Ahrar'uş Şam liderinden kritik mesajlar
Ahrar'uş Şam lideri Haşim Şeyh Ebu Cabir El Cezire televizyonundan Teysir Elluni'ye konuştu. Röportajın Türkçesini sizlere sunuyoruz.

Oluşturma Tarihi: 2015-04-29 03:40:08

Güncelleme Tarihi: 2015-04-29 03:40:08

Teysir Alluni: Birkaç ay önce Ahrar Şam İslam Hareketinin, lider kadrosundan çok sayıda komutanı öldürüldüğü zaman Hareketin sarsıldığı söylendi. Bazıları da Hareketin dağılacağını söylediler. Siz bu şartlarda Hareketin liderliğini teslim aldınız. Şu an Hareket ne durumdadır?

Şeyh Ebu Cabir: Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla Allah'a hamd, Resûlullah'a (sav) salat ederim… Şüphesiz Suriye'nin karşı karşıya kaldığı bu zor günlerde Hareketimizin başına gelen bu musibet çok büyüktür ancak buna rağmen Hareketimiz yaralarını sarmış, Şehid olan liderlerin yerlerini doldurmuştur.

Teysir Alluni: Mücadelenizde bir duraksama oldu mu?

Ebu Cabir: Aksine, Hareket ilk andan itibaren mücadelesine kaldığı yerden devam etti ve şehid olan kardeşlerimizden boşalan pozisyonlara yeni kardeşlerimiz atandı.

Teysir Alluni: Genel Komutanlığa getirildiğiniz andan itibaren neler yaptınız? Kısaca özetleyebilir misiniz?

Şeyh Ebu Cabir: Hareketimiz kardeşlerimizin şehid edilmesinden sonra yeniden yapılandırıldı. Bu yapılandırma Hareketin organizasyon şemasını idari ve kurumsal olarak yenilenmesine vesile oldu ve bu doğrultuda müesseselerimiz yetkin kadrolarla sorunları çözmeye başladı. Doğrusu on dört komutanı kaybetmek bizim için büyük bir kayıptı. Sonunda kardeşlerimizin görevlerinde bazı küçük değişiklikler yapıldı ve Hareket yeniden yapılanmış oldu

Teysir Alluni: Komutanlarınızın şehid edildiği olayla ilgili olarak herhangi bir soruşturma yaptınız mı? Şimdiye kadar bu soruşturmanın neticesini yayınlamadınız. Soruşturmanın sonucunu öğrenebilir miyiz?

Şeyh Ebu Cabir: İlk andan itibaren bu olayı soruşturmakla ilgili olarak teknik bilgileri olan kardeşlerimiz görevlendirildi. Şu an bazı ipuçlarına ulaştık. Ancak elde ettiğimiz bulgularla bu eylemi net olarak şu yapı yapmıştır diyemiyoruz. Tabi ki bu cinayetleri işleyecek ve bundan istifade edecek, faydalanabilecek dahili veya harici birçok odak vardır. İçeride, Rejim ve Bağdadi'nin grubu, dışarıda ise bu Hareketimizin başarısızlığa uğraması için çalışan birçok devlet olabilir.

Teysir Alluni: Sözlerinizden anladığım kadarıyla olayın planlı bir olay olduğunu düşünüyorsunuz.

Şeyh Ebu Cabir: Büyük bir ihtimalle böyle olduğunu düşünüyoruz.

Teysir Alluni: Tahkikatı sonucuna bakarak bize ne olduğunu anlatabilir misiniz?

Şeyh Ebu Cabir: Kardeşlerimizin toplandığı yerde silah ve silah yapımında kullanılan malzemelerin olduğu bir depo patladı. Burada iki ihtimal var; patlama ya bir kaza sonucu gerçekleşmiş ya da kendisini gizlemiş birisi tarafından kundaklanıp kasten patlatılmıştır.

Teysir Alluni: Siz ikinci ihtimali mi düşünüyorsunuz?

