Kılıçdaroğlu, CNN Türk'te katıldığı canlı yayında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"İstanbul'daki terör saldırısının" sorulduğu Kılıçdaroğlu, terör konusunda önce bütün siyasi partilerin net bir tavır alması gerektiğini söyledi.
"2002'de iktidar oldular, terör sıfırdı. Ne oldu da 14 yılda Türkiye kan gölüne döndü?" diye soran Kılıçdaroğlu, terörü kınadıklarını, ancak Türkiye'yi bu noktaya getiren siyasal anlayışın da sorgulanması gerektiğini belirtti.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin 7 Haziran'dan bu yana 539 şehit verdiğini, bu sayının Kıbrıs çıkarmasındaki şehit sayısından daha fazla olduğuna dikkati çekti.
İktidarın, çözüm sürecini başlattığını, bu kapsamda, terör örgütünce şehirlere patlayıcılar yerleştirilmesine, silah dağıtılmasına, trafik kontrolü yapılmasına, vergi ve askere alma daireleri ile mahkemeler kurmasına göz yumulduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, terörle mücadelede 30-35 yıllık birikimiyle önemli stratejiler geliştirmesi gereken Türkiye'nin, strateji geliştirme kabiliyetini büyük ölçüde kaybettiğini iddia etti.
"Yarın şehit polislerin İstanbul'daki cenaze törenine katılacak mısınız?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, Vatan Caddesi'nde bir tören düzenlenmeyeceğini, iki polis memurunun Fatih Camisi'ndeki cenaze namazına katılacağını, yaralıları ziyaret edeceğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Bugün gelinen noktada, bu tür saldırıların engellenebilir olduğunu düşünüyor musunuz?" sorusuna karşılık, devletteki liyakat sisteminin çöktüğünü, bu kapsamda, Türkiye'nin terörle mücadelede strateji geliştirme kabiliyetini kaybettiğini ileri sürdü.
Dış politikada kendi sınırlarına hapsedilen bir Türkiye'nin olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin hem ABD'nin hem Rusya'nın hem de Avrupa'nın düşmanlığını kazandığını, bunun kabul edilemeyeceğini belirtti.
- "Hiçbir şey yapamazlar"
Türkiye'nin yanlış dış politikasının bedelini vatandaşların, güvenlik güçlerinin, çiftçilerin, turizmcilerin, lojistik sektörünün ödediğini öne süren Kemal Kılıçdaroğlu, bu tablonun, dış politikanın önemini ve milli olması gerektiğini ortaya koyduğunu vurguladı.
Kılıçdaroğlu, hükümetin dış politikayı iç malzeme, kendisini iktidarda tutacak bir politika haline getirdiği iddiasında bulundu.
"Ne yapmak lazım bu tür saldırıların önlenmesi için?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Şimdiye kadar yaptıkları belli. Bundan sonra ne yapacaksınız? Hiçbir şey yapamazlar. Yeni bir düşman yaratma ortamı arandığı söyleniyor. Yeni düşman da Ahmet Davutoğlu olacak. 'Sen böyle yaptın, bizi perişan ettin, seni düşman ilan ediyorum.' Yeni düşmanın Ahmet Davutoğlu olacağı şeklinde yaygın bir kanı var." karşılığını verdi.
İktidarın dış politikasını eleştiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Suriye ile dış politikayı nasıl düzeltecek? Düzelmesini isterim. Önce 'Düşmanım Esed', 'Kardeşim Esad' olacak. Çünkü Amerika da Avrupa da Rusya da Esad üzerinde anlaştılar. Türkiye açığa düştü. Şimdi nasıl diyecek 'Kardeşim Esad?' İzlenen bu dış politika Suriye'nin bölünmesine yol açtı. Yani Türkiye kendi ayağına kurşun sıkan ülke oldu. Bunun affedilir tarafı yoktur. PYD ile önce oturdular, anlaştılar. Salih Müslim'i davet ettiler, kırmızı halılar... Sonra bir sabah kalktık PYD de düşman oldu. Terördür, elinizde veri vardır, hiç itirazımız yok. Tuttunuz aynı PYD'ye Türkiye üzerinden geçiş imkanı sağladınız, Kobani'ye geçtiler. Arkasından Süleyman Şah Türbesi'ni onların sayesinde aldınız, başka bir yere taşıdınız. Şimdi kalktınız onları düşman ilan ediyorsunuz, Amerika stratejik ortağımız PYD ile beraber mücadele ediyor."
- "Bu kupon arazi olayı değildir"
Kemal Kılıçdaroğlu, "PKK'ya karşı ne yapılması gerekir?" sorusuna, "PKK'ya karşı mücadele edilecek. PKK'ya karşı mücadele ettiler de biz 'Aman sakın mücadele etmeyin mi' dedik. Tam tersine, 'Mücadele edin.' dedik. Onlar dediler ki 'Hayır, şimdilik çözüm süreci var, biz masaya oturduk.' Onlar da şehirleri silah deposu haline dönüştürdüler." yanıtını verdi.
