Yeni Zelanda'da büyüyen bir Müslüman: İslamafobi hep yükselişte
Aljazeera’ya yazan Sahar Ghumkhor’un makalesinden alıntıdır.

Oluşturma Tarihi: 2019-03-22 08:34:05

Güncelleme Tarihi: 2019-03-22 08:34:05

TİMETÜRK| ÇEVİRİ MAKALE

Yeni Zelanda'nın ikiyüzlülüğü: “Bu biz değiliz” açıklaması

Brenton Tarrant gerçekten bir sapkın mı?

Yeni Zelanda'da 50 kişinin hayatını kaybettiği en büyük “terör” saldırısına dair konuşan Başbakan Jacinda Ardern'in, “Biz nefret eden için güvenli bir liman olduğumuzdan hedef olmadık. Irkçılığa göz yumduğumuzdan ve aşırılıkçıların kuşatılmış sahası olduğumuzdan bu şiddet eylemi için seçilmedik. Hakikatte bunların hiçbirisi olduğumuz için seçildik” sözlerinden tatmin olmadım.

Yeni Zelanda'da büyüyen bir Müslüman olarak yıllar içinde Yeni Zelandalılardan bir ritüel şeklinde bunların defalarca duydum. Her zaman çokkültürlü toplumu överler. Şu anda bulunduğum Avustralya'da da benzer kendini yücelten beyanları duyuyorum.

Bu aynı kendini beğenen görüş hem Yeni Zelanda hem Avustralyalıların onların saygın ülkelerinde bulunduğum için “gurur” duymamı salık vermiştir. Buna karşın geldiğim yer olan Afganistan'ı “burka”nın, hoşgörüsüzlüğün ve aşırılıkçı şiddetin toprağı olarak görürler.

Sömürgecilik sonrası gerçekliğimizde ırkçılık halen “bizim” kim olduğumuzu ve “onların” kim olması gerektiğine karar verir. Bu ise temize çıkmak ve sorumluluğu ve utancı üstlenmemek için “Bu biz değiliz” açıklamasını üretir. Onun yerine kırılgan bir masumiyet hatta gururu koyar.

Bu durum da “aşırılıkçılık” ve şiddet sadece “geri kalmış” toplumların özellikleridir. “Bizim” Yeni zelanda, Avustralya ve Batı'daki medeni toplumlarımız böylesi birbarbarlığı kabullenmez. “Bizden” birkaçı bunu yapmış olsa bile “bizi” temsil etmez ve “bizim” kültürümüzün ürünü değildir mealindeki rahatlatıcı inancı korur.

 Ardern'in açıklamalarında diğer benzer söylemleri yapan herkes gibi beni çarpan ne kadar dürüst olmayan bir söylem olduğudur. Müslümanlar onların toplu “Biz”inin bir parçası iken bu son açıklama onların konumlarını “diğerleri” yapmıştır.

İslam ülkede asırlık bir geçmişe sahip olmasına rağmen Müslümanlar göçmen ve mülteci olarak sunulmaya, özü itibarıyla yabancı olmaya devam eder. İster ülkeye kabul edilsin ister geri gönderilsinler Yeni Zelanda toplumunu oluşturan dahili bir parça olarak görülmezler.

Müslüman toplumu devlet tarafından yapılan kitlesel inceleme ve güvenlik tedbirlerinin ana hedefi olmuştur. Toplumda İslamafobi her zaman yükseliştedir, Müslümanlar saldırılara uğramakta ve günlük bazda sayısız kamusal öfkelere maruz kalmaktadır.

2017 yılında 16.000 insanla yapılmış bir araştırma medyanın aşırı tüketimiyle Müslümanlara önyargılı ve düşmanca bakış arasında güçlü bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Dış görünüş olarak Müslüman görünen ailemden üyeler de gerçek hayatta bu İslamafobik tavırlardan nasibini almıştır. Arabalar karşıdan karşıya geçerken onların üstüne doğru hızla sürülür, onlara kamusal alanlarda teröristler diye bağırılır veya peçelerini çıkarmaları istenir…

Kaynak: Aljazeera