“Sadece Filistin’de Değil Tüm Arap Ülkelerinde İsyan Çıkacak”
Eski Guardian yazarı, Middle East Eye Yazı İşleri Müdürü David Hearst, kendi sitesinde yayımlanan “BAE-İsrail Anlaşması: Ortadoğu’nun Yeni Hegemonları” başlıklı analizinde, (17. 08. 2020) İsrail-Abu Dabi arasında yapılan “normalleşme anlaşması”na ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Oluşturma Tarihi: 2020-08-25 07:43:14

Güncelleme Tarihi: 2020-08-25 07:43:14

“Sadece Filistin'de Değil Tüm Arap Ülkelerinde İsyan Çıkacak”

 

Çeviri-Analiz

Eski Guardian yazarı, Middle East Eye Yazı İşl. Mdr. David Hearst, sitesinde yayımlanan “BAE-İsrail Anlaşması: Ortadoğu'nun Yeni Hegemonları” başlıklı analizinde, (17. 08. 2020) İsrail-Abu Dabi arasında yapılan “normalleşme anlaşması”na ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

“Bu kasvetli vizyon, Ürdün ve Mısır'ın İsrail ile kum üzerine inşa edilmiş anlaşmalarından çok daha hızlı başarısız olacak. Sadece daha fazla çatışmaya yol açabilir” diyen Hearst, Mısır, Suudi Arabistan ve Abu Dabi'yi işaret ederek, “İsrail'in bir Arap devleti tarafından 26 yıl içinde ilk kez tanınmasını sağlayan üç adam, ülke içinde başları belada” tespitinde bulundu.

“Zor Durumdaki Üçlü”

İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu'nun Covid-19 salgını ile mücadele ederken evinin dışındaki protestolar karşısında şaşkına döndüğünü, Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed'in(MBZ) evcil hayvan muamelesi görerek, önce Türkiye'de darbe girişimine destek verdiğini, sonra Katar'ı kuşatma ve son olarak vekalet güçleriyle Trablus'u ele geçirme teşebbüslerinde bulunduğunu hatırlattı.

Hearst'e göre MBZ, “Trump'a yaptığı yatırımın değerinin düştüğünün son derece farkında olan alternatif bir bölgesel destekçi bulması gerekiyordu. Çünkü CIA ve Pentagon'da, Trump'ın intikamına hedefi olacak kadar düşman edindi.

Netanyahu'nun ise tek başına kontrol ettiği bir politika kurması için yolsuzluk protestolarından ve yıpratıcı bir koalisyondan bir çıkış stratejisi bulması gerekiyordu. İsrail'deki sağ kanada katılmayıp ihanet ederek bir kez daha içinde bulunduğu zor durumdan sıyrıldığını ifade eden Hearst, Netenyahu'nun "Ülke tarihinde ilk kez güçten gelen bir barış anlaşması imzaladım, barış için barış," diye övündüğünü belirtti.

“Yüzyılın Anlaşması Yetersiz Kalınca…”

Trump'ın damadı Jared Kushner'a güvenerek imzalı bir dış politika gösterisiyle "Yüzyılın Anlaşması"nın sonuçsuz kalacağını düşündüğünden Trump'ın daha kesin bir adıma ihtiyacı olduğunu ileri süren Hearst, bu nedenle “normalleşme anlaşması”na başvurulduğunu ileri sürdü.

Ancak “Fas, Bahreyn, Umman ve Suudi Arabistan tarafından desteklenecek olan bu anlaşmanın, Mısır'ın veya Ürdün'ün İsrail ile yaptığı barış anlaşmalarından temelde farklı” olduğunu ifade eden Hearst, halk desteğinden yoksun böyle bir anlaşmanın pek çok Filistinli grup veya partiden hiçbirinin bunun yanına bile yaklaşılmadığını belirtti. Hearst, eğer anlaşmaya olumlu bakılırsa, “Doğu Kudüs'ün bir Filistin Devleti'nin başkenti olarak terk edilmesi, 1967 sınırları temelinde müzakereler ve geri dönüş hakkı” anlamına gelmeyeceğine dikkat çekti.

