Habertürk'ün sorularını yanıtlayan ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Türkiye ve ABD'nin Menbiç konusunda uzlaşaağını düşündüğünü aktardı. Çünkü Jeffrey'e göre Menbiç artık o kadar da stratejik değil.
İşte Jeffrey'in röportajının ilgili kısmı:
‘MÜNBİÇ'TE ANLAŞMAMIZ ÖNEMLİ ÇÜNKÜ BIDEN SİZE SÖZ VERDİ'
- DEAŞ sonrası Suriye'de ABD'nin temel hedefinin İran'ı durdurmak olduğu anlaşılıyor. YPG'yle işbirliğiniz bu çerçevede sürer mi?
YPG, DEAŞ'tan sonra Esad'ın peşine düşecek bir güç olabilir mi? YPG konusunda ABD'de ciddi bir tartışma yürütüldüğünü düşünmüyorum. YPG'nin çekiciliği, üzerinde faaliyet gösterebileceğimiz çok büyük bir alanı kontrol ediyor olmaları. Onların kara gücünü bizim hava gücümüzle birleştiriyoruz. Rusya'nın paralı asker grubu Wagner ve Suriyeli milislerin saldırısında gördüğümüz gibi, bu işbirliğiyle Suriye İran ve Rusya tarafından gelen her şeyi kolayca püskürtebildiğimizi gördük. Fakat bu siyasi-askeri denklemde Türkiye'yle işbirliği yapacabileceğimiz alanlar var. Mesela İdlib'de nasıl Suriyeli milislerle mücadele ediyorsanız biz de Fırat'ta aynı mücadeleyi yürütüyoruz. Asıl mesele Türkiye ve ABD arasındaki YPG endişesini gidermek -ki çok anlaşılır bir endişe. Münbiç'te bir anlaşmaya varmak önemli çünkü dönemin başkan yardımcısı Biden Türkiye'ye bir söz verdi.
‘YPG'Yİ MÜNBİÇ'TEN ÇEKİLMEYE İKNA ETMEMİZ GEREK'
- Önceki röportajımızda “Münbiç'i biz aldık, ne yapacağımıza da biz karar veririz” demiştiniz. Sizce Münbiç'te nasıl bir anlaşmaya varılmalı?
Yerel konseyler ve milisler artık aslında stratejik olmayan bu bölgeyi kontrol edebilir. Mesela Afrin, Kobani stratejik yerler. Münbiç stratejikti çünkü YPG o bölgeden Afrin'e ilerleyebilirdi ama artık bu da mümkün değil. Münbiç ABD ve Türkiye için artık o kadar önemli değil bu nedenle bir anlaşmaya varılması zor değil. Türk ve Amerikan askerleri de gözlemcilik yapabilir. YPG'yi anlaşmanın onların da çıkarına olduğuna ikna etmemiz gerek. Çünkü ayrılmayı reddedeceklerdir.
‘HİÇBİR TÜRK YETKİLİ ABD'NİN ÇEKİLMESİNİ İSTEMİYOR'
- Zaten Afrin'de büyük bir kayıp yaşadılar...
Evet. Bakın YPG'yi Münbiç konusunda mutlu etmek ABD'nin önemli bir ulusal çıkarı değil. Fakat YPG'yi 2 bin gücümüzün olduğu Kuzey Doğu Suriye'deki bölgeler (diğer kantonları kastediyor) konusunda mutlu etmek bizim için önemli. ABD çok basit bir şekilde o bölgelerden ayrılabilir. Ama ne zaman Türk bir yetkiliye “Ayrılmamızı ister misiniz?” diye sorduysam, hiçbir zaman “Evet” yanıtı almadım. İkincisi, YPG'ye savaş açabiliriz, on binlerce Amerikan askerini bölgeye yığabiliriz, bölgeyi kendi kontrolümüz altına alabiliriz. Ama bunu yapmayacağımız da açık. Ya da bir yanda Türkiye, diğer yanda YPG'yle bir anlaşma yürütebiliriz ve herkes birbirinin çıkar alanından uzak durur. Bu mümkün müdür bilemiyorum ama Türkiye'yle bu çerçevede pazarlık yürütüyoruz.
‘DIŞİŞLERİNDEKİ DEĞİŞİM, İŞLERİ ZORLAŞTIRABİLİR'
- Tillerson görevden alındı, Türkiye Tillerson'la varılan anlayışa güvenmeli mi?
Evet ama müzakereleri yürüten Türk yetkililer de Amerika'yı iyi tanıyorlar. Yeni bir isim geldiğinde ortalığın genelde karıştığını da biliyorlar. İşleri yoluna koymak biraz zaman gerektiriyor. Bakın bu müzakereyi Tillerson icat etmedi, Ankara'ya sadece kendi isteğiyle gitmedi. Bu ziyaret Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster ve Savunma Bakanı Mattis'in de desteğiyle oldu. Tabii ki bu, farklı aktörler durumu farklı yorumlamıyor anlamına gelmez.
- Tillerson'un ılımlı olduğu, Pompeo'nunsa sert fikirlere sahip olduğu biliniyor. Ankara, “Yeni dışişleri bakanı işleri karmaşıklaştırabilir mi?” diye düşünmeli mi?
Tabii ki makamda değişiklikler işleri zorlaştırabilir. Ama size Washington'da hâkim olan görüşü aktarayım: Eğer İran'ı, Irak ve Suriye'de kontrol altına almazsak, birileri kendini büyük bir savaşın içinde bulabilir. Ayrıca bu bölgeyi İran'a bırakırsak, Sünni Araplar bir kez daha ayaklanabilir. Ve El Kaide gibi yeni cihatçı gruplar ortaya çıkabilir. Bu şu demek: ABD sadece siyasi süreç yürütmemeli, sahada da aktif olarak yer almalı. Sadece Esad'a değil, Rusya'ya da baskı uygulamalıyız ve onlara “Zafer gösterinizi yapıp öylece evinize gidemeyeceksiniz” demeliyiz. Rusya tabii ki üslerini bırakmayacaktır, Esad'dan da vazgeçmeyecektir. Ama Rusya'nın İran'ı güçlendirmesini durdurmalıyız. Bunu başarmak için sahada bulunmanın yanı sıra Türkiye'yle de iyi bir ilişki yürütmemiz gerek.