Avrupa Birliği (AB) ile Polonya arasında zaten gergin olan ilişkiler, Polonya Anayasa Mahkemesinin "ülkedeki yasaların bazı AB yasalarından üstün olduğuna" dair verdiği kararla daha da gerilirken akıllara "İngiltere'den sonra Polonya da Birlik'ten ayrılmak mı istiyor?" sorusunu getirdi.
Polonya'nın hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı gibi konulardaki uygulamaları son yıllarda AB içinde eleştirilirken Polonya Anayasa Mahkemesinin 7 Ekim'de AB anlaşmalarındaki bazı maddelerin ülkenin anayasasına aykırı olduğuna hükmetmesi, uluslararası arenada Polonya'nın AB'den ayrılması anlamına gelen Polexit tartışmasını başattı.
Anayasa Mahkemesinin kararına aynı gün AB Komisyonunun Adaletten Sorumlu Üyesi Didier Reynders, tepki göstererek Polonya'da Anayasa Mahkemesinin AB hukukunun üstünlüğüne karşı verdiği karardan "kaygı duyduğunu" ve AB'nin söz konusu üstünlüğü korumak için "tüm araçları kullanacağını" söyledi.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise 8 Ekim'de yaptığı açıklamada, karara tepki göstererek "AB yasaları, anayasal hükümler dahil ulusal yasalardan önce gelir." ifadesini kullandı.
Fransa'nın AB İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Clement Beaune de Polonya Anayasa Mahkemesinin kararının, Polonya'nın AB'den ayrılması riskini taşıdığını belirtti. Macaristan'dan Polonya'ya destek
Macaristan Başbakan Viktor Orban, Polonya Anayasa Mahkemesinin aldığı kararı memnuniyetle karşılayan hükümet kararnamesini imzalayarak, üye devletlerin yetkili makamlarının, özellikle anayasa mahkemelerinin, AB'nin yetkilerinin kapsamını ve sınırlarını inceleme hakkına sahip olduğunu kaydetti.
Bu arada Polonya'nın AB içinde ciddi tartışmalara neden olan kararlarına yurt dışından gelen tepkilerin yanı sıra yurt içinde de özellikle muhalefet partileri, Anayasa Mahkemesinin aldığı son karar başta olmak üzere iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi'nin (PİS) uygulamalarına karşı çıkıyor. Eski AB Konseyi Başkanı Tusk'dan iktidara tepki
Eski AB Konseyi Başkanı ve muhalefetteki Sivil Platform Partisi Başkanı Donald Tusk, PİS'in attığı adımlarla ülkenin Avrupa'daki geleceğini tehlikeye attığını savundu.
Son yıllarda aşırı sağcı grupların etkinliğinin artması ve iktidarın bu hususta kamuoyunu ikna edici adımlar atamamış olması Polexit tartışmalarını canlı tutsa da Rusya'yı ulusal güvenlik sorunu olarak gören Polonya'nın Birlik'ten ayrılması durumunda bu güçlü rakibi karşısında elinin zayıflayacağı bir sır değil.
38 milyonluk nüfusuyla AB'nin Rusya sınırında kritik bir konuma sahip Polonya, Brüksel'le girdiği şiddetli tartışmalar nedeniyle uluslararası kamuoyunun gündemini bir süre daha meşgul edeceği izlenimini bırakıyor.
Orta Avrupa uzmanı, gazeteci Gabor Stier, Polonya-AB arasındaki anlaşmazlığı AA muhabirine değerlendirdi.
Stier, Polonya ve AB arasında uzun süredir yargı reformu konusunda tartışmalar yaşandığını, AB'nin Polonya hükümetinin attığı adımlarla yargı bağımsızlığını ihlal ederek hukukun üstünlüğü ilkesine zarar verdiği görüşünde olduğunu anımsattı.
Siyasi yönden olmasa da Almanya, Fransa, Danimarka, İtalya, Çekya, İspanya ve Romanya'da da Polonya Anayasa Mahkemesinin aldığı karara benzer kararlar alındığına dikkati çeken Stier, "Bu, hukuki bir olaymış gibi gösterilmek istenen ama aslında siyasi bir olay. Polonya hükümeti, AB Adalet Divanının kararını yok saymak için AB'nin bu konuda söz hakkı olmadığını söylüyor." ifadesini kullandı. Polexit şimdilik söz konusu değil
Stier, "Bu siyasi bir tartışma. Polonya'nın AB'nin hukuk sisteminden ayrılmasının söz konusu olmadığını söyleyebiliriz. Polexit de söz konusu değil, en azından şimdilik. Ancak taraflar tehlikeli bölgelere girmiş bulunuyor çünkü tüm bu tartışmalar AB'yi zayıflatıyor. Taraflar bir uzlaşma bulamazsa bu konunun ciddi sonuçları olabilir." diye konuştu.
Polonya toplumunun yüzde 90'ının AB'den çıkmak istemeyeceğini, iktidar partisinin de böyle bir hedefinin olmadığını vurgulayan Stier, hükümetin, "Federal Avrupa" ve "Ulusların Avrupası" tartışmasında ikincisini savunduğunu aktardı.
Stier, iktidarın AB'den ayrılma gibi bir planı olmamasına rağmen muhalefetin mahkeme kararını iç siyasette kullandığına ve siyasi çıkar elde etmek için eylem düzenlediğine işaret ederek, ülkenin yüzde 50'sinin AB-Polonya tartışmasından endişe duyduğunu, diğer yarısının ise herhangi bir endişe yaşamadığını kaydetti.