Kılıçdaroğlu, teröre karşı bir mücadelenin verildiğini ancak bu mücadelede ilk düğme yanlış iliklendiği için yanlışın katlanarak devam ettiğini savundu.
"Bunun bir çözümü yok mu?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Çözümü var, niye olmasın? Bütün dünya nasıl çözmüşse, terörle mücadeleyi nasıl yapmışsa, Türkiye'nin de aynı şekilde yapması lazım. Ama bunlar yapamazlar, strateji geliştiremezler, terör örgütüyle mücadele nasıl yapılır bilemezler. Bunların bildiği bir şey var 'Oturduk masaya.' Neredeyse PKK'ya meşruiyet kazandırdılar bunlar. Neredeyse çoğu ülke PKK'yı terör örgütü listesinden çıkaracaktı." değerlendirmesini yaptı.
Kılıçdaroğlu, hükümetin terör olaylarını çözeceği kanısında olmadığını belirterek, "Dünyada terörle mücadelede bütün yetkileri, Bakanlar Kurulu üzerine alınan bir model var mı? Yok böyle bir şey. Onlar sandılar ki bu herhalde belli yerlerdeki kupon araziler. 'Her şey bana sorulacak, ben de cevap vereceğim.' Bu kupon arazi, rant olayı değildir, başka bir olaydır. Bu sonunda ölüm olan bir olaydır. Ankara'daki beylerin çocukları değil, bu ülkenin fakir fukara insanlarının çocukları gidip hayatlarını veriyorlar orada." diye konuştu.
- "Tasarının yanlış olacağını ifade ettim"
"Ermeni tasarısı Alman Parlamentosu'nca kabul edildi. Türk kökenli Alman milletvekillerine büyük tepki var. Bu tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Kılıçdaroğlu, Almanya ziyaretinde tasarının yanlış olduğunu ifade ettiğini, bu kapsamda,Türkiye'ye döndüğünde de başta Almanya Başbakanı Merkel olmak üzere oradaki siyasi partilerin liderlerine mektup yolladığını anlattı. Kılıçdaroğlu, Türk kökenli Alman milletvekillerine de "bu tasarının çok yanlış olacağını" söylediğini aktardı.
Aylardır gündemde olan bu konuyu iktidarın ciddiye almadığını, Merkel'le yapılan 7 zirvede de bunun gündeme gelmediğini öne süren Kılıçdaroğlu, en büyük sıkıntının, bu konunun Almanya'da ders kitaplarına girecek olması olduğunu kaydetti.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in 25 Mayıs 2001'de kurduğu "Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Koordinasyon Kurulu"nun 2011'e kadar çalıştığını, AK Parti'nin bunun yerine oluşturduğu "Yakın Dönem Tarih Araştırmaları Merkezi"ni de 27 Mayıs 2016'da kaldırıldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu hükümet Türkiye'yi yönetemiyor. Herhangi bir proje, strateji geliştirme gibi bütün yetenekleri dumura uğramış bir hükümet. Ben başbakan olsaydım, kendi parlamentolarından hangi ülkeler bunu 'soykırım' olarak geçirdiler, o ülkelere resmen birer çağrı yapardım, 'Lütfen birer tarihçinizi görevlendirin, Türkiye'ye gelsinler, biz arşivlerimizi açıyoruz, burada her türlü araştırmayı yapsınlar.' Biz bu kadar özgüven içinde olan bir ülkeyiz. 1915'te olaylar olmuş mu? Olmuş. İnsanlık dramları var mı? Elbette var. Bunu reddetmiyoruz. Ama bu bir soykırım mıdır, değil midir? Buyurun gelin tarihçiler incelesinler. Sonra tarihçiler bizim arşivleri inceledikten sonra gitsinler Ermenistan'a, 'Bakın Türkiye tarihini açıkladı, siz de açıklayın.' desinler. Oradan gitsinler Moskova'ya, İngiltere'ye. Biz bunu yapabiliriz. Bunu yapmak için hükümet olmak lazım. Bunlarda da bunu yapabilecek beceri, kapasite, yetenek hiçbir şey yok."
-"Sen kafatasçı mısın?"
"Türk kökenli Alman milletvekillerine, 'kanı bozuk, sütü bozuk' diye yapılan suçlamaları doğru buluyor musunuz?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Hayır, asla doğru bulmuyorum. Bu, iç siyaset için kullanılan şeyler. 'Kanı bozuk, sütü bozuk' ya da buna benzer... Sen kafatasçı mısın kardeşim? Başka söylenecek söz mü yok Allah aşkına? Başbakanı var, korkudan Sayın Merkel'e bir şey diyemiyor. Oradaki diğer siyasi partilere de bir şey yok. Türk kökenlilere gidiyor, itiraz ediyor." karşılığını verdi.
