ABD-Irak diyalog görüşmeleri nasıl okunmalı?
'Irak’ta birbirlerini kolayca etkisizleştiremeyeceklerinin bilincinde olan ABD ve İran’ın müzakere görüşmeleri sonuçlanana kadar her anlamda birbirlerini test etmeleri muhtemeldir.'

Oluşturma Tarihi: 2020-06-21 14:45:10

Güncelleme Tarihi: 2020-06-21 14:45:10

Mehmet Alaca

ABD ile Irak arasında 11 Haziran'da başlayarak iki gün boyunca süren stratejik diyalog görüşmeleri düzenlenmiştir. Irak Dışişleri Bakanı Yardımcısı Abdulkerim Haşim ve ABD Dışişleri Bakanı Siyasi İlişkiler Yardımcısı David Hale'in başkanlığında telekonferans aracılığıyla yapılan görüşmelerde Dışişleri, Savunma, İçişleri, Petrol ve Maliye bakanlıklarından temsilciler yer almıştır. ABD'nin Irak'taki askeri varlığı ve güvenliğinin odakta olduğu görüşmelerde iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik, sağlık ve kültür alanlarındaki ilişkiler de ele alınmıştır. Görüşmelerin ilk raundunun tamamlanmasının ardından ortak bir açıklama yapılmış ve bir sonraki görüşmelerin temmuz ayında Washington'da yapılması gündeme gelmiştir. Görüşmeler, 2003 Irak işgalinden sonra 2008'de ABD ile Irak arasında imzalanan Stratejik Çerçeve ve Güvenlik Anlaşması'nın (SOFA) ardından yapılan ilk stratejik diyalog müzakereleri olması açısından önem arz etmektedir. Söz konusu görüşmelerin, Ekim 2019'dan bu yana devam eden hükümet karşıtı protestolar, yaklaşık beş ay süren hükümet krizi, ABD-İran gerilimi, düşen petrol fiyatları nedeniyle giderek derinleşen ekonomik kriz ve Kovid-19 salgını gibi nedenlerden dolayı istikrarsızlık yaşayan ve IŞİD enkazından halen kurtulamamış Irak'a kurtuluş reçetesi sunmasa da ülkedeki siyasi tansiyonun düşmesine yardımcı olması beklenmektedir.

EN ÖNEMLİ GÜNDEM ABD'NİN ASKERİ VARLIĞI

2008 yılında yapılan Stratejik Çerçeve Anlaşması'nın temel alındığı görüşmelerin sonucunda yapılan ortak açıklamada, uzun süredir Bağdat-Washington hattını geren Amerikan askerlerinin Irak'taki varlığına ilişkin bölüm dikkat çekmektedir. Zira açıklamada yer alan “IŞİD tehdidinin ortadan kaldırılması konusunda elde edilen önemli ilerlemeler ışığında, ABD, önümüzdeki aylarda Irak'taki asker sayısını azaltmaya devam edecek ve geri kalan güçlerinin durumu hakkında Bağdat yönetimiyle diyalog halinde olmayı sürdürecek” şeklindeki ifadeler, ABD ile İran arasında son dönemde artan tansiyonun Irak sahasına yansıması dikkate alındığında, Bağdat yönetiminin kısa vadeli kazanımı olarak değerlendirilmektedir. Hatırlanırsa, Irak'ta Şii lider Mukteda es-Sadr ve İran yanlısı siyasi grupların gündemde tuttuğu ABD'nin Irak'taki askeri varlığı, 3 Ocak 2020'de ABD'nin Irak'ın başkenti Bağdat'ta havaalanına düzenlediği saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Irak'taki Haşdi Şaabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in öldürülmesi sonrasında yeniden gündeme gelmiştir. İran'a yakınlığıyla bilinen Hadi el-Amir liderliğindeki Fetih Koalisyonu'nun girişimleriyle, 5 Ocak 2020'de Amerikan ve yabancı güçlerin ülkeden çıkarılmasına ilişkin karar Irak Parlamentosunda oybirliğiyle kabul edilmiştir. İran ile ABD arasındaki gerilimin sonuçlarından biri olan ve altı aydır gündemden düşmeyen söz konusu kararın diyalog görüşmelerinde dikkate alınması Başbakan Mustafa el-Kazımi'nin yeni hükümeti açısından önemli kazanım olarak değerlendirilebilir. Nitekim görüşmelerden sonra yapılan bu açıklama, İran yanlısı grupların ABD'nin Irak'taki askeri varlığı konusunda Kazımi'ye yaptığı baskının hafiflemesini sağlayabilir.