Şeyh Ebu Cabir: Büyük ihtimalle böyle olduğunu düşünüyoruz ancak bu konuda kimseyi itham edecek kesin bir delilimiz yoktur.

Teysir Alluni: Şehid Komutanlarınız Devrimin Şerefi adını verdiğiniz bir taahhüt yayınlamıştı. Siz bu taahhüde hala bağlı mısınız?

Şeyh Ebu Cabir: Yayınlanan bu taahhüt içlerinde Ahrar Şam'ın da olduğu Suriye'deki Direniş Gruplarını bir çatı altında toplamıştı ve biz Suriye sahasında mücadele eden direniş gruplarıyla Rejimi Devirme ortak hedefinde birlikte hareket etmeye devam ediyoruz

Teysir Alluni: Siz Hareketin Genel Komutanı olduktan sonra hangi askeri operasyonları gerçekleştirdiniz?

Şeyh Ebu Cabir: Daha önce de söylediğim gibi kardeşlerimiz şehid edildikten sonra siyasi olsun, sivil olsun, askeri olsun Hareket mücalesine kaldığı yerden devam etti. Askeri olarak da; Birinci ve İkinci Haykırış Operasyonaları yapılmıştır

Teysir Alluni: Birinci ve İkinci Haykırış askeri operasyon mu? Bu operasyonla neyi hedeflediniz?

Şeyh Ebu Cabir: Evet.. Bu operasyonla Sefîra bölgesinde rejime ait silah ve mühimmat deposu hedef alınmıştır.

Teysir Alluni: Halep vilayetinde mi?

Şeyh Ebu Cabir: Evet. Halep vilayetinde. Aynı zamanda İdlib'in güneyinde Vadi Dayf'ta operasyonlar yaptık. Yine Şam'ın güneyinde Hanuşşeyh, Batı Ğuta, Dera ve Zebadani'de operasyonlar gerçekleştirdik. Bazı Askeri Kontrol Noktalarına yönelik hücumlarımız oldu en sonuncusu da İdlib'in Özgürleştirilmesi operasyonu.

Teyir Alluni: İdlib'i, bazı guruplarla beraber ele geçirdiniz. Ancak bazıları İdlib'in ele geçiriliş sürecini eleştiriyor ve İdlib'in önemli bir şehir olmadığını söylüyor. Bu askeri gücünüzü rejim için daha önemli alanlara kaydırmanız daha isabetli olmaz mıydı?

Şeyh Ebu Cabir: Bizim askeri bir stratejimiz vardır ve buna göre hareket ediyoruz. Önümüzde sahil tarafı veya güneyde bazı hedefler var. İdlib bizim için bir sırt gibidir. Eğer ilerleyeceksek muhakkak ki sırtımızı emniyete almamız gerekir. Gördüğünüz gibi Allah'ın izniyle İdlib dört günde özgürlüğüne kavuşturulmuştur

Teysir Alluni: Sizin de söylediğiniz gibi özellikle rejimin ikinci gün kimyasal silahlarla saldırmasına rağmen, İnsanların dalga dalga İdlib'e gelmesine hazır mıydınız?

Şeyh Ebu Cabir: Rejimi İdlib'i bombalamayı bırakması konusunda uyardık. Eğer bombalamaya devam ederse, biz de İranlı Paralı Askerlerin koruduğu Fûa ve Keferya gibi yerlerde ki Askeri Üsleri bombalayacağımızı ilan ettik. Ancak rejim bu uyarımızı dikkate almadı ve azgınlık ve zorbalığına devam ederek sivilleri bomba yağmuruna tutarak kanlarını döktü.

Teysir Alluni: İdlib'i özgürleştiren Fetih ordusu, farklı gruplardan oluşmaktadır. Siz de bu gruplardan birisiniz. Bu birliktelik devam mı edecek yoksa İdlib'den sonra dağılacak mı?

