Evgeny Finkel, Janetta Azarieva ve Yitzhak Brudny imzasıyla Washington Post için kaleme alınan analiz:
Kazakistan, Putin'e asıl neyden korkması gerektiğini hatırlattı
Putin, eski bir Sovyet diktatörünün koltuğunu kaybetmesini engellemek için elinden geleni ardına koymayacaktır zira mesele sadece Kazakistan'daki rejimin hayatta kalması değil aynı zamanda Putin'in de hayatta kalmasıdır.
Rusya, yakıt, gıda ve diğer temel yaşam ihtiyaçlarına getirilen yüksek zamların tetiklediği geniş katılımlı protestoların yaşandığı Kazakistan'a askerlerini sevk etti. Daha şimdiden düzinelerce insan öldü. Devlete ait binalar ateşe verildi, eski başkan Nazarbayev'in heykelleri yıkıldı.
Kazakistan Başkanı Kasım Cömert Tokayev'in durumu hala sallantıda. Protestoları kendi başına yatıştırmayı başaramayan Kazak lider Rusya'nın liderliğinde kurulmuş bir bölgesel güvenlik ittifakı olan Kolektif Güvenlik Anlaşması Organizasyonundan (KGAÖ) yardım talep etti.
Kazakistan'ın başına gelenler sadece bu ülkeye has değildir. Rusya'daki gıda ve diğer kalemlerin fiyatları da benzer şekilde hızlıca yükselmeye devam etmektedir. Son bir buçuk yıldır Kremlin tarafından yürürlüğe konulan tavan fiyat uygulaması, ihracat kotaları ve diğer kısıtlamalar pek de bir işe yaramadı. Güneydeki komşularının aksine Ruslar henüz sokaklara dökülmedi ancak protesto potansiyeli iyice arttı.
KGAÖ birliklerinin Kazakistan'a sevk edilmesi birçok kesim tarafından Sovyetlerin 1956 Macaristan ve 1968 Çekoslovakya işgallerine benzetildi. Fakat Alexander Solzhenitsyn'in Sovyet tarihindeki bir dönüm noktası olarak betimlediği, 1962 yılında Novocherkassk şehrindeki protestocuların öldürüldüğü ancak birçokları tarafından unutulan katliam, yaşananlara daha iyi bir şekilde ayna tutmaktadır.
Sovyet yönetimi 1 Haziran 1962'de aldığı kararla süte %25, ete de %35 zam yaptı. Novocherkassk'daki lokomotif fabrikasında çalışan işçiler bu haber üzerine greve başladı. “Et, süt, maaşa zam!” sloganları eşliğinde devlet binalarına saldırıldı, Sovyet liderlerinin portreleri yırtıldı. Yerel polis kuvveti kalabalıkları dağıtmayı başaramadı.
Kremlin bölgeye askerlerini yolladı. Grevdeki işçiler ertesi gün şehir merkezine doğru yürüyüşe geçti. Askerler, meydanda toplanan barışçıl kalabalığa ateş açtı. O gün en az 26 sivil ölürken birçoğu da yaralandı. Katliamın ardından kurulan mahkemelerde yedi kişiye idam cezası verilirken yüzden fazla insan da hapse gönderildi.
Her ne kadar güç kullanımına bizzat kendileri izin vermiş olsa da dökülen kanın miktarı Sovyet liderlerini çok şaşırttı. Kremlin, devlet bütçesine kaldıramayacağı bir yük bindirmesine ve nihayetinde SSCB'nin ekonomik açıdan zayıflayarak sonunda da çökmesine katkıda bulunmasına rağmen bu olaydan sonra 30 yıl boyunca zam yapmayı aklına bile getirmedi.
Kanlı Cumartesi
Sovyet yetkilileri ayrıca Novocherkassk trajedisinin hatırasını 80'li yılların sonuna kadar bastırdı. 1989'da birçok demokrasi yanlısı siyasi, Kanlı Cumartesi'nin anılarını tazelemeyi ve kurbanlarını biraz olsun rahatlatmayı kendilerine görev bildi. Bu grubun anahtar mensuplarından birisi de St. Petersburg Belediye Başkanı Anatoly Sobchak idi. Sobchak 1991 yılının haziran ayında katliamın yaşandığı şehre giderken yanında görevine yeni başlayan yaveri Vladimir Putin de vardı.