Görüşmelerin öncesinde Irak Parlamentosu'ndaki en büyük iki koalisyon olan ve ABD askerlerinin ülkeden çıkarılmasına yönelik politikanın öncülüğünü yapan Sairun Koalisyonu ve İran yanlısı Fetih Koalisyonundan gelen açıklamalar da ABD kuvvetlerinin bir an önce Irak'ı terk etmesi yönünde olmuştur. Nitekim Sairun Koalisyonu lideri Mukteda es-Sadr, 9 Haziran 2020'de resmi sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “ABD, savaş, ölüm, sindirme ve suçlama gibi terör yöntemleri ve araçlarıyla herkese boyun eğdirmeye çabaladı ve çabalamaya devam ediyor.” ifadelerini kullanarak ABD güçlerinin Irak'tan çekilmesi çağrısı yapmıştır. Öte yandan, 6 Haziran 2020'de milletvekilliğinden istifa eden Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri de Fetih Koalisyonu olarak ABD ve Irak arasındaki diyalog çabalarını desteklediklerini ifade ederek, temel şartlarının ABD kuvvetlerinin parlamento kararına uygun olarak Irak'tan çekilmesi ve Irak'ın egemenliğinin korunması olduğunu vurgulamıştır. Amiri, ayrıca, Kazımi hükümetine yönelik ortaya koydukları en önemli şartın da ABD kuvvetlerinin Irak'tan çıkarılması olduğunu ifade etmiştir. Sadr müzakerelere dair çok daha keskin ve ABD tarafını suçlayıcı açıklamalar yaparken, Amiri'nin açıklamalarında iki taraf arasındaki diyalog çabalarını desteklediğini vurguladığı gözlemlenmektedir. İran'a yakınlığıyla bilinen Amiri'nin görece esnek yaklaşımı, Tahran'ın müzakerelerden kazanım elde etme çabasıyla ilişkilendirilebilir. Özellikle ABD tarafından terörist listesine alınan Haşdi Şaabi bünyesindeki İran yanlısı Iraklı milis grubu Asaib Ehlil Hak'ın bu süreçte şehirlerdeki bürolarını kapatma kararı alması da Tahran'ın Washington'a müzakereler konusunda dolaylı bir barış mesajı olarak yorumlanabilir. Buna karşın, İran'ın, Irak'ta desteklediği siyasi partiler ve milis gruplarının kazanımlarını korumak ve bölgesel rekabette ABD'yi taviz vermeye itmek için Amerikan askerlerinin Irak'tan çıkarılmasına ilişkin kozu öne sürdüğü gözlemlenmektedir. Bu açıdan, görüşmelerden sonra Irak'taki asker sayısını azaltma yönünde karar alan ABD'nin bu tavrı gerek İran ile gerekse de milis gruplarla daha fazla gerilim istemediği şeklinde değerlendirilebilir. Öte yandan, ABD'nin askeri varlığı tartışmalarının Irak'ta yeni kurulan hükümetin işleyişine zarar vermeme saikiyle verildiği anlaşılan bu kararın, Washington'un Kazımi'ye verdiği avans olarak da yorumlanmaktadır.

Görüşmelerde her ne kadar ABD askerlerinin bir bölümünün ülkeden çekilmesi konusunda uzlaşma sağlansa da ABD askerlerinin tamamen çıkarılmasının kısa vadede gerçekçi olmadığı bilinmektedir. Zira IŞİD tehdidi Irak'ta kayda değer bir risk olarak varlığını korumaya devam ederken ABD, Iraklı askerlerin eğitimi ve IŞİD'le mücadele bağlamında ülkeye her yıl milyonlarca dolar aktarmaktadır. Özellikle bu yılın sonunda veya gelecek yılın başında ABD Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı eliyle önemli bir kısmı IŞİD'le mücadele ve Iraklı askerlerin eğitimine harcanacak 720 milyon dolar desteğin sağlanacağı iddia edilmektedir. Hala terörizmle tek başına mücadele edecek yeterlilikte olmayan Irak'ın, ABD'nin desteği olmadan terörle mücadelede çıkmaza gireceği değerlendirilmektedir. Bu açıdan askerlerin çekilmesi konusundaki uzlaşı İran yanlısı Iraklı grupların reaksiyonlarını etkileme amaçlı taktik bir manevra olabilir. Özellikle de müzakereler başladığında, ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon Sözcüsü Albay Myles B. Caggins'in, ABD tarafından düzenlenen ve Süleymani ile Mühendis'in öldürülmesiyle sonuçlanan operasyonla ilişkileri olmadığını ve Irak'ta düzenledikleri operasyonlarda Haşdi Şaabi güçleri ile ortak hareket ettiklerini belirtmesi, bu çerçevede değerlendirilmelidir.