Kılıçdaroğlu, "Sizce bu işleri planlayan, Alman Parlamentosuna egemen olan bir üst akıl var mı?" sorusu üzerine, "Hayır. Benim aklım yok mu ben bir üst akıl arıyorum? Bu da bir başka saçmalık. Türkiye'yi yönetme gücünü kaybedenler, başka bir gerekçe buluyorlar. 'Bir üst akıl bir yerlerde var.' Senin aklın yok mu? Sen niye strateji geliştirmiyorsun? Sen üniversiteleri, bilim adamlarını, bilim üretecek insanları perişan ettin. Bu konuda çalışan, çabalayan, gerçekten son derece verimli eserler ortaya koyan pek çok tarihçimiz vardı. Bunların tamamını kapının önüne koydunuz. Şimdi gerekçe arıyorlar 'Bir üst akıl var.' Hangi üst akıl kardeşim? Sen kendi aklına bak. Sende akıl kalmadıysa ne üst akıl arıyorsun?" değerlendirmesini yaptı.
Kılıçdaroğlu, "Emin olun CHP iktidar olsaydı, o tasarı asla Alman Parlamentosundan geçemezdi. Biz giderdik, ikna ederdik. Ben tarihçilerimi gönderirdim, tarihçiler onlarca kitapla giderlerdi anlatırlardı." dedi.
"Binali Yıldırım'ın performansını nasıl buluyorsunuz?" sorusuna, Kılıçdaroğlu, "Daha çok yeni. Sayın Davutoğlu'nun ekonomik olarak temiz bir geçmişi vardı, Sayın Yıldırım'ın özellikle bu alanda temiz bir geçmişi yok. Havuz medyasını oluşturması, başında olması, para hareketlerini kontrol etmesi, tamamen kendisini Erdoğan'a endekslemesi, düşük profilli bir başbakan olmayı kabul etmesi asla doğru değil." cevabını verdi.
- "Muhatabımız hükümet"
Başbakan Yıldırım'ın, "Fiili durum esastır, Cumhurbaşkanının sorumlulukları vardır. Biz fiili durumu yasal hale getireceğiz." dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Açıkça, 'Biz anayasayı, hukuku çiğniyoruz, anayasa, hukuk da ne oluyor? Bunların hiçbir önemi yoktur. Dolayısıyla namus ve şeref kavramlarının da hiçbir dönemi yoktur. Biz bu fiili durumu, hukuki duruma dönüştüreceğiz.' Bir ülkenin başbakanı çıkıp bunu yaparsa ne olacak? Ben de grup başkanvekillerine talimat verdim ve dedim ki; 'İlk Meclis toplantısında bir arkadaşımız kürsüye çıksın konuşma yapsın. 5 dakika dolduğu zaman mikrofonda sesi kesiliyor ve başkan uyarıyor, 'Süreniz dolmuştur, sözlerinizi tamamlamanız için size bir dakika ek süre veriyorum.' Arkadaş desin ki 'Fiili durum esastır, ben şu anda kürsüdeyim, İçtüzük de ne oluyor? Siz şimdi o İçtüzüğü değiştirin, ben burada bir saat konuşacağım. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, başbakanı 'Olur' diyor. Beni de halk seçti. İtiraz edecekler. Neyine itiraz ediyorsun? Bu yapılacak, Çarşamba günü arkadaşlarımız çıkacaklar ve yapacaklar."
"Sizin muhatabınız Binali Yıldırım mı?" sorusu üzerine, Kılıçdaroğlu, hükümeti muhatap aldıklarını söyledi.
"Dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili yanlış yaptığınızı düşünüyor musunuz?" sorusuna, Kılıçdaroğlu, "Hayır. CHP'lilerin dosyalarında yolsuzluk, hırsızlık, adam kandırma, ihaleye fesat karıştırma yok. Nedir suçumuz? Düşünce özgürlüğü. Mahkemeye gideriz aslanlar gibi 'Ben demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, düşünceyi açıklama özgürlüğüne inanıyorum. Ben, düşüncelerini açıkladı diye insanların hapse girmesine karşıyım.' Buna rağmen diyorlarsa ki 'Sizi hapse atacağım', atın kardeşim." karşılığını verdi.
- "Hapse girmekten korkmuyoruz"
Dokunulmazlıkların kaldırılmasındaki amacın "CHP terörü destekliyor." anlamında bir söylemi geliştirmek olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Sen diyorsun ki 'Ben bununla terörü bitireceğim.' Buyur kardeşim terörü bitir bakalım. Bundan sonra terörle ilgili ne olursa hesabını ben soracağım sana." dedi.
Anayasa Mahkemesinin, milletvekillerinin dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili Anayasa değişikliğine dair kanunun iptali başvurularını reddettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, milletvekillerinin AİHM'ye başvurma haklarının olduğunu belirtti.
Yargıya "demokrasinin ne olduğunu" anlatacaklarını ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, hapse girmekten korkmadıklarını söyledi.
(Sürecek)