Pek bir umut yok
Ermenistan'da, 20 Haziran'da erken seçim yapılacak. 2018 Devrimi'nin vaatlerinin yerine getirilmesi yönünde pek bir umut yok. Ermenistan'da birçok insan, savaş ve yenilginin, daha iyi bir gelecek için kurdukları hayallerin bedeli olup olmadığını merak ediyor ve “Güvenlik ve istikrar vaat eden otokratik bir yönetim daha mı iyi olur acaba?” sorusunu soruyor.
Ermenistan'da demokratik değişim vaatleri ihanete uğradı. Amansız bir savaş başlatmakta tereddüt etmeyen otokratlar tarafından kirletildi. Ermenistan'ın askerî müttefiki olan ve 44 uzun gün boyunca ona karşı yürütülen savaşa göz yuman Rusya tarafından yüz üstü bırakıldı. Yalnızca kendi ticari çıkarları ve banka hesaplarıyla ilgilenen, doğu sınırlarında demokrasi olup olmadığını umursamayan bir Avrupa'nın ihanetine uğradı.
2018 yılında iktidara gelen Paşinyan yönetiminin de ihanetine uğradı. Ermenistan'ın dış ilişkilerini idare edemedikleri, tecrit edilme riskini ve savaş riskini düşüremedikleri gibi, ülkenin ihtiyaç duyduğu iç reformları da hayata geçiremediler. Bu başarısızlığın en önemli nedeni, Paşinyan yönetiminin, karar alma süreçlerini, 2018 devrimini mümkün kılan geniş toplumsal hareketten hemen ayırmasıydı. Paşinyan'ın bu konuda popülist bir yanıt verdi: “Ben demokrasiyim!”
Bugün, Paşinyan reformlara dair pek bir vaatte bulunamıyor. Savaş yenilgisi nedeniyle zayıfladı, zaten güçlü olan iç düşmanları cesaretlendi, ama aynı zamanda, onu iktidara getiren kentli, eğitimli orta sınıflar, acı bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. Halk desteği, onu zayıf gören ama diğer alternatiflere tercih eden taşradan ve alt sınıflardan gelen Paşinyan'ın, sivil toplumun desteğini almadan reformlar konusunda başarılı olma şansı çok düşük.
Asıl rakip Koçaryan
Seçimlerde yirmiden fazla parti yarışacak ama asıl rakip, Ermenistan'ın ikinci cumhurbaşkanı Robert Koçaryan. Koçaryan güvenlik, Batı'nın ve özellikle ‘Soros'un etkisini sınırlandırma ve Rusya'yla daha yakın işbirliği vaat ediyor. Müzakere yoluyla Hadrut'a ve belki Şuşi'ye dönme vaadinde de bulundu ama bunun nasıl olacağına açıklık getirmedi. Paşinyan'ın, ağır bir askerî yenilginin ardından hâlâ iktidarda olması, Koçaryan ve milliyetçi müttefiklerinin Ermenistan'da halktan ne kadar az rağbet gördüğüne delalet ediyor.
2018'den beri yaşanan olaylar Ermenistan'da reformlara, oligarşik yolsuzluklarla mücadeleye ve adil seçimlere yönelik güçlü bir istek olduğunu ortaya koydu. Siyasi atmosfer gergin, yer yer sert sözlü saldırılar oldu ama seçim kampanyası sırasında herhangi bir şiddet olayıyla karşılaşılmadı. Demokratik bir süreç yaşanıyor olması, Gürcistan haricinde, bölgenin tamamı açısından sıra dışı bir durum. 2021 seçimlerinden kimlerin kazançlı çıkacağından ziyade, yöneten grubun yanında güçlü bir muhalefetin var olabildiği bir parlamenter sistemin oluşması önemli. Böylece, kuvvetler ayrılığının kurulmasına dönük bir siyasi sürecin ilk adımı atılmış olacaktır.
Geçen birkaç yıl içinde olup bitenler, ayrıca, Ermenistan'da demokratikleşmenin önünde bir başka engel daha olduğunu gösterdi; o da, Sovyetler döneminden miras kalan ve reformdan geçirilmeyen devlet yönetimi. Ülkenin liderleri, otuz yıl boyunca, bu meseleyi ele almaktan kaçındı. Devlet yönetimi modernleştirilmeden, ne demokratik katılım, hukukun üstünlüğü, yolsuzluk meseleleri, ne de 2020 yılında ortaya dökülen birçok diğer meseleyle mücadele edilebilir. Bu reformları, iktidara gelecek ve nihayetinde devlet bürokrasisini kullanma yetkisini elinde tutacak olan küçük bir grup yapamaz. Köhnemiş bürokrasi ve kamu yönetiminin şiddetle ihtiyaç duyduğu reform, ancak ve ancak ‘aşağı'dan yani ‘sivil toplum' adını verdiğimiz kesimden gelecek sürekli baskıyla mümkün.
AGOS (İngilizceden çeviren: Altuğ Yılmaz)