Suudi Arabistan ve Katar arasında küresel-bölgesel medya savaşları
Araştırmacı Gazeteci Asa Winstanley, bir makalede Suudi Arabistan ve Katar arasındaki küresel-bölgesel medya savaşlarını yazdı.

Oluşturma Tarihi: 2018-07-25 12:15:01

Güncelleme Tarihi: 2018-07-25 12:15:01

Middle East Monitor sitesinde Araştırmacı Gazeteci Asa Winstanley tarafından yazılan bir makalede Suudi Arabistan ve Katar arasındaki medya savaşları ele alındı.

Gazeteci yazar Winstanley'in tespitine göre Katar küçük bir Körfez emirliği olmasına karşın Arap medyası üzerinde hayli nüfuz sahibi. Örneğin 1996'da yayın hayatına başlayan ünlü 7/24 yayın yapan Al Jazeera kanalı Arap izleyiciler nazarında özel ve etkili bir yere sahip.

“AL JAZEERA: ARAP DÜNYASININ MODERN VE GERÇEK GAZETECİLİKLE TANIŞMASI”

Yazar, Arap dünyasının ilk defa Al Jazeera ile birlikte modern ve çeşitli programlara, canlı haber programlarından son dakikalara hatta köklü tarih araştırmalarını konu alan belgesellerden, yine derinlikli araştırmacı gazetecilik örneklerine kadar birçok yenilikle buluştu. Öncesinde ise rejimin borazanlığını ve Amerikan güdümlü bölgesel direktiflerin destekçiliğini yapan en büyük Arap kanalları hayli yorgundu.

Uzunca bir süre Aljazeera farklı göründü. Elbette onu besleyen eli ısırmadı, Katar'daki insan hakları ihlallerini ciddi olarak göstermedi ancak yetenekli gazetecileri ile kısmen Amerika ve İsrail'in dayattığı bölgesel düzeni eleştirme sahasında özgürlerdi. Bu nedenle diğerlerinden farklıydılar.

“ARAP BAHARI SÜRECİNDE AL JAZEERA'NİN GAZETECİLİK ANLAYIŞI DEĞİŞMEYE BAŞLADI”

George W. Bush liderliğindeki Amerikan yönetimi Irak'ın 2003'teki yasadışı işgali sırasında Al Jazeera'nin Bağdat bürosunu vurmuştu. Amerikan imparatorluğuna tehdit olarak görülen kanalın yaptığı sadece gazetecilikti.

10 yıl sonra Al Jazeera İngilizce kuruldu. Dünyadaki en iyi haber sunucularını büyük paralarla işe alarak,  BBC News ve CNN gibi uluslararası arenada İngilizce dilini kullanan izleyicilere ulaştı ve güvenilir bir alternatif oldu.

Al Jazeera'nin özellikle araştırmacı birimi son on yılın en heyecan verici gazetecilik faaliyetlerini gerçekleştirdi.

Ancak 2011'deki sözde ”Arap Baharı” ayaklanmalarından bu yana Al Jazeera'da birseyler değişti. Katar kendi dış politikasını bütün bölgeye ihraç etmeye ve dayatmaya başladı. Dolayısıyla hem İngilizce hem Arapça kanalı ama daha çok Arapça olan mali destekçilerinin menfaatlerini yansıtmaya başladı.

EL KAİDE'NİN SURİYE KOLUYLA BİR DİZİ RÖPORTAJ…

2013 yılında ise bu durum düşebileceği en dip seviyeyi gördü. Suriye'deki El Kaide lideri Abu Mohammed Al-Joulani'ye yaranan bir dizi röportaj yapıldı.

Bölgesel savaşta Katar hükümetinin de desteklediği bir tarafı açıkça destekler görünen Al Jazeera halk arasındaki popülaritesini, güvenilirliğini kaybetti.

Katar, Batı'da da medya nüfuzunu bir dizi web sitesi ve düşünce kuruluşunu parasal olarak destekleyip kurarak genişletti. Bu ise rejim yanlısı arabulucular, uzmanlar ve uşaklara güvenen çaylak gönüllü gazeteciler üzerinden sıklıkla Batı medyasını beslemeye dönüştü.

“BOROOKINGS INSTITUTE GİBİ KURUMLARA KÖRFEZ PARA AKITIYOR”

Lübnanlı-Amerikalı Profesör ve yorumcu As'ad Abukhalil'in son zamanlarda açıkladığı gibi hem Katar hem de Suudi Arabistan “Elit Washington dış politika çevrelerine, özellikle düşünce kuruluşları ve PR firmalarına yaptıkları yüklü yatırımlar üzerinden Batılı gazetecilerin, uzmanların haberlerini kontrol etme ve işlerine nüfuz etme yetkisine sahip. Washington'daki Brookings Enstitüsü, Middle East Enstitüsü ve Centre for Strategic and International Studies gibi kurumlar Körfez ülkelerinin maddi yardımlarıyla yıkanmış ve onların ajandalarını yansıtır durumdalar.”

“SUUDİ ARABİSTAN, KENDİ POLİTİKASINI BÖLGEYE KATAR'DAN DAHA ÇOK DAYATIYOR”

Yine Gazeteci Winstanley'in yorumuyla, Suudi Arabistan'a gelince, tamamıyla demokrasiye düşman daha büyük bir Körfez rejimi olarak, gaddar bir insan hakları kaydına sahip ve Katar'dan daha ziyade olarak kendi politikasını bölgede dayatmayla meşgul. İfade özgürlüğü ise burada hiç yok.

Suudi Arabistan modern medya sahasına damgasını Katara'a göre daha geç vururken son zamanlarda ona yetişti. 2003 yılında Al Jazeera'ya rakip olarak Al Arabiya'yı kurdu ancak Al Jazeera'nın başarısını asla yakalayamadı. Bununla birlikte Suudi arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri bölgede Arap medyası üzerinde öldürücü bir kontrole sahip. Bölgenin birçok gazete ve web sitesi Suudi menfaatlerince güdümlenmiş durumda.

THE INDEPENDENT İLE ORTAK TÜRKÇE YAYIN DA YAPAN WEB SİTESİ KURACAKLAR

Ancak Suudiler de şimdilerde Batı medyasına adım atmış durumdalar. Geçtiğimiz yıl Suudi rejimine yakın menfaat odakları, The Independent gazetesinden yüzde 30 hisse aldılar. 2016'ya kadar gazete olarak faaliyet gösteren liberal The Independent ise şimdi web sitesi üzerinden İngiltere'de yola devam ediyor. Bu ay ise Suudiler maddi menfaatlerini dünya çapına genişleterek kullanmaya karar verdiklerini yıl sonu dört yeni haber sitesi kuracaklarını duyurarak açığa vurdular. Bu sitelerin Türkçe, Farsça, Arapça ve Urduca olacağı belirtildi. Prof Asad AbuKhalil ise İngiliz The Independent ve Suudi Arabistan arasındaki dört farklı dilde ortak propaganda yayma işbirliğinin “Batı medyasının vefatının” bir parçası olduğunu twitter üzerinden yazdı.