Alman basınındaki yorumlarda Almanya Dışişleri Bakanı Maas'ın İran ile yapılan nükleer anlaşmayı kurtarmak için Tahran'a gerçekleştirdiği ziyaret dikkat çekiyor. Alman gazeteleri, İran krizine çözüm için, ABD'nin yaptırımlarının son bulması gerektiğini savunuyor.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, ABD'nin çekilmesine rağmen İran ile yapılan nükleer anlaşmayı kurtarmak için Tahran'a gerçekleştirdiği ziyarette somut bir ilerleme sağlayamadı. Frankfurter Rundschau gazetesinde konuya ilişkin şu satırlar yer alıyor:
"Heiko Maas'ın Tahran'a yaptığı ziyarette hedefi büyük, başarı ihtimali azdı. Buna rağmen Dışişleri Bakanı'nın İran'ı ziyaret etmesi gerekiyordu. Ortadoğu'da yaşanabilecek nükleer bir yarış, Avrupa'nın karşılaşabileceği en kötü şeyler arasında bulunuyor. Maas'ın İran'a sunacak çok fazla şeyi yoktu. Tahran haklı olarak, nükleer anlaşmanın başarısızlığa uğramasının nedeninin Beyaz Saray olduğuna işaret ediyor. ABD'nin yaptırımları ülkedeki ekonomik krizi tırmandırmasına rağmen, İran hâlâ yükümlülüklerini yerine getiriyor. İran anlaşmadan tamamen çekilir ve nükleer silah üretmeye devam ederse, elbette İranlıların durumu daha iyiye gitmeyecek. Maas da, bunu hatırlatmaktan başka bir şey yapamadı. Avrupa Birliği, İran'ın talep ettiği gibi, ABD'nin uyguladığı yaptırımlardan doğan zararı telafi edemeyecek. İran krizi, Avrupa Birliği'nin ABD'ye ne kadar bağımlı olduğunu gösteriyor. Ama bir yandan da Avrupa Birliği'nin tek başına yürüteceği bir dünya politikasının başlangıcına işaret ediyor."
Oldenburg'ta yayımlanan Nordwest-Zeitung da İran sorununa çözümün anahtarının Washington ve Tahran olduğuna işaret ediyor.
"Heiko Maas da somut bir ilerleme sağlayacağına inanmıyordu. Buna rağmen kurtarılabilecek ne varsa kurtarmak için İran'a bir ziyaret gerçekleştirdi. Fakat ziyaret sonrasında şu tespit ortaya çıktı: Nükleer soruna bir çözüm bulmak için çaba gösterildiğine dair niyetin ortaya konmasına rağmen ziyaret sonuçta verimsiz oldu. Yakın bir gelecekte de durum daha iyi olmayacak. Çözümün anahtarı sadece Washington ve hatta Tahran'da. Donald Trump, ABD başkanı olduğu sürece uygulanan baskı giderek artacak. Böylelikle İran taviz vermeye hazır olacak mı? Şimdiye kadar bu yönde hiçbir işaret bulunmuyor. Bu durumda da, Avrupa ne yazık ki sadece seyirci rolünde kalacak."
Frankfurter Allgemeine Zeitung İran konusunda ABD ve Avrupa'nın izlediği farklı siyasetin olası sonuçlarına dikkat çekiyor.
"Amerika ve Avrupa'daki önderler farklı yönlere gittiği zaman ne olabileceği konusunda İran hayal kırıklığı yaratabilecek bir örnek. Bunun istenip istenmediği sorusunun ötesinde, Amerikan politikasına açıkça karşı gelerek Avrupalıların kendi çıkarlarına yönelik bir sonuç elde etmeleri ‘stratejik özerklik' konusundaki bütün söylemlere rağmen fiili siyaset açısından pek düşünülemez. Trump hükümeti, katı yaptırımlarla Tahran'ın yeniden müzakere masasına oturması için zorlamayı planlıyorsa, bu durumda Avrupa'nın seçenekleri sınırlı kalır. Gerçekler işte böyle. İran ile yaşanan nükleer anlaşmazlık nedeniyle Avrupa ile ABD karşı karşıya kalırsa çok saçma olur. İran'ın en sonunda nükleer silahlara sahip olmayı başarması da bir felaket olur."
Neue Osnabrücker Zeitung, İran krizine çözüm için ABD'nin yaptırımlarının son bulması gerektiğini savunuyor.
"Kurtaracak ne varsa, kurtarmak-Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas bu ilkeye sadık kalarak, ABD'nin çekildiği nükleer anlaşmadan İran'ın çekilmemesi için iknaya çalıştı. Diplomatik olarak gösterilen bu çaba takdire değer. Aynı zamanda bu Avrupalıların Washington'un yel değirmenlerine karşı Don Kişotvari bir mücadelesi. Gerçekten de, ABD'nin İran'a yönelik yaptırımları son bulmadan, ülkenin ekonomik olarak toparlanmasına katkı sağlayacak bir çözüm olmayacak. Bu nedenle gerilimin tırmanması ihtimalinden askeri müdahaleye kadar tüm risklere dünyanın bir süre daha katlanması gerekecek."