ABD'NİN IRAK SOKAĞINA MESAJI

Görüşmelerde sadece güvenlik ve siyasi düzeylerde değil, insani ve yeni hükümeti destekleme üzerinden de Irak'ın yanında olduğunun altını çizen ABD'nin, Irak sokağının kalbini kazanma çabasında olduğu yorumlanabilir. Zira diyalog görüşmelerinin sonunda yapılan ortak açıklamada, ABD'nin uluslararası ortaklarıyla Irak'ın seçim hazırlıklarının destekleneceği, hukukun üstünlüğü, egemenliği ve insan hakları ilkelerine riayet edileceği, IŞİD tarafından katliama uğrayan azınlıklar başta olmak üzere mültecilerin geri dönüşünün ve entegrasyonun sağlanacağı vurgulanmıştır. Washington merkezli danışmanlık şirketi Gallup'un Irak'taki temsilcisi olan Bağdat merkezli IIACSS (Independent Institute of Administration and Civil Society Studies) tarafından gerçekleştirilen anketin 15 Haziran 2020'de açıklanan sonuçları, İran'ın Irak toplumunda ciddi destek kaybı yaşadığına işaret etmektedir. Sonuçlara göre, uzun zamandır ilk defa ABD'nin Iraklılar arasındaki olumlu imajının İran'ın iki katına çıktığı görülmektedir. Nitekim, neredeyse üç kişiden biri ABD'nin ülkedeki askeri varlığını desteklerken, İran'a olan destek yüzde 15'te kalmıştır. 2017'den önce çoğu Iraklının olumlu görüş bildirdiği İran'la ilgili söz konusu yeni durum ABD lehine bir atmosfer sağlayabilir. Özellikle İran ve desteklediği milis grupların Irak'taki protestolara ilişkin sert tutumunun sokaktan sert bir karşılık aldığı hatırlanmalıdır. Bu açıdan, ABD'nin Irak sokağının beklentilerini gözetmesi, Irak'taki geleceğine yönelik siyasal ve toplumsal açıdan ipucu sunacaktır. Sokağın beklentilerinin karşılanması konusunda Kazımi hükümetinin daha fazla desteklenmesi ise İran'ın etkisine ket vurma potansiyeli taşıyabilir.

Ayrıca, petrol fiyatlarının düşmesi ve Kovid-19 salgını sonrasında devlet kasası boşalan Irak'ın memur maaşlarını ödeyebilmek için IMF'ye başvurduğu bilinmektedir. Özellikle IŞİD'in ülkede bıraktığı fiziki enkaz nedeniyle hala yüzbinlerce insanın kamplarda kaldığı ve evlerine dönemediği dikkatlerden kaçmamalıdır. Bunun yanı sıra, Irak'ın, elektrik konusunda İran'a oldukça bağımlı olduğu bilinmektedir. İran'ın elektrik dışında Irak'la 10 milyar doları aşan dış ticaret hacmi de bulunmaktadır. ABD, Kazımi hükümetine jest yaparak, İran'dan gaz ve elektrik ithal edilmesi konusunda Irak'ın muafiyetini 4 ay daha uzatmıştır. Ancak İran'a yönelik yaptırımların Irak'a da uygulanacak olması hesaba katıldığında görüşmelerin geleceğinde bu konunun gündeme gelmesi kaçınılmaz görünmektedir. Bu bağlamda, görüşmelerin sonunda ABD'nin ekonomik konularda Irak'a daha ciddi yardım sağlaması muhtemel olabilir. Nitekim görüşmelerde ABD tarafınca, Irak hükümetinin reform çabalarını desteklemek amacıyla, uluslararası desteği artırmak için Irak hükümetiyle doğrudan çalışacak Amerikan ekonomi danışmanı gönderilmesinin görüşülmesi bunun açık göstergesi olarak değerlendirilebilir. ABD'nin, görüşmeler vesilesiyle Irak'ın zayıflığını kullanarak İran'a karşı daha efektif hamleler gerçekleştirmesi mümkün görünmektedir.

