Açe’nin umut bahçesi İstanbul Yetimhanesi
Nepal’i vuran deprem binlerce kişinin ölümüne neden olurken, 11 yıl önce benzer bir felaketi yaşayan bir diğer Asya ülkesi Endonezya yaralarını sarmaya çalışıyor. HH’nın İstanbul Yetimhanesi’nde aile sıcaklığı ile büyüyen kız çocukları, “kıyamet günü” gibi dedikleri felaketin ardından Açe’nin geleceği için umut vadediyor.

Oluşturma Tarihi: 2015-05-05 09:56:03

Güncelleme Tarihi: 2015-05-05 09:56:03

Yeni Şafak'tan Elvide Demirkol'un haberine göre; İHH'nın “Yetim Dayanışma Günleri" için gittiğimiz Endonezya'da ilk durağımız başkent Cakarta. Singapur aktarmalı olarak 13-14 saat süren yolcuğumuzun ardından, sağanak yağmurların yol açtığı su birikintilerinin arasında, yerleşim yerleri ve tarım arazileriyle yeşil bir ova gibi ayaklarımızın altında uzanıyor Cakarta. Türkiye'de kış havasında geçen bir ilkbaharı arkamızda bırakırken, Cakarta'da puslu ve nemli bir yaz gününde buluyoruz kendimizi. Termometreler 32 dereceyi gösterse de yüksek nemle birlikte 40 dereceye ulaşan bir sıcak hava dalgası içinde adım atıyoruz başkente. İHH'nın Endonezya'daki partner kuruluşu PKPU ile birlikte yetimlere yardımları ulaştırmasının ardından bu kez Cakarta'dan 2 bin 500 kilometre uzakta bulunan ve 2004 tsunami felaketinde ağır yaralar alan Banda Açe'ye gitmek üzere havalanıyoruz. Hafızalarda, 11 yıl önce dev dalgaların yuttuğu bir başkentin yerle bir olmuş hali kazılı...


TÜRKİYE'NİN BİR PARÇASI GİBİ

İstanbul Yetimhanesi'nin bahçesinden bambaşka bir dünyaya
Çeltik tarlalarının ve tropikal ağaçların açtığı yeşil koridordan Açe eyaletinin başkenti Banda Açe'ye giriş yapıyoruz. 11 yıl önce dalgaların altında kalan şehir, son haliyle şaşırtıyor. Suların haritadan sildiği mahallelerde yeni yaşam alanları yükselmiş. Yollar yabancı ülkelerin de desteğiyle yeniden imar edilmiş. Türkiye'den binlerce kilometre uzakta İstanbul Yetimhanesi'nin bahçesinden bambaşka bir dünyaya açılıyoruz. Çocuklar, İHH'nın Banda Açe'de Türk yardımseverlerin desteğiyle yaptırdığı yetimhaneye gelmemizi yıllardır beklemişler gibi hasretle ve güler yüzle karşılıyorlar bizi. Evimizde gibiyiz. Tsunaminin yaşandığı yıl inşa edilen yerleşkede şu an 50 kız çocuğu kalıyor. İslami ilimlerle ilgili eğitim alıyorlar, Kur'an okumayı, hadisleri, Peygamber Efendimizin hayatını öğreniyorlar, birlikte programlar yapıyorlar, tam bir aile olmuşlar.


İSTANBUL'A OKUMAYA GELİYORLAR


Ayda 90 TL'lik yetim sponsorluğunun daha önce hiç görmediğimiz minik yüzlerde nasıl tebessüme dönüştüğüne şahit oluyoruz. Babalarını kaybetmelerinin ardından henüz küçük yaşta girdikleri yurttan üniversite öğrencisi olarak çıkanlar da var. Kimisi İstanbul'da burslu okuyor, geride kalanların çoğu da büyüklerinin yolundan gidip Türkiye'de eğitim almak istiyor, hepsi de Türkiye'yi ve Türk halkını çok seviyor. İçlerinde şiir ve hikâye yazanlar da var, ressam olma hayali kuranlar da. İHH, Banda Açe'de erkek çocukların kaldığı yetimhanelere de destek veriyor. Akika kurban etlerini ve çeşitli hediyeleri dağıtılırken çekingen ancak gülümseyen yüzlerle karşılık veriyor minikler.


Denize gittikçe tsunamiyi hatırlıyorum

İstanbul Yetimhanesi'nden mezun olup evlenen Alus Diana ile tsunami sırasında yaşadıklarını konuşuyoruz. Bizi mutlu yuvasında ağırlayan Alus, konu 11 yıl önceki afete gelince bakışlarını yere düşürüyor ve uzaklara dalıyor. Şu an 27 yaşında olan Alus, o günleri şöyle anlatıyor: “Annem ve küçük kardeşim markete gitmişti. Ben, iki kardeşim ve büyükannemle birlikte evde oturuyordum. Annem, babam ve küçük kardeşim o günden bu yana kayıp. Biz evde olduğumuz için hayatta kaldık. Depremden sonra bir süre çalıştım ve sonra da yetimhaneye geldim. Evlendim. Çok mutluyum. Kardeşim ise başka bir yetimhanede." Alus'un eşi Ahmed'le konuşurken ise genç Açeli, laf arasında “hayat zor" diyor. Endonezce karşılığı “Hidup itu keras". Evet onlar için hayatın çok da kolay olduğu söylenemez, ancak Ahmed her şeye rağmen hayata pozitif bakmayı tercih ettiğini anlatıyor yarı Türkçe yarı İngilizce.


