TİMETÜRK | FURKAN AZERİ
Kafkasya'nın kalbinde bir şehir düşünün; tam 23 yıldır mahzun, Camileri yıkılmış, sokakları talan edilmiş ve öz manevî ruhundan kopartılmış bir şehir düşünün ki Sadece insanları öldürülmemiş; 25 okul, 31 kütüphane, 8 kültür evi, 4 yüksekokul, 2 üniversite şubesi, 5 kültür ve dinlenme parkı, 2 senatoryum, 1 tatil köyü, Azerbaycan Halı Müzesi, sağlık merkezleri başta olmak üzere birçok eser yağmalanmış, yakılıp yıkılmıştır. Onlarca insandan hala bir haber alınmamaktadır. İşgalciler, ona ve bize o şehri hatırlatan her şeyi yerle bir etmeye çalıştılar. Sokaklarının ismi bile değiştirdiler.
Doğu bloku tiranlarının bir araya gelip işgal ettikleri ve yıktıkları o tarihi kente bir 'Şuşa ' diyoruz.
Gidip görenler anlatır, hala sessiz çığlıklar yükseliyor gibi Şuşa sokaklarından.
Onu tecrit edip insanlık suçu işleyen Serj Serkisyan'ın, Robert Köçeryan'ın ödüllendirilip cumhurbaşkanı ve başbakan yapıldığı bir dünyaya isyan etmek de Şuşa'nın hakkıdır zaten.
Bu zulüm karşısında, Kafkas dağlarının kızgınlığını, Hazar denizinin hırçınlığını hissediyor gibidir Şuşa ama 23 senedir kınama ve boş vaatlerden başka bir şey yapmayanlara ve Şuşa'nın acısı her geçen gün daha büyürken bayramlar kutlayan, eğlenceler düzenleyerek onu unutanlara karşı ahu figan eder haliyle.
Hani "Şuşa olmadan Karabağ, Karabağ olmadan ise Azerbaycan olamaz" demişti ya büyükler, o zaman 23 senelik bu mahkûmiyet niye hala sürüyor?