TİMETURK | HABER MERKEZİ
ÇEVİRİ: ÖMER ÇOLAKOĞLU
Donald Trump geçen hafta, dışişleri bakanı tercihinin Exxon Mobil'in patronu Rex Tillerson'dan yana olacağını açıklayarak son günlerde yayılan söylentileri haklı çıkarmış oldu. Tillerson ismi adayların arasına son iki haftada girmiş, daha önce büyük ölçüde Rudy Giuliani, John Bolton ve Mitt Romney'in üstünde durulmuştu.
TİLLERSON, DAHA CAZİP
İlk söylenmesi gereken şey, Tillerson'ın, bir neocon olan, Birleşmiş Milletler (BM) karşıtı Bolton'dan yahut histerik Giuliani'den daha cazip bir kişilik olduğu. Fakat Tillerson hakkında şu an itibariyle bundan çok daha olumlu bir tespit yapmak güç. Tillerson şimdiye kadar hiçbir siyasi görev üstlenmedi, dolayısıyla, önümüzdeki aylarda dış politikada alacağı pozisyonların nasıl olabileceği hakkında kimsenin bir öngörüde bulunması mümkün değil. Elbette ki Tillerson ABD Kongresi tarafından onaylandığı takdirde.
PUTİN İLE YAKIN TEMAS...
Tillerson'un Exxon'daki uzun soluklu kariyeri ve Rusya Devlet Başkanı Putin'le olan ilişkisi ABD'de yaygın bir endişeye sebep oluyor ve bu endişeler sadece Demokratlarla sınırlı değil. Arizona Senatörü ve eski başkan adaylarından John McCain gibi önde gelen Cumhuriyetçiler, Putin'in elinden Rus devletinin Dostluk Nişanı almış olan Tillerson'ın Rus liderle yakınlığından dolayı kendisiyle ilgili ciddi şüpheleri olduğunu ifade etti.
ONAY SÜRECİ ZORLU OLACAK
Öte yandan, görünüşe göre Tillerson'ı Trump'a tavsiye eden kişilerden biri eski dışişleri bakanlarından James Baker'dı. Tillerson'ın onay alabilmesi için Senato'da gerçekleştirilecek oturumların kolay geçmeyeceği, özellikle de Tillerson'ın şahsi çıkarları ve Putin'le ilişkisinin çok ciddi şekilde irdelenmesi bekleniyor.
STETTİNİUS'U ANIMSATIYOR...
Dışişleri bakanı olarak ilan edildikten sonra Tillerson'ın bana, hem fiziki görünüş hem de profesyonel arkaplan olarak hemen çağrıştırdığı kişi ise Edward Stettinius oldu. Tillerson gibi arkaya taranmış gümüş renkli saçları ve sıcak bir kişiliği olan Stettinius, sanayideki tecrübesini otomotiv ve çelik sektörlerinde kazandı ve 1930'larda "Yeni Düzen" (New Deal) olarak adlandırılan dönemde kamu hizmetine başladı. Franklin Delano Roosevelt, Stettinius'ı, rahatsızlığı giderek artan Dışişleri Bakanı Cordell Hull'ın yerine, 1944'ün sonlarında atadı; bu atamanın ardındaki sebep, büyük ölçüde, Stettinius'ın BM'nin Nisan-Haziran 1945'teki kuruluş oturumlarına nezaret etmesiydi. Bu görev, anlaşmalar yapmada mahir ve insanlarla nasıl temas kuracağını bilen sıcakkanlı birini gerektiriyordu, o yüzden de Harry Truman birinci BM toplantısının başarıyla sonuçlandığını görene kadar Stettinius'ın yerine James Byrnes'i getirmedi. Stettinius daha sonra ABD'nin ilk BM temsilcisi oldu. 1946'da, Soğuk Savaş'ın şekillendiği bir zamanda, Stettinius, Truman Yönetimi'nin Sovyetler Birliği'ne aldığı tavrı protesto etmek için görevinden istifa etti.
ABD POLİTİKALARIYLA TERS DÜŞEN ANLAŞMALAR
Ancak, Tillerson'ın Stettinius'la benzerliği fiziki görünüş ve kurumsal bir arkaplandan geliyor olmakla sınırlı. Tillerson, Rusya'yla ilişkisi bağlı olduğu şirketin petrol çıkarlarından kaynaklanan bir Cumhuriyetçi. Halbuki Stettinius, dış politika meseleleri üzerinden Harry Truman'la arası açılan bir Yeni Düzen Demokratıydı. Stettinius'ın endüstriyel üretimdeki arkaplanı, Yeni Düzen programlarına, sonra da İkinci Dünya Savaşı yıllarının ekonomik mücadelesine katkı sağlayabilmesini mümkün kıldı. Tillerson'ın ise Exxon kariyeri boyunca, yabancı hükümetlerle ABD politikaları veya çıkarlarına ters düşen anlaşmalar yapma konusunda hep bir istekliliğe sahip olduğunu görüyoruz.
TİLLERSON'UN ÇIKARLARI ve ABD'NİN ÇIKARLARI
Tillerson Senato tarafından onaylanırsa, bir sonraki endişe kaynağını -aksinin doğru olduğu ortaya çıkmadığı sürece- Tillerson'ın, kendi petrole odaklı dünya görüşünün nerede bitip ABD çıkarlarının nerede başladığını ayırt edip edemeyeceği ve ikisi arasında çakışma olduğunda görevinin gerektirdiği gibi davranıp davranamayacağı konusu oluşturacak.
TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER
Ankara için daha ilk safhada en önemli mesele, Türkiye'nin Tillerson'ın dünya görüşünde nereye oturacak olduğu. Tillerson hayatının son 40 senesini petrole vakfetmiş birisi. Türkiye ise çok az miktarda petrol ve doğalgaza sahip, dolayısıyla da ülkenin enerji seçeneklerini çeşitlendirme gayretlerine rağmen büyük ölçüde ithal enerjiye bağımlı.
Aynı derecede endişe verici olan, Tillerson'ın Putin'le münasebetinin, onu diplomatik anlamda bir 'gri' bölgeye yerleştiriyor olması. Geçtiğimiz birkaç senede ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin Türkiye'nin bulunduğu bölgedeki genel durumlarla alakası ve oradaki herhangi bir gelişmeye etki etme kabiliyeti buharlaşıp uçtuğu için Cumhurbaşkanı Erdoğan artık genelde doğrudan Putin'le bağlantı kuruyor. Tillerson'ın konumu neticede ABD'nin Türkiye'yle ve Türkiye'nin Moskova'yla ilişkilerini daha elverişli bir zemine mi taşıyacak yoksa bu ilişkilerde yeni engeller mi çıkartacak? Bu noktada endişeyi sürekli olarak besleyen düşünce petrol: Tillerson, petrol konusunu diplomasinin ve ABD'nin menfaatlerinin önüne koymaya devam ederse, Türkiye de son dört senede yaşadığı gibi, ABD'yle ilişkilerinde güçlükler yaşamaya devam edebilir.
IKBY İLE PETROL ANLAŞMALARI
Bunlar, diplomatik düzlemdeki endişeler. Daha gündelik bir düzleme inecek olursak; Tillerson, mesleği gereği, Türkiye'nin bulunduğu bölgedeki diğer birkaç devletle de yoğun bir etkileşim içinde bulundu. Dolayısıyla onun bu geçmişi, Türkiye'nin politika perspektiflerine köprüler sağlayabilir. Mesela New York Times'ın bir haberine göre, Exxon'ın Katar'la iyi ilişkileri bulunuyor. Türkiye yakın geçmişte Katar'da askeri bir üs kurdu ve bölgesel meselelerde genelde Katar yönetimiyle benzer görüşlere sahip. Daha ilginci, Tillerson'ın yaptığı en tartışmalı anlaşmalardan birinin, Türkiye'nin en yakın bölgesel menfaatleriyle çakışıyor olması.
Exxon Mobil Tillerson'ın liderliğinde, Bağdat ve Obama yönetiminden gelen eleştirilere rağmen Kuzey Irak'ta petrol çıkarmak için Erbil'le 2011 senesinde bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, imzalandığı andan itibaren, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne (IKBY) büyük ihtiyaç duyduğu gelirleri temin etmekte.
Kuzey Irak bundan sadece on yıl önce Türk siyasetçiler için bir sıkıntı ve asabiyet kaynağıydı. Fakat bu zaman zarfında Mesut Barzani'nin şiddeti terk etme ve kendisini ülkesinin geleceğini inşa etmeye adamış bir siyasetçi olma kararı, Türkiye'ye, hoş karşıladığı bir müttefik kazandırmış oldu. Barzani'nin IKBY hükümeti, Ankara'nın, bölgede PKK/PYD veya DEAŞ gibi örgütler ve Tahran'ın Irak merkezi hükümeti üstündeki nüfuzuyla ilgili endişelerini paylaşıyor.
İRAN'IN PROJELERİ
Erbil, Tahran'ın, Kuzey Irak'tan Akdeniz'e uzanan ve bölgedeki vekilleri ve müttefikleriyle kontrol altında tuttuğu bir koridor oluşturma projesini akamete uğratma çabaları konusunda da Türkiye'yle 'aynı sayfada'. İran'ın kendisini istikrarsızlaştırma girişimleri karşısında IKBY ayakta kalma mücadelesi veriyor ve Exxon'la yaptığı anlaşma IKBY'ye dayanma gücü sağlamış oldu. Bütün bu etkenler IKBY'nin -aylardır söylenti halinde dolaşan bir gelişme olarak- Ankara'da bir temsilcilik açma planlarına zemin oluşturuyor. Türkiye ise halihazırda 2010 senesinden beri Erbil'de başkonsolosluk seviyesinde temsil ediliyor.
Ankara, Exxon'ın IKBY ile yaptığı anlaşmaya iyi gözle bakmalı, çünkü bu anlaşmayla gelen kaynak, demokratik özlemleri olan bir bölge aktörünün istikrar kazanmasına yardımcı olmakta. Kuzey Irak'ta gelişmekte olan ve sakinlerine güvenli bir ortam ve daha yüksek hayat standartları sunabilen bir demokrasi, PKK/PYD unsurlarına ve onların Marksist-ulusalcı ideolojilerine karşı olduğu kadar Tahran ve onun teolojik rejimine karşı da dengeleyici bir ağırlık noktası oluşturuyor.
Kuzey Irak'ın Bağdat'la olan ilişkisi ise bir süre daha ihtilaflı olmayı sürdürecektir. Bu konular ilk aşamada Tillerson-Ankara hattında ortak ilgi ve mutabakat alanları olarak işlev görebilir.
Neticede, Tillerson'ın dış politika görüşleri henüz bilinmediğinden dolayı, hepimiz, Tillerson'ın Türk Dışişleri Bakanlığı'yla ve bölgedeki diğer devletlerle kuracağı ilk temasları beklemek durumundayız. Bir takım Cumhuriyetçilerin canı, Trump'ın dışişleri bakanı tercihi konusunda sıkılsa da başkanın atadığı hiçbir adayın 1989'dan beri Senato'dan dönmediğini hatırda tutmak gerekiyor. Bir sürpriz olmazsa, yakın bir gelecekte Ankara'yı ziyaret eden bir Dışişleri Bakanı Tillerson'ı göreceğiz.