Şeyh Ebu Cabir: Fetih ordusu, İdlib'in alınması için yapılacak operasyonlar için oluşturulan komitenin adıdır. Bu Komite de daha önce benzer hedeflerle oluşturulan Komiteler gibidir. Bu Komite (Fetih Ordusu) hedefini yerine getirdikten sonra alınacak karara göre hareket eder.

Teysir Alluni: Suriye Geçici Hükümeti merkezinin İdlib'de olacağını ilan etti. Bu konuda sizinle bir anlaşmaya varıldı mı?


Şeyh Ebu Cabir: Ahrar Şam'la ile Geçici Hükümet arasında herhangi bir anlaşmaya olmamıştır. Hükümetin İdlib'e girmesi konusunda ise bize göre İdlib'i fetheden, bedel ödeyen gurupların ortak karar vermesi gerekir.

Teysir Alluni: Geçici Hükümet bir heyeti İdlib'e gönderip orada bir merkez açarlarsa sizin tavrınız ne olur?

Şeyh Ebu Cabir: Söylediğimiz gibi Şehir guruplardan oluşan güvenlik güçleri tarafından çevrilmiştir. Geçici hükümetin şehre girişi konusu ise, Biz ne İdlib'de ne de özgürlüğüne kavuşturulmuş başka bir yerde halkımıza yardım için gelenlere asla engel olmayız. Özgürleştirilmiş İdlib veya başka bir Şehri yönetmek ise Şehir Halkının vereceği karardır. Şehir halkı kendi şehirlerini idare etmede ve halka hizmetleri sunmada (Rejim zamanında olduğu gibi) başkasından daha çok hak sahibidir.

Teysir Alluni: Yani, rejim zamanında çalışanları yani yöneticileri ve başkalarını geri mi getireceksiniz?

Şeyh Ebu Cabir: Evet.. Biz daha önce müesseslerinde ve kurumlarında çalışan görevli kardeşlerimize, görevlerine dönmeleri çağrısı yaptık

Teysir Alluni: Ancak geçici hükümet İdlib'de merkezini kurduğunu açıkladı. Bu İdlib'i yönetmeyi değil, belki de özgürlüğe kavuşturulmuş bölgeleri kapsıyor. Belki de Suriye'yi kapsıyor ancak Geçici Hükümet bu konuda bir açıklama yapmamıştır. Geçici hükümet sadece İdlib'i ortak yönetmek için değil bütün Suriye'yi yönetmek için gelmiş olabilir mi?

Şeyh Ebu Cabir: Operasyon Komitesinin kararı; hiçbir gurubun İdlib'de merkez açmaması yönündedir. Sadece bu operasyona katılan guruplar geçici olarak merkez açabilirler. Çünkü ileride bu guruplar da İdlib'den çıkacaklar ve görevleri sadece şehir korumak olacaktır.

Teysir Alluni: Suriye topraklarında Direnen / Cihad eden diğer guruplara karşı tutumunuz nasıldır? Nusret cephesinden başlayacak olursak, Nusret cephesiyle ilişkiniz nasıldır?

Şeyh Ebu Cabir: Nusret Cephesiyle olan hukuk ve ilşkimiz, diğer guruplarla olan hukuk ve ilişkimiz gibidir. Onlarla birçok operasyona birlikte katıldık. Beraberimizde başka askeri guruplar da vardı. Nusret Cephesiyle bizim aramızda Siyasi Şer'iyye (Siyaset, uslup, menhec, öncelikli meseleler vb.konularında ) ve El - Kaide ile olan ilişki ve irtibatları sebebi ile görüş ayrılıkları olabilmektedir.

Teysir Alluni: O zaman siz onların el-Kaide'yle bağlantısını onaylamıyorsunuz?

Şeyh Ebu Cabir: Biz, bu bağlantının Suriye'de halkımıza zarar verdiğini düşünüyoruz. Esed Rejimi bunu bahane ederek direnişimizi terör olarak adlandırıyor.

Teysir Alluni: Peki Özgür Ordu gibi diğer guruplar hakkında ne dersiniz?