Arap liderlerin düzenli olarak Siyonistler henüz İsrail'i ilan etmeden önce, Ürdün Kralı 1. Abdullah zamanından bu yana bir araya geldiğini, Abdullah'ın torunu Kral Hüseyin tarafından devam ettirildiğini hatırlatan Hearst, Fas Kralı Hassan'ın da rakiplerinden kurtulmak için Mossad'la birlikte hareket ettiğini ancak “düşmanlar arasındaki sistematik temaslar”ın hiçbirinin, Arap halkının İsrail'i reddetmesini değiştirmediğini kaydetti.

“Sadece Filistin'de Değil Tüm Arap Topraklarında İsyan”

“BAE'nin İsrail'i tanımasının, çatışmaya son verme arayışıyla hiçbir ilgisi yok” diyen Hearst, “Diktatörler ve işgalciler olarak Arap diktatörler-İsrailli işgalciler arasında yeni bir bölgesel düzen kurmakla ilgili” şeklinde tespitte bulunarak, Amerika hegemonyasının geri çekilirken yeni hegemonya güçlerine ihtiyaç duyulduğundan, İsrail ve Abu Dabi'nin öne çıkarıldığını yazdı.

İsrail ve en zengin Körfez komşuları arasındaki ticaret, engelsiz telekomünikasyon, seyahat ve tanınmanın "sahadaki gerçekler" haline geleceğini, beyaz bayrak çekileceği tahminlerinin yapıldığını söyleyen Hearst, anlaşmanın “sanal gerçeklik” olduğunu vurgulayarak “sadece Filistin'de değil, Arap dünyasında yeni bir halk isyanı” patlayacağını iddia etti.

“Filistinliler Teslim Olmayacak”

“Filistinlilerin son yetmiş yılda yapacaklarından daha fazlasını yapıp beyaz teslim bayrağını dalgalandırmayacaklarına eminim. Siyasi haklarından vazgeçip parayı almayacaklar” diyen Hearst, “ahlaki çöküş” olarak nitelendirdiği anlaşma için “herhangi bir yerde olacak olsaydı, İsrail'in son 14 yıldır ambargo gören Gazze'de gerçekleşecekti. Ancak İsrail'e karşı halk direnişinin azaldığına dair hiçbir işaret yok. Bu nispeten daha özgür olan Batı Şeria'da da olmayacak” diyor.

Hearst şöyle devam ediyor;

“Filistin'in damarlarında dolaşan öfke ve kızgınlık dalgası, genel olarak Arap nüfusuna da yansıyor. Bu konudaki halk görüşlerini izlemek için yapılan her dürüst girişim, Trump, Netanyahu ve MBZ'nin duymak istemeyeceği cevaplarla ortaya çıkıyor. İsrail'in diplomatik olarak tanınmasına karşı çıkan Arapların yüzdesi son on yılda azalmadı, arttı.  Arap Fikri Endeksi bu eğilimi ölçtü. 2011'de yüzde 84'ü diplomatik tanımaya karşı çıktı. 2018 itibariyle bu rakam yüzde 87 idi. Buna hem Filistinliler arasında hem de genel olarak Arap caddesinde bir tepki olacaktır. Şimdiden iki eğilimi ayırt etmek mümkün.”

Filistinliler arasında bu anlaşma üzerine 2007'de Gazze'deki iç savaştan bu yana rakip olan El-Fetih ve Hamas'ın kucaklaşacağını ileri süren Hearst, Filistin gençliğinin bunu gerçekleştirdiğini, ancak FKÖ'nün üst kademelerinde öfke ve ihanet hissinin liderlik çekişmesi içinde yaşandığını fakat yine de Filistin Yönetimi'nin söz konusu anlaşmaya verdiği sert tepkiden Hamas tarafının memnun olduğunu hatırlatıyor.

