ABD Adalet Bakanı Jeff Sessions, Adalet Bakanlığında son zamanlarda artan gizli bilgi sızdırma vakalarına ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Jeff Sessions, buradaki konuşmasında, dün Washington Post gazetesinin ABD Başkanı Donald Trump'ın Meksika ve Avustralya liderleriyle yaptığı telefon görüşmelerinin dökümünü sızdırdığını belirterek, "Kimse, devletin hassas bilgilerini sızdırmakla medyadaki kavgaları ilerletmek üzere el altından mücadele etme haddine sahip değil." dedi.
"Başkan'a kesinlikle katılıyorum ve hükümetimizin, ülkemizi koruma kabiliyetinin altını oyan şaşırtıcı sayıdaki sızıntıları şiddetle kınıyorum." ifadesini kullanan Sessions, liderlerin, hassas konuları gizlice tartışamadığı ve yabancı liderlerle serbestçe konuşamadığı sürece hiçbir hükümetin etkili olmasının söz konusu olamayacağını dile getirdi.
Sessions, "Bugün burada son birkaç ayda gizli ulusal güvenlik bilgilerinin yetkisiz bir şekilde ortaya çıkarılmasındaki dramatik artıştan söz ediyoruz. Buna hem medyaya hem de bazı durumlarda yabancı düşmanlarımıza yapılan sızıntılar da dahildir." diye konuştu.
Adalet Bakanlığına bu konuda gelen soruşturma talebi sayısında adeta patlama yaşandığını belirten Sessions, "Bu yönetimin ilk 6 ayında, Adalet Bakanlığına gizli bilgilerin sızdırılmasını içeren suçlara ilişkin şikayetlerin sayısı son 3 yılın toplamına yaklaştı." dedi.
Tüm kurumlara ve Kongre'ye söz konusu sızıntılar hakkında ellerinden geleni yapmaları çağrısında bulunan Sessions, 2011 yılında kurulan Ulusal İç Tehdit Çalışma grubunun bir dizi tedbir aldığını ve almaya devam edeceğini bildirdi.
Gizli bilgilerin sızdırılmasına ilişkin davalara öncelik tanınması talimatı verdiğini ve Federal Soruşturma Bürosundan (FBI) daha fazla insan kaynağı ayırması talebinde bulunduğunu anlatan Sessions, FBI'ın da önerisi üzerine medyanın mahkemeye davet politikalarını gözden geçireceklerini söyledi.
Sessions, medyanın oynadığı önemli role saygı duyduklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Onlara gerekli saygıyı gösteriyoruz ancak bu sınırsız değil. Fütursuzca başkalarının hayatlarını riske atmalarına müsaade edemeyiz. Ulusal güvenliğimiz ve istihbaratımızda, silahlı kuvvetlerimizde çalışan ve tüm kanuna uyan Amerikalıların hayatlarıyla medyanın rolü arasında bir denge sağlamamız gerekir."