Simsiyah su mikser gibi içine çekti

19 yaşındaki İntan Masyithah ise 2007'den bu yana yetimhanede kalıyor. Şu an üniversite öğrencisi. 26 Aralık 2004'te, saatler 08.00'ı gösterdiğinde değişen hayatını şu sözlerle dile getiriyor: “8 yaşındaydım. Güzel bir gündü, kardeşimle evin önünde oynuyorduk. Aniden deprem oldu ve birkaç dakika sonra da su sesi gelmeye başladı. Bunun ne olduğunu bilmiyorduk, şaşırmıştık. İnsanlar kaçıyor ve “Su geliyor, su geliyor" diye bağırıyordu. Dalgalar çok yükselti ve simsiyahtı. İnsanlar dağ tarafına koşuyordu. Biz de sesi duyduktan sonra birbirimize son selamlarımızı verdik. Su benim önüme kadar geldiğinde şok oldum ve yüksek sesle salavat getirdim. İkinci salavatı getirirken su beni de aldı. Su sanki mikser gibiydi. Durduğunda ben mango ağacına tutunmuştum. Elhamdülillah hayattayım. Hiçbir şey kalmamıştı. Ailemi aradık ancak annemi, babamı, ağabeyimi ve kardeşimi bulamadık."


Her olayda bir hikmet var


Arkadaşları tarafından 'Ma'ruf' adıyla çağrılan Nurmarufiana, tsunamide annesini, ablasını ve halasını kaybetmiş. O da oyun oynarken yakalanmış depreme. İnsanların “denizden su geliyor" bağırışları arasında yaşam mücadelesi vermiş. Şu an üniversitede hukuk bölümünde okuyor ve kendisini en çok etkileyen kelimenin “olayların arkasında hikmet vardır" sözü olduğunu ifade ediyor. 8 yıldır yetimhanede bulunan 20 yaşındaki Puput Aryanti ise İngilizce öğretmenliği bölümünde öğrenci. Türkiye'deki sponsoru sayesinde eğitimine devam ettiğini söyleyen Puput, babasını Açe'deki depremde kaybetmiş. Puput, “Annem bir gece rüyasında babamı görmüş. Babam ona mezarlığının Lambaro'da olduğunu söylemiş" diyor.


Kıyamet günü sandım

19 yaşındaki Rahmanita da üniversite öğrencisi. 11 yıl öncesi yaşadıklarını şöyle aktarıyor: “O zaman ben 8 yaşımdaydım. Banyo yaptıktan sonra annemin hediye ettiği kıyafeti giymiştim. Sonra arkadaşımın evine gittim, annem de bakkala sabun almaya gitti. Aniden deprem oldu. Çok korktum. İnsanların seslerini duydum. Kıyamet günü gibi hissettim. Kurtulmak için yüksek bir yere ya da dağa kaçtık. Annem ve ben suyun içinde ayrı düştük. Bayılmışım. Kendime geldiğimde bir baktım ki dağdayım. Annem yanımda değildi, ağlamaya başladım. Tsunami olmadan önce bir ailem vardı ama sonrasında tek başıma kaldım."


30 BİN KİŞİ AYNI MEZARDA


Tarih: 26 Aralık 2004. Hint Okyanusu'nda yaşanan 9,2 şiddetindeki deprem ve ardından gelen tsunami başkent Banda Açe'nin büyük kısmını haritadan sildi. Dev dalgaların önüne kattığı her şey paramparça olurken, neye uğradıklarını şaşıran insanlar depremden dakikalar sonra kendilerini nehir yatağına dönen suyun altında buldu.


SADECE KOŞTULAR AMA…


Saatte 700 kilometre hızla ilerleyen dalgaların yerleşim yerlerine ulaşması dakikalar aldı. Hayatlarında ilk kez böylesi büyük bir felaketle karşılaşan Açeliler ne yapacaklarını bilmedikleri için sadece koşmaya başladı ancak ne kadar çabalasalar da dev dalgalar karşısında çaresiz kaldılar. Yüksek kesimlerde olanlar daha şanslıyken, tsunamiye denizden sadece metrelerce yüksek mesafedeki mahallelerinde yakalananlar için yapılacak hiçbir şey yoktu.


BİNLERCESİNİ DENİZ GÖTÜRDÜ

Resmi rakamlara göre 170 bini yalnız Açe'de olmak üzere 12 ülkede (Endonezya, Sri Lanka, Tayland, Hindistan, Maldivler, Bangladeş, Somali, Kenya, Malezya, Seyşel Adaları, Madagaskar, Tanzanya) 280 bin insan hayatını kaybetti, on binlercesinin cesedi ya okyanusa karıştı ya da kilometrelerce hızla gelen dalgaların önüne kattığı ev ve ağaç yıkıntıları tarafından parçalandıkları için tanınmaz hale geldi. Başkent Banda Açe'de şu an birçok toplu mezar var. Sadece birinde 30 bin kişinin gömüldüğünü öğrenince afetin boyutu karşısında irkiliyoruz.