş birliği yaparak, İsrail donanmasının Türk donanması karşısında sağlamlaşmasına olanak sağlayacaktır.

Başka bir çatışma arenasında, Türkiye ile İsrail arasındaki kutuplaşma. Özellikle Azerbaycan'ın Tel Aviv'den satın aldığı insansız hava araçlarının hatalı olduğunu keşfettikten sonra Erdoğan'ın Bakü ile Tel Aviv arasına girip askeri teçhizatını Azerilere satmasının önünü açabilir.

İsrail, insansız hava araçları alanında hâlâ lider güç iken, Türkiye'nin Libya'daki başarılı askeri hamleleri ve General Halife Hafter'e verilen Rus Savunma sistemlerine karşı Türk insansız hava araçlarını kullanması, Türk ordusunun bu Ermeni-Azeri alanına olan iştahını tetikledi.

Bütün bunlar, İsrail'in Erdoğan'ın iktidarı döneminde Türkiye'nin hırsını yorumlamasının, bölgede merkezi bir güç haline geldiğini ve güçlerinin şu anda Suriye, Irak, Katar, Somali ve Libya'da konuşlanmış olduğunu gösteriyor. Dahası, enerji alanında daha fazla nüfuz sahibi olmayı arzuluyor ve Libya ile deniz sınırı anlaşmasını imzaladıktan sonra, şimdi de Azerbaycan'ın kardeş devletine yönelik benzer bir modeli sabırsızlıkla bekliyor, bu da İsrail'i onunla işbirliği geliştirmeye itebilir.

Türkiye, İsrail ile tam diplomatik ilişkileri sürdüren ve onunla yakın bağları olan dünyadaki tek Müslüman Şii ülkesi olan Azerbaycan arasındaki hayati askeri ve ekonomik işbirliğini yıllarca endişeyle izledi. 21. yüzyılın ilk on yılında zirveye ulaşan ikisi arasında sıcak bağlar var.
İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkiler her zamanki gibi olduğunda Türklerin Azerbaycan ile İsrail arasındaki güvenlik işbirliğini önemsemediğini belirtmekte fayda var. Ancak Ankara ve Tel Aviv'in ilişkilerinin kötüye gitmesi ve Erdoğan'ın artan bölgesel özlemleriyle gerilim arttı. Türkiye'nin İsrail silah ihracatı pazarıyla rekabet etme ve onu Kafkasya bölgesinden çıkarma girişiminde bulunma çabasını türünün ilk örneği olarak görebiliriz, bu da etkili ve kaliteli bir güvenlik sağlayıcısı olma imajını zedeleyebilir.

*Bu analiz haberde yer alan görüşler yazarına aittir.

Kaynak: Middle East Monitor

Çeviri: Feyza Akyıl