ABD'nin bu tarz diyaloglarda genelde toptan görüşme yöntemini benimsemediği, daha çok aşamalı müzakere yaklaşımını tercih ettiği bilinmektedir. Bu nedenle, temmuz ayında yapılması planlanan görüşmelerin altyapı hazırlığı olarak değerlendirilecek son görüşmelerin nihai sonuçlarını beklemek erken olabilir. Ancak son görüşmelerde ABD'nin askeri varlığının en somut sonuç olduğu dikkate alındığında önümüzdeki dönemde ABD-İran-Şii milisler meselesinin büyük yer kaplaması beklenmektedir. Bu açıdan, 2003'ten bu yana Irak'ta oldukça etkin olan İran'ın, müzakerelerde ülkedeki kazanımlarını kaybetme konusunda tedirgin olduğu gözlemlenmektedir. Zira hem sınır güvenliği hem de Yemen, Suriye ve Lübnan'a ve bu bölgelerdeki milis güçlerine erişim açısından Irak'ta varlığını korumak İran için hayati önemdedir. Son görüşmelerde Amerikan askerlerinin kısmen çekilmesi konusunda karar alınsa da ABD'nin Irak'ta varlığının önündeki en büyük engelin İran destekli Iraklı milis grupların olduğu bilinmektedir. Bu açıdan, temmuz ayındaki görüşmelerde İran ve Haşdi Şaabi konusunda somut sonuçların çıkması beklenmektedir. Zira görüşmelerden kısa bir süre önce Başbakan Kazımi'nin Haşdi Şaabi'nin şehirlerdeki tüm askeri bürolarının kapatılması ve IŞİD'e karşı mücadelede etkin olan milis yapıların isimlerinin silinerek resmi askeri adlar kullanmasına ilişkin kararında ABD ile müzakerelerin de payı olduğu düşünülmektedir. Buna karşın, İran'ın Irak'taki siyasi ve ekonomik gücü dikkatlerden kaçmamalıdır. Zira ABD'nin, Irak'ı da İran'a uyguladığı yaptırımlara bağlı olmaya zorlama girişimlerine rağmen, diyalog görüşmelerinden kısa bir süre önce Bağdat ile Tahran arasındaki elektrik anlaşmasının iki yıl daha uzatıldığının açıklanması, İran'ın kolay pes etmeyeceğini göstermektedir. Ayrıca, diyalog görüşmelerinden kısa süre önce yabancı misyon temsilcilikleri ve hükümet binalarının bulunduğu korunaklı Yeşil Bölge'deki ABD Büyükelçiliği binasının karşısındaki alana füze atılması, görüşmeler başladığında Bağdat Uluslararası Havaalanı çevresinde ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon güçlerinin konuşlandığı bölgeye ikinci füzenin düşmesi ve görüşmelerin sonuçlarının ilanından sonra Taci Askeri Üssü'ne de füze atılmasının arkasında İran destekli Şii milislerin olduğu iddia edilmektedir. Bu nedenle, Irak'ta birbirlerini kolayca etkisizleştiremeyeceklerinin bilincinde olan ABD ve İran'ın müzakere görüşmeleri sonuçlanana kadar her anlamda birbirlerini test etmeleri muhtemeldir. Ancak Irak'ın savaş sonrası en zayıf dönemlerinin birinde olması ve Başbakan Kazımi ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in ABD ile güçlü ilişkileri, müzakere görüşmelerinde Washington'ı Tahran'ın önüne taşıyacaktır.

(Mehmet Alaca, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde lisans, Exeter Üniversitesi Ortadoğu'da Politika ve Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans derecesi aldı. Yüksek Lisans tezini “İran'ın Ortadoğu'daki Şii Milis Gücü: Haşdi Şaabi Örneği” konusunda yazdı. Çeşitli dergi ve gazeteler için analizler kaleme aldı. Ekopolitik, A Haber, TRT Haber'de çalıştı. Anadolu Ajansı'nda Diplomasi Muhabiri olarak çalışıyor. Ortadoğu'da Kürt jeopolitiği, Irak ve Şii Milisler konularında akademik çalışmalarına devam ediyor.)

Kaynak: https://www.orsam.org.tr/

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak verilmiştir. Bu makalede yer alan görüşler yazarına aittir.