'Suudi Arabistan ve BAE, neden Gannuşi'yi lekelemek istiyor?'
Tunus Parlamentosunun Başkanı ve siyasi İslam'ın lideri Raşid Gannuşi, Riyad ve Abu Dabi'nin güç salonlarında bir tehdit olarak görülüyor. Suudi ve BAE destekli medya kuruluşları, “Gannuşi'yi sorgulamak” gibi tartışmalı ve yanıltıcı başlıklarla, oturumu canlı yayınladı.

Oluşturma Tarihi: 2020-06-11 10:02:14

Güncelleme Tarihi: 2020-06-11 10:02:14

Tarek Kahlaoui

Tunus Parlamentosunun Başkanı ve siyasi İslam'ın lideri olarak Raşid Gannuşi, Riyad ve Abu Dabi'nin güç salonlarında bir tehdit olarak görülüyor.

Geçen ay, Emirati televizyon kanalı Al-Ghad, Tunus'taki “işsizliği protesto” gösterileriyle ilgili bir haber yayınladı.

Fakat kliplerin gerçekte gösterdiği şey, ülkenin sosyal sorunları ile hiçbir ilgisi olmayan Bizerte'deki bir futbol kulübünden bir gösteri ve ABD'nin “Yüzyılın Anlaşması”na yönelik gösterilerden görüntülerdi.  

Bu yayın bir kaza değildir. Tunus'un demokrasisini başarısız olarak göstermek için yapılan koordineli bir kampanyanın bir parçasıdır. 

3 Haziran'da Tunus parlamentosu, devletin Libya çatışmasına karşı tutumunu görüştü.

Suudi ve BAE destekli medya kuruluşları, “Gannuşi'yi sorgulamak” gibi tartışmalı ve yanıltıcı başlıklarla, oturumu canlı yayınladı. 

Meclis Başkanı Raşid Gannuşi'nin görevinden uzaklaştırılması konusunda baskı yapan, eski rejim yanlısı bir politkacı olan Abir Musa, -geçen yılki seçimlerden önce ve sonra- iki düşünceye odaklandı: Arap Baharı ve ülkenin diktatörlüğünün sona ermesinin, yabancı güçler komplosundan kaynaklanan bir kaos olduğunu; ve siyasal İslam'a abone olanların “terörist” ve Tunus'un ana düşmanları olduğu.

Bu düşüncelerin her ikisi de, Musa'nın Özgür Anayasa Partisi'nin despot doğasını vurgular. Siyasal İslam'ın ortadan kaldırılmasına olan takıntısı sadece eski Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin bin Ali'nin rejiminin politikalarını hatırlamakla kalmıyor, aynı zamanda Tunusluların siyasi örgütlenme ve ifade özgürlüğünün temel anayasal haklarını kabul etmeyi reddettiğine de işaret ediyor. 

Musa, Müslüman Kardeşler'in, Tunus Parlamentosu'ndan men edilmesini istedi.

Musa ve partisi, demokratikleşme sürecini eski Arap rejimine doğrudan bir tehdit olarak gören Emirlik-Suudi ekseniyle bu konularda hemfikir.

Aynı sorun, Suudi Arabistan ve BAE'nin, ülkenin özgürce seçilen ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin devrilmesini desteklediği Mısır'da da yaşandı . 

Suudi-BAE'nin geniş çapta terörist hareket olarak kınadıkları siyasi İslam saplantısı da biliniyor. Emirlik, Birleşik Krallık hükümetini Müslüman Kardeşler'i terörist eylemlere dahil olarak nitelendiren bir rapor yayınlamak için kullandı.

Ayrıca ABD'yi, Kardeşliği terörist bir grup olarak listeleyen yasaları uygulamaya zorladılar. Yasa şu an Kongre'de bekletilse de, Başkan Donald Trump'ın yeniden seçilmesi ile tekrar gündeme gelecek.

Libya'da  Hafter'in Desteklenmesi

Libya'da Suudiler ve Emirlik, aşırı bir Selefiler grubu olan Medhali Selefiler'ini, Kardeşliğe karşı koymak için güçlendirme konusunda hiçbir problem görmüyorlar. Libya, Emirlik-Suudi savaşının hem Kardeşlik hem de demokrasinin kendisine karşı önemli bir aşamasıdır. 

Emirlik ve Suudiler, Mareşal Halife Hafter'in, tek bir otoriter liderin egemenliğine dayanan tüm rakipleri yok etmek ve eski lider Muammer Kaddafi'ninkine yakın bir rejim kurmak olan askeri çözümünü desteklemeyi seçtiler.

Emirlikler bu anlamsız savaşın ana finansörleri gibi görünüyor; Nisan ayında sızdırılan BM raporu, eşi görülmemiş bir ayrıntıda, Hafter'i destekleyen  BAE'nin derin ilişkisini gösterdi. Ancak Hafter ve müttefikleri savaşı kaybederken, giderek irrasyonel eylemlerde bulunuyorlar. 

Tunus'a Baskı

Batı Libya'daki büyük bölgelerde yenildikten sonra Hafter, son derece kırılgan siyasi çerçevenin dayandığı 2015 Skhirat anlaşması da dahil olmak üzere BM kadrosuyla herhangi bir bağlantıyı sona erdirmeyi seçti.

Demokratik olarak seçilmiş ve çeşitli siyasi grupları içeren herhangi bir mevcudiyet -Siyasi İslam ve Kardeşlik de dahil olmak üzere-  Emirlik ve Suudiler tarafından reddedilir.   

Libya'da çatışma durmayacak. Haftar'ın destekçileri, son yenilgileri, çatışmayı daha fazla silahla şiddetlendirmek ve Libya'daki kendi konumunu dikkatle hazırlayan komşu Tunus'a baskı yapmak için bir fırsat olarak görüyor.

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in Libya'daki pozisyonu iki noktanın önemini vurguluyor. İlk olarak, Ulusal Anlaşma Hükümeti'nin (GNA) tanınmasına yol açan BM destekli anlaşma da dahil olmak üzere uluslararası meşruiyet.

İkincisi, çatışmayı körükleyen yabancı müdahalesi olmadan, sadece Libya'ya özgü barışçıl bir çözüm üzerinde ısrar ediyor . Yine de bu ılımlı konum Emirlik ve Suudiler için kabul edilemez görünüyor. 

Buna ek olarak, Tunus'un son yasama seçimlerinde en çok sandalye kazanan İslamcı Ennahda Partisi, GNA'yı açıkça savunuyor.

Türkiye'nin rolü

Birkaç ay önce, Gannuşi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere Türkiye'ye sürpriz bir ziyaret yaptıktan sonra benzer eleştiriler gündeme geldi .

Açıkçası, Türkiye'nin Libya'daki artan rolü - özellikle Ankara GNA'nın gökyüzüne hakim olmasına ve Hafter kuvvetlerinin hava üstünlüğüne son vermesine yardımcı olduktan sonra - Emirlik-Suudi ekseni arasında endişe uyandıran Libya denkleminde önemli bir unsurdur.

Eksen ideolojik olarak sabit kaldığı için bu çatışma kolayca sona ermeyecektir. Ve Türkiye her iki devlete karşı giderek daha sabırsızlaşıyor.

(Tarek Kahlaoui, Pennsylvania Üniversitesi'nden doktora sahibi, politik bir aktivist ve analist.)

Kaynak: Middle East Eye

*İçerik özetlenerek verilmiştir. Bu makalede yer alan görüşler yazarına aittir 

Çeviri: Feyza Akyıl