Washington merkezli Türk Miras Vakfı'nın (THO) düzenlediği "Suriyeli Mültecilerin Durumu ve Türkiye'nin Devam Eden Çabaları" başlıklı panele telekonferans yöntemiyle katılan Güllüoğlu, Türkiye'nin Suriyeli sığınmacılara ilişkin yürüttüğü faaliyetlere değindi.
Güllüoğlu, konuşmasında İdlib ve Suriye'deki diğer bölgelerde yaşayan milyonlarca Suriyelinin içinde bulunduğu zorlu şartlara vurgu yaparak, Türkiye'nin ülke içindeki ve Suriye tarafındaki mültecilerin yaşam koşullarını geliştirmek için elinden geleni yaptığını söyledi. Güllüoğlu, diğer ülkelerin de Türkiye'nin omuzlarındaki yükü alması gerektiğine işaret etti.
Mültecilerin yüzde 80'inin Suriye rejimi tarafından öldürülme korkusu yaşadığını belirten Güllüoğlu, bu sebeple defalarca yer değiştirdiklerini belirtti. Güllüoğlu, Suriyeli mültecilerin en az yüzde 44'ünün bir kez, yüzde 31'inin iki kez, yüzde 14'ünün üç kez, yüzde 11'inin ise dört kez yer değiştirmek zorunda kaldığına dikkat çekti.
Güllüoğlu, ayrıca Suriyelilerin sadece yüzde 38'inin uygun ev koşullarında yaşadığını ifade ederek, yüzde 62'sinin mülteci kamplarındaki çadırlarda veya yaşam koşullarına elverişli olmayan binalarda barınmaya çalıştığını kaydetti.
"ORTAK BİR SİSTEM KURULMALI"
Diğer yandan milyonlarca Suriyelinin insani ihtiyaçlardan mahrum olduğunu ve bunlardan en az 800 bininin barınma sorunu yaşadığını dile getiren Güllüoğlu, Birleşmiş Milletler (BM) de dahil olmak üzere alandaki yardım kuruluşlarının yetersiz olduğunu ifade etti.
Güllüoğlu, Türkiye'nin son yıllarda IŞİD ile PKK/YPG gibi terör örgütlerine karşı başlattığı askeri operasyonlar ve en son sivillerin rejim tarafından öldürmesini engellemek amacıyla İdlib'de düzenlediği Barış Kalkanı harekatı sayesinde dört bölgenin güvenliğini sağladığını ve bu bölgelere hastane, okul ve fırın gibi ana ihtiyaçların karşılandığı yapılar kurduğunu belirtti.
Bölgedeki lokal konseylerle iş birliği yaparak sistemi tekrar inşa etmeye çalışan Türkiye'nin, Suriye'nin geleceği adına örnek bir çaba sarfettiğine işaret eden Güllüoğlu şöyle konuştu:
"Ancak bunlar Suriye'deki yaşananların çözüme kavuşturulması için yeterli değil. Türkiye'den içerde ve dışarda 8 milyon mülteciye tek başına bakması beklenilemez. Bu durumda yük paylaşımına odaklanan ortak bir sistem kurulmalıdır. Suriye'deki durumun gerçek sebeplerine odaklanılmalı ve uluslararası alanda siyasetçilere baskı yapmalıyız. İlk olarak saldırıların durdurulmasını sağlamak çok daha ucuz ve etkili bir adım olacaktır."
"İSLİB'İN GÜNDEMİ KORONAVİRÜS DEĞİL"
Güllüoğlu, Suriyeli mülteciler arasında Koronavirüs (Kovid-19) vakalarının olup olmadığı, Türkiye'nin bu konuda ne gibi tedbirler aldığına ilişkin bir soruya da cevap verdi. Virüsün Suriyeli veya Türk olarak ayrım yapmadığını ifade eden Güllüoğlu, ancak salgının yayılmasını engellemek amacıyla sınırlardaki faaliyetler ile giriş ve çıkışların büyük ölçüde azaltılması da dahil olmak üzere gerekli tüm tedbirlerin alındığını belirtti.
Alınan tedbirler kapsamında yurtdışından Türkiye'ye gelen herkesin 14 gün karantina alındığını vurgulayan Güllüoğlu, AFAD ve Kızılay olarak yurt dışından gelen 20 bine insanın karantina merkezlerine yerleştirilmesi, beslenmesi, temizliği ve durum takibinden sorumlu olduklarını dile getirdi.
İdlib'de rapor edilmiş Kovid-19 vakası olup olmadığı sorusu üzerine Güllüoğlu, orada gündemin salgın olmadığını ifade ederek şunları söyledi:
"Koronavirüs salgını son birkaç aydır dünyanın gündemide olsa da İdlib'in gündeminde değil. Tabii ki bölgede olası bir vaka konusunda izolasyon, teşhis ve tedavi yöntemlerini geliştirmeye gayret gösteriyoruz ancak İdlib halkının şu an yaşanabilir evlere, güvenliğe ve daha kapsamlı sağlık hizmetine ihtiyacı var. İdlib'de şu an konu bu, koronavirüs değil. Biz, hala iki ay önce olduğu gibi şu an bile tuğla evler inşa etmekle uğraşıyoruz çünkü çadırlarda yaşıyorlar."