Dolar

34,2863

Euro

37,0253

Altın

3.028,14

Bist

8.908,47

Kutlar vadisi ve Deli Yürek, toplumsal şizofreni/Analiz

Bir neslin ruhuna işleyen bu iki dizi, aslında derinlemesine iki farklı felsefenin, iki farklı yolun hikayesini anlatır. Kurtlar Vadisi, belki de toplumun karanlık yüzünü, hedefe ulaşmanın her yolu meşru gören bir anlayışı sahneye taşırken; Deli Yürek, insan olmanın, erdemli bir yolculuğa çıkmanın, doğruluktan ödün vermemenin önemini vurgulayan bir anlatı sunar.

2 Saat Önce Güncellendi

2024-10-26 10:16:56

Kutlar vadisi ve Deli Yürek, toplumsal şizofreni/Analiz

Sosyal medyada paylaşılan iki ünlü diziye lişkin değerlendirme kullanıcılardan ilgi gördü.

Abdurrahman Cüneyt adlı hesap tarafından paylaşılan ve yıllar önce yayınlanmış olmasına rağmen hala izlenen Kurtlar Vadisi ve Deli Yürek iki ünlü dizi üzerine yapılan analiz dikkat çekti.

Kurtlar Vadisi ve Deli Yürek: İki Farklı Dünyanın Yolu

Bir neslin ruhuna işleyen bu iki dizi, aslında derinlemesine iki farklı felsefenin, iki farklı yolun hikayesini anlatır. Kurtlar Vadisi, belki de toplumun karanlık yüzünü, hedefe ulaşmanın her yolu meşru gören bir anlayışı sahneye taşırken; Deli Yürek, insan olmanın, erdemli bir yolculuğa çıkmanın, doğruluktan ödün vermemenin önemini vurgulayan bir anlatı sunar. Bu iki hikaye, karakterlerinin taşıdığı içsel felsefeyle toplumu şekillendiren iki zıt kutuptur.

Kurtlar Vadisi: Hedefe ulaşmak için her yolu mübah sayan, her adımı yalnızca gücün kaidesine göre atan bir dünyayı temsil eder. Bu dizide birey, devletin çarkında bir dişli, kişisel erdemlerin ve sınırların devletin bekası adına göz ardı edilebileceği bir figürdür. Ömer Baba karakteri, anlattığı kıssalarla, Polat Alemdar ve diğerlerine devlete sadakati, gerektiğinde kendilerini feda etmeleri gerektiğini hatırlatır. Bu çerçevede birey, devletin kutsallığında erir, ona hizmet eder. Victor Hugo'nun gözlemlediği gibi, “güçsüz bir insanın sırtına vurulan devletin kırbacı” karşısında toplumun sessizce kabullendiği bir döngü vardır.

Ancak Ömer Baba, yalnızca sadakati öğütlemekle kalmaz; Polat Alemdar ve çevresindekilere hedef uğruna her yolu mübah saymayı da aşılarken bir anlamda karanlık bir yol göstericiye dönüşür. Kıssalarının ve nasihatlerinin ardında, güç için gerektiğinde fedakarlığı değil, bir tür “yolundan şaşmama adına” ahlaki değerlerden ödün vermeyi destekleyen bir anlatı vardır. Ömer Baba, farkında olmadan, Polat'ın adalet duygusunu güçle yoğrulmuş bir intikam arayışına çevirmiş; kahramanlıktan ziyade bir güç mücadelesinin rehberi olmuştur.

Polat Alemdar da hedefleri uğruna derin sırları, kirli yolları mübah görür, ama bu kez Yusuf Miroğlu'un özgürlük ruhuyla değil, devlete hizmet eden bir adalet anlayışıyla hareket eder. Bu, vicdan yerine gücün ağırlığının olduğu bir dünya tahayyülüdür; adaletin yalnızca güçlü olanın eliyle gerçekleşeceğine inanır.

Deli Yürek ise bu karanlık dünyanın zıddıdır; o, erdemli olmanın bir güç meselesinden öte bir karakter meselesi olduğuna inanan bir anlayışı anlatır. Bu bakımdan Kuşçu bir Mösyö Miryel, Yusuf Miroğlu ise bir Madlen babadır.

Yusuf Miroğlu, içsel bir yolculuğun temsilcisidir; gücü devlete veya kurumlara hizmet eden bir kavram olarak değil, bireyin vicdanına hizmet eden bir sorumluluk olarak görür. Kuşçu karakteri, insan olmanın yüceliğini, doğru ve dürüst kalmanın erdemini Yusuf Miroğlu'na ve diğerlerine sürekli hatırlatır. O, adaleti gerçekleştirmek için değil, adil bir insan olarak kalmak için mücadele eder. Yolun kendisi hedef kadar değerlidir; insanlık onuruna yaraşır bir yolda yürümek her şeyin üzerindedir.

Yusuf Miroğlu'nun kahramanlığı da bu erdem dolu bakış açısıyla şekillenir. Yusuf, Polat gibi bir mühendislik operasyonunun ürünü değildir. O, bir anda kendini adaletin savunucusu bulur; başrol oluşu, kendiliğinden ve organik bir şekilde gelişir. Hayatın içine doğrudan karışan bir tepkiyle kahramanlığına ulaşır. Polat'ın aksine, Yusuf, hayatın olağan akışında bir rastlantının ve adalet arzusunun birleşimiyle bu yolda ilerler; kahramanlığa herhangi bir güç veya mühendislik eliyle değil, içindeki dürüstlükle erişir.

Bu iki dizi arasındaki en büyük fark, aslında hedefe varışın anlamında yatar. Kurtlar Vadisi, “amaç her şeydir” dercesine hedefe ulaşmanın her yolu meşru sayarken; Deli Yürek, doğru bir yolculuğun, temiz bir kalple yürünmesi gerektiğini, adaletin yalnızca hedef değil, bir yöntem olduğunu savunur. Kurtlar Vadisi'nin haydut kahramanları gibi değil; Kuşçu'nun söylediği gibi, ancak iyi bir insan olarak yaşamanın anlamını bilenler erdemli bir sona ulaşabilir.

Bu iki hikaye, yalnızca birer televizyon dizisi değil, aynı zamanda toplumun farklı ruh hallerini temsil eden iki ayrı manifestodur. Kısacası, biri güce tapan bir dünya; diğeri iyiliğe güvenen bir dünya…

Haber Ara