Şeyh Ebu Cabir: Özgür Ordu'yla Esed Rejimi yıkma hedefinde birlikte hareket ediyoruz.

Teysir Alluni: Ulusal Koalisyonla ilişkiniz nedir?

Şeyh Ebu Cabir: Koalisyon yurt dışında oluşturulmuş ve Hükümet kurmuştur ancak kanaatimce onlar Halkımızı temsil etmiyorlar

Teysir Alluni: Neden?

Şeyh Ebu Cabir: Çünkü onları Hakımız seçmedi. Bir Hükümetin meşru olabilmesi için mutlaka halka müracaat etmesi ve halk tarafından seçilmesi gerekir.

Teysir Alluni: Halkın (bu şartlarda) temsilci seçme imkanı var mı?

Şeyh Ebu Cabir: O zaman bunlara hükümet diyemeyiz.

Teysir Alluni: Peki ne diyebiliriz?

Şeyh Ebu Cabir: Ona hükümet diyemeyiz. Şimdi az olsun çok olsun her topluluk Hükümet olduğunu iddia ediyor. Bağdadi'nin Cemaatinin Devlet olduğunu iddia etmeleri onları devlet yapar mı?

Teysir Alluni: Kendilerini İslam Devleti veya Hilafet diye adlandıran gurup karşısında ki duruşunuz-konumunuz nedir?

Şeyh Ebu Cabir: Bu topluluk beş kısımdan oluşmaktadır. Bu yapıyı oluşturanların bazıları Harici düşünceye sahiptir. Diğer bir kısmının istihbarat örgütleri ile ilişkisi vardır, bazıları menfaatçi, bazıları da hilafet söylemlerine aldandıkları için onlara katılan iyi niyetli ve saf insanlardır.

Teysir Alluni: İstihbarat sözü dikkatimi çekti. Onların arasında istihbarat elemanlarının olduğundan emin misiniz?

Şeyh Ebu Cabir: Bunu açıklayan kendileridir. İçlerinden bazı kimseleri uluslararası devletlerin ajanları oldukları gerekçesiyle idam ettiklerini ilan ettiler.

Teysir Alluni: Bunu yapmak her yapılanma için doğal bir şeydir. Belki siz de istihbarata ait bir ajanı yakalayıp yargılarsınız. Onlar da aynı şeyi yapmış olamaz mı?

Şeyh Ebu Cabir: Evet.. Ancak onlarhalktarafından kurtarılmışbölgelere gelip halkını oradan çıkarıp kimini öldürdüler, kimini sürdüler ve yaptıklarıyla rejimin memlekette fesadı yaymasına sebep oldular. Onlar bu gurupların en mutedilinin bile yanlış yolda olduğunu, mürtedlerin (dinden çıkıp kafir olan) alametinin onlarda bulunduğunu söyleyip (kendilerinden başka bütün grupları mürted olarak kabul ediyorlar) savaşın şu an mürtedlerle kafirler arasında yapılan bir savaş olduğunu söylüyorlar

Teysir Alluni: O zaman Ahrar Şam olarak sizi nasıl vasfediyorlar? Kusurlu ancak mürted olmayan bir gurup mu?

Şeyh Ebu Cabir: Onlara göre her kusur dinden çıkma sebebi (ridde) sayılır.

Teysir Alluni: O zaman Ahrar Şam onlara göre mürtedir?

Ebu Cabir: Evet.. Onlara göre Ahrar Şam mürteddir.

Teysir Alluni: Onlara göre bu vasıflarda olanların hükmü nedir?

Şeyh Ebu Cabir: Onların anlayışına göre bu kişilerin canları ve malları onlara helaldir.

Teysir Alluni: Sizinle savaştılar mı?

Şeyh Ebu Cabir: Birçok yerde bizimle savaştılar. Savaş ilk başlarda küçük bölgelerde başladı ancak daha sonra birçok yere sıçradı. Hatta şu an Azez'in doğusunda onların saldırısına engel olmak için ribat noktaları oluşturduk

Teysir Alluni: O zaman siz iki türlü asker konuşlandırıyorsunuz. Biri rejime karşı, diğeri de Daiş'e karşı? Bu sizin enerjinizi ve askeri gücünüzü zayıflatmıyor mu?