Novocherkassk ve Kazakistan'da yaşanan şiddet, Avrasya'nın otokratlarının kaderleri hakkında bize ne öğretmektedir? Buradaki anahtar nokta, Sovyetler sonrası dönemde iktidara gelen liderlere yönelik asıl tehlikenin muhalefet veya demokrasi yanlısı aktivistler değil artan fiyatlardan kaynaklanan öfke olduğudur.
Putin, Belaruslu Alexander Lukaşenko ve diğer tüm diktatörlere karşı mücadele eden muhalefet mensupları tabi ki de kahramanca bir iş yapmakta olup bizim tam ve ön şartsız desteğimizi hak etmektedir. Ancak yine de eğer Putin'i gerçekten neyin alaşağı edeceğini anlamak istiyorsak vatandaşların ceplerine odaklanmalıyız.
Putin endişeli ve endişelenmekte haklı
Putin, Novocherbassk'ın öğrettiği dersi bildiği için elle tutulur şekilde endişelenmektedir. Endişelenmekte haklı da. Bağımsız bir kuruluş olan Levada Center tarafından geçtiğimiz yılın mart ayında gerçekleştirilen ankete göre Rusların %58'ine göre ülkedeki en büyük sosyal sorun artan fiyatlardır.
Ciddi konuşmak gerekirse Rusya'da yükselen gıda fiyatlarından büyük oranda bizzat Putin sorumludur. 2014 yılında Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesinin ardından ABD ve AB Rusya'ya yaptırımlar uygulayınca Kremlin yönetimi bu hamleye Batıdan gıda ithalatını yasaklayarak cevap verdi. Rusya'nın aldığı bu önlem içerideki tarım şirketlerini rekabetten koruyarak Putin'in gıda hususunda Rusya'nın kendi kendine yetmesi hedefine ulaşmasına yardım etti.
Moskova daha sonra başka birçok sektörde de aynı yolu izlemeye başladı ve bir süre sonra ithalat yasakları Kremlin'in politikalarının vazgeçilmezi haline geldi. Fakat bu yasaklar aynı zamanda, herhangi bir rakibi olmayan ve bu nedenle de fiyatları aşağıya çekmek veya etkinliği artırmak için bir sebebi de kalmayan büyük çaplı Rus şirketlerinin sıradan vatandaşları adeta rehin aldığı bir duruma yol açtı.
Uzun süre önce getirilen gıda ithalatı yasaklarının şu anda jeopolitik nedenlerden ötürü kaldırılması mümkün olmadığı için Kremlin'in tüm çabalarına rağmen gıda fiyatları artmaya devam edecektir. Her an yeni bir Novocherkassk vakası daha patlak verebilir.
Bu nedenle Putin hemen arka bahçesindeki eski bir Sovyet diktatörünün yüksek fiyatlar nedeniyle koltuğunu kaybetmesini engellemek için elinden geleni ardına koymayacaktır zira mesele sadece Kazakistan'daki rejimin hayatta kalması değil aynı zamanda Putin'in de hayatta kalmasıdır. Moskova'daki karar mercileri Kazakistan'a bakıp Novocherkassk'ı hatırlamalı ve korkudan titremelidir.
Fakat ne olursa olsun Kremlin'in stratejisinin uzun vadede işe yaramaya devam etmesi imkansızdır. Rusya, Batı ile takışmaya ve ithalat yasaklarına devam ettiği sürece fiyatlar düşmeyecektir. Fiyatları düşük tutmak amacıyla verilen büyük ölçekli devlet destekleri tıpkı SSCB'de yaşandığı gibi devletin kasasını eritecek ve zamlar kaçınılmaz olarak kitlelerin harekete geçmesine ve şiddet olaylarına neden olacaktır. Aradaki tek fark, bunlar yaşanırken Kazakistan'da olduğu gibi Putin, Rusya'ya asker göndermeye hazır iyi komşu diktatörler bulamayacak.
Kaynak: Mepa News
Bu makalede yer alan görüşler TİMETURK'ün editöryel politikasını yansıtmayabilir