Al Jazeera Türk'ten Sümeyye Ertekin'in haberine göre, Kamptaki beş medreseden birine misafir oluyoruz. Burası yardımlarla inşa edilmiş bir yer. Yerler beton ve mermerden oluşuyor, duvarlar çatlamış ve sıvaları dökülmüş. İçerinin aydınlanması için pencereler var ancak camları yok. Pencerelerin bazıları tenekelerle örtülmüş. Yağmur yağınca bu tenekelerle ya da muşambalarla kapatıyorlar.
Çocuklar yerlerde halka şeklinde oturmuş, önlerindeki küçük rahlelerdeki Kur'an-ı Kerimleri okuyorlar. Girdiğimiz bu bölümde 40 öğrenci, üç hoca var. Öğrencilerin hepsi hafızlık eğitimi alıyor yani Kur'an'ı ezberliyor. Medresenin diğer bölümünde ise 150 öğrenci var. Yaşları 4 ile 14 arasında değişiyor. Onlar da Kur'an-ı Kerim, Arapça, İslami derslerin yanı sıra Bengalce, Arapça ve İngilizce öğreniyorlar. Bengalce ve diğer derslerin amacı kamp dışında okula gitme şansı bulan çocuklar olursa yabancılık çekmemeleri.
Medresede hocalık yapan Alem Gir 20 yıldır kampta yaşıyor. [Fotoğraf: Al Jazeera]
Duvarlarda eski bir kara tahta var. Kamptaki diğer çocuklara göre, bu medresedeki öğrencilerin giyim kuşamlarının daha iyi olduğunu gözlemliyoruz. Bu da yine yardım kuruşlarının bağışlarıyla oluyor.
Medresede hocalık yapan Alim Gir 20 yıldır kampta yaşıyor. Arakan'da medrese eğitimi görmüş, sonra da hocalığa başlamış. Neden vatanını terk ettiğini şöyle anlatıyor:
“Myanmar devleti, alimlere ve ulemalara eğitimli insanlara işkence yapıyor. Ben orada da medresede hocalık yapıyordum. Bir gün beni gözaltına aldılar. Bir hafta boyunca tuttular, işkence yaptılar. Sonra hapse atacaklarını öğrendim. Bir yolunu bulup oradan kaçtım.”
Sadece hapisten kaçmakla kalmamış, Arakan'ı da terk etmiş. Bangladeş'teki Kutupalong Kampı'na gelen Gir, burada evlenip altı çocuk sahibi olduğunu anlatıyor. Bu medresede Kur'an-ı Kerim ve hadis dersleri veriyor.
Kamptaki hayatı sorduğumuz Alem Gir, “Burada gerçek anlamıyla bir hayat yok” diyerek başlıyor konuşmaya. Olması gerektiği kadar öğrencileri olmadığını, yeterince iyi bir eğitim veremediklerini söylüyor. Bunun nedenini ise şöyle açıklıyor:
“Burada herkes çok fakir. Öğrencilerin kimi okula gelmek yerine, çoğu zaman ormana gidip ağaç toplayıp pazarda satıyorlar. Geçinmek, karınlarını doyurmak için bunu yapmak zorundalar. Bu yüzden okumaya odaklanamıyorlar. Hayat çok kötü burada. “
Alem Gir medresede gönüllü olarak hocalık yapıyor. “Ümmete hizmet için bunu yapmalıyız” diyor. Evi kamp dışında çalışıp para gönderen büyük oğlu geçindiriyor.
Medreseler yardım kuruluşlarının destekleriyle öğrencilere hizmet veriyor. [Fotoğraf: Sümeyye Ertekin]
Vatanını terk etse de orayla irtibatını koparmamış. Kız kardeşi hâlâ Arakan'da yaşıyor. 20 yıldır göremediği kardeşi ile ancak telefonla konuşabiliyor.
Ülkesini özlüyor, geri dönmek istediğini söylüyor. Tabii şartlar oluşursa. O şartları ise şöyle anlatıyor:
“Bize vatandaşlık hakkı verirlerse, bize temel haklarımızı verirlerse tabii ki biz geri dönmek isteriz. Ülkemizde dinimizi de günlük hayatımızı da özgürce yaşamak isteriz.”
Kampta hayatın çok zor olduğunu ifade eden Alem Gir, bir insanın hayatını devam ettirmesi gereken hiç bir şeyin kampta olmadığını söylüyor. Uluslararası topluma çağrıda bulunuyor:
“Myanmar devleti kendi vatanımızda bizim halkımıza eziyet ediyor. Bizim uluslararası toplumdan istediğimiz Myanmar devletine baskı yapması. Kadınlarımıza, kızlarımıza işkence yapıyorlar. Onları evlerinden kaçırıp kendi bölgelerine görüyorlar, tecavüz ediyorlar. Bunun bir an önde durdurulması gerekiyor.”