Dahlan

Abu Dabi himayesinde olup Filistin içinde istenmeyen kişi olan Dahlan'ın Filistin'in başına getirilmesi planını çok önce açıkladığını iddia eden Hearst, Dahlan'ın eve dönüşünün özellikle "Arap devletlerinin desteğiyle İsrail ile bir barış anlaşması" ile bağlantılı olduğunu belirtiyor. Hearst, Dahlan'ın anlaşmaya tepkisi hakkında şunları kaydediyor;

“Abu Dabi'de sürgünde olan Dahlan anlaşma hakkında hiçbir şey söylemedi. Ancak kendisini "Demokratik Reform Hareketi" olarak adlandıran El-Fetih içindeki hizbi, "Amerikan-Emirlik-İsrail ortak açıklamasını büyük bir ilgiyle izlediğini belirten bir bildiri yayınladı.”

Geçtiğimiz hafta sonu destekçileri tarafından "lider" olarak gösterilen Dahlan'a tepki olarak Ramallah'ta MBZ'min fotoğraflarıyla birlikte resminin yakıldığına dikkat çekilen analizde, Dahlan'ın geçmişte Hamas ve El Fetih arasındaki bölünmeleri kurnazca değerlendirmeye çalıştığı, kısa bir süreliğine de olsa Gazze bölgesi Hamas lideri Yahya Sinwar (eski okul arkadaşı) ile yeniden canlanan bir yakınlaşmadan bahsederek ikilinin Kahire'de gizli görüşmelerde bir araya geldiği belirtildi.

“Dahlan İsrail İçin Yatırım Yapıyor”

Dahlan'ın parasını çaresizce nakit ihtiyacı olan Ürdün veya Mısır'a yatırmak yerine, Körfez'deki en zengin egemen varlık fonuna sahip İsrail'e yatırım yapmaya başlayacağını kaydeden Hearst, Netanyahu'nun anlaşmanın BAE tarafından tanınmasıyla İsrail'i zenginleştireceğini açıklamasına dikkat çekti. Netenyahu, “bu anlaşma ekonomimiz, bölge ekonomimiz ve geleceğimiz için çok önemlidir” demişti.

MBZ'nin her şeyden önce kendi halkını küçümseyen biri olduğunu ifade eden Hearst, analizini şöyle son veriyor;

“Bu kasvetli vizyon, Ürdün ve Mısır'ın İsrail ile kum üzerine inşa edilen anlaşmalarından çok daha hızlı başarısız olacak. Tek farkı daha fazla çatışmaya yol açabilir. Önceden, İsrailli liderler Arap dünyasındaki diktatörlüğün kargaşasına seyirci gibi davranabiliyorlardı, bu şimdi Yahudi devletini çevresindeki otokrasiyi ve baskıyı sürdürmeye bağlıyor. "Zor bir mahallenin" kurbanları gibi davranamazlar. Onlar onun ana direğidir. Bu anlaşma sanal gerçekliktir. Sadece Filistin'de değil, Arap dünyasında yeni bir halk isyanıyla patlayacak. Bu isyan çoktan başlamış olabilir.”

 

David Hearst

Gazeteci David Hearst, Middle East Eye'ın yazı işleri müdürü. Daha önce The Guardian'da “baş yabancı yazar”dı. 29 yıllık gazeteci Hearst, İngiltere-İrlanda Anlaşması'na karşı duruşu dışında, eski Yugoslavya'nın dağılma sürecinde Slovenya ve Hırvatistan'da yaşanan çatışmalarını anlatan kişi olarak tanındı. Sovyetler Birliği ile Çeçenya arasındaki savaşındaki gözlemlerini dünya ile paylaştı. Boris Yeltsin'in düşüşünü ve Putin'in yükselişine yol açan şartları anlattı. İrlanda'dan sonra Guardian Europe için Avrupa muhabirliğine atandı, ardından 1994'te büro şefi olmadan önce 1992'de Moskova bürosuna katıldı. 1997'de yabancı masaya katılmak için Rusya'dan ayrılarak Avrupa editörü oldu ve ardından yabancı editör yardımcısı oldu.