Şeyh Ebu Cabir: Evet.. Söylediğiniz gibi…Biz buna mecburuz. Çünkü iki düşman arasındayız.

Teysir Alluni: İki tarafın da rejimle savaşabilmesi için onlarla saldırmazlık anlaşmasına varamadınız mı?

Şeyh Ebu Cabir: Onlar (kendilerine göre) mürted !! olanlarla barış imzalamazlar. Kafirlerle barış yaparlar ama mürtedle !! yapmazlar.

Teysir Alluni: Peki mürted ve kafir aynı şey değil mi?

Şeyh Ebu Cabir: Onlara göre aynı şey değildir.

Teysir Alluni: Bazı ülkeler Suriye'deki direnişçilere düşmanlık yaparken bazı ülkeler desteklediler. Size göre hangi ülkeler size düşman olan ülkelerdir

Şeyh Ebu Cabir: Esed Rejimini yenilgiden ve yok olmaktan kurtarıp, Lübnan, Irak ve İran'dan rejimin saflarında direnişçilere karşı savaşmak üzere gönderdiği milisleriyle destekleyerek onu hayata döndüren İran'ı sayabiliriz.

Teysir Alluni: Kararlılık Fırtınası operasyonuyla ilgili olarak bildiri yayınlamanıza sebep olan İran'ın size düşman bir devlet olması mı?


Şeyh Ebu Cabir:
İran'ı vurup planlarını bozacak her girişim, her operasyon şüphesiz ki sonuçta bizim yararımızadır.

Teysir Alluni: Suriye'ni siyasi geleceği konusunda ne düşünüyorsunuz? Suriye'nin geleceğiyle ilgili siyasi bir planınız var mı?

Şeyh Ebu Cabir: Planımız, bu yolda kanımızı akıtmaktır. Biz İslam'la yönetilmek istiyoruz. İslam'la yönetileceğimiz bir zemin oluştuğunda yöneticilerin illaki bizim olmamız gerektiği gibi bir beklentimiz yok. Zaten sonunda bu halkın içinden, onların seçeceği bir hükümet çıkacak ve İslami kurallara göre ülkeyi yönetecektir.

Teysir Alluni: Azınlıkların durumu ve konumu ne olacak? Onların bu konuda görüşü alınacak mı?

Şeyh Ebu Cabir: Tarihten bu yana azınlıklar Suriye'de mevcuttur ve İslam idaresinde, diğer vatandaşların sahip olduğu haklara sahip bir şekilde yaşamışlardır

Teysir Alluni: Azınlıklar yönetime ortak olacaklar mı?

Şeyh Ebu Cabir: Biz, ülkeyi yönetecek kişilerin mutlaka İslami bir kimliğe sahip olması gerektiğini düşünüyoruz. Zannedersem Suriye Anayasasında da, İdarecinin Müslüman ve Sünni olması şartı vardır. Ekseriyeti Müslüman olan bu halkın, diğer toplumların yaptığı gibi çoğunluğun inancına uygun bir idareciyi seçme hakkı vardır.

Teysir Alluni: Ancak siz anayasayı tamamen veya kısmen değiştirmeyecek misiniz?

Şeyh Ebu Cabir: Ben şu anki Suriye Anayasasını tanımıyorum. Ben, bu memleketi yönetecek kişinin Müslüman ve Sünni olmasını isteme hakkımız olduğunu söylüyorum. Bunun dışındaki bazı makamlara, azınlıklardan göreve layık ve güvenilir olanların getirilmesine bir engel görmüyoruz.

Teysir Alluni: O zaman azınlıkların haklarını gözeteceğinizi söylüyorsunuz?

Şeyh Ebu Cabir: Evet azınlıkların haklarını koruyacağımızı söylüyoruz.