Almanya'da son yıllarda aşırı sağcı grupların daha da radikalleşmesi, ırkçı saldırılar ve nefret suçlarının artması birçok kişiyi endişelendiriyor. Irkçılıkla mücadele eden Amadeu Antonio Vakfı'na göre, son dönemde silahlanmaya çalışan bu grupların olası terör saldırılarına karşı harekete geçilmesi gerekiyor.
DW Türkçe'ye konuşan vakfın sözcüsü Robert Lüdecke, aşırı sağdaki radikalleşmenin boyutlarının korkutucu olduğunu söylerken, şu bilgileri aktardı: "Aşırı sağcı terör hücrelerinin, Almanya'nın tüm bölgelerinde sosyal ağlar ve sohbet grupları üzerinden iletişim halinde olduklarını, belirli mekanlarda silah, yiyecek, içecek, yakıt depoladıklarını ve 'X günü' olarak adlandırdıkları bir anda eyleme geçmeye hazır olduklarını biliyoruz."
2017 yılında Alman ordusu mensubu üsteğmen Franco A.'nın yakalanmasıyla başlayan soruşturmada asker ve polislerden oluşan gizli bir yapılanma gün ışığına çıkartılmış, "X günü" olarak adlandırdıkları bir tarihe hazırlandıkları, aralarında cumhurbaşkanının da bulunduğu bazı siyasetçilere suikast planladıkları, ülkede iç savaş çıkarmayı, yönetimi ele geçirmeyi tasarladıkları yönünde bilgilere ulaşılmıştı.
Aşırı sağ uzmanı Robert Lüdecke, "X günü ile sizce ne kastediliyor?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Geçen yıl Chemnitz'te şahit olduğumuz gibi, bir kişinin ölümüne yol açan şiddet eyleminin ardından nasıl binlerce aşırı sağcının, ideolojilerini gizleme ihtiyacı dahi duymadan sokaklara çıktığını gördük. Gerilim daha da tırmansaydı, bölgede küçük çaplı bir iç savaşa tanıklık edebilirdik. Spekülasyona girmek istemem ancak X günü ile kastedilen anladığımız devletin zaafiyet, bir zayıflık gösterdiği bir an. İşte o an silahlarını ellerine alıp sokağa çıkmaya hazırlar."
TEHLİKENİN BOYUTLARI
Alman İçişleri Bakanlığı'nın raporlarına göre ülkede yaklaşık 24 bin aşırı sağcı bulunuyor, her iki aşırı sağcıdan biri de şiddet eğilimli, pek çoğunun silah kullanma deneyimi var. Bu rakamlar, pek çok uzmana göre buzdağının sadece görünen yüzü ve tehlike çok daha büyük.
Almanya'da hakkında tutuklama kararı olmasına karşın kayıplara karışan 467 aşırı sağcı olduğuna işaret eden Lüdecke, 2000-2007 yıllarında 8'i Türk 10 kişiyi öldüren Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütü üyelerinin polis tarafından aranmalarına karşın 13 yıl boyunca sahte kimliklerle, fark edilmeden eylemlerde bulunabildiklerini hatırlattı.
Lüdecke, "NSU sadece üç kişiden oluşuyordu. Şimdi nerede oldukları, ne yaptıkları bilinmeyen 467 kişi var. Sahte kimliklerle aramızda mı yaşıyorlar yoksa ormanlık bir bölgede talim mi yapıyorlar? Bilmiyoruz. Ama NSU gibi suçlar işlemeye hazır gruplar olduğunu biliyoruz. İşte bu beni kişisel olarak çok korkutuyor" şeklinde konuştu.
GÜVENLİK BİRİMLERİ UYARIYOR
Almanya'nın iç istihbarat kurumu Anayasa Koruma Teşkilatı'nın (BfV) geçen günlerde basına sızan gizli raporuna göre şiddete eğilimli aşırı sağcıların oluşturduğu tehdit büyüyor. Aşırı sağcı örgütler, interneti, sosyal ağları, kısa sohbet uygulamalarını, video ve oyun platformlarını iletişim için kullanıyor, nefret söylemlerinin yayılmasını sağlıyor, organize yapılarda yer almayanların da radikalleşmelerine ivme kazandırabiliyor. Bu da internetteki sosyal ağlar üzerinden silah kullanımı, patlayıcı üretimi hakkında bilgi edinebilen, "Yalnız Kurtlar" olarak tanımlanan, tek başına eyleme geçebilecek aşırı sağcı kişiler konusunda endişeleri artırıyor.
Aşırı sağda dövüş sporlarına artan ilgiye, son dönemde Almanya'nın farklı bölgelerinde depolarda bulunan silah ve mermilere, aşırı sağdaki "profesyonelleşmeye" dikkat çeken uzmanlar, yaşanabilecek şiddetin niteliği konusunda uyarıyor.
RADİKALLEŞMENİN NEDENLERİ
Aşırı sağ konusunda Almanya'nın en önemli uzmanlarından olan Prof. Dr. Andreas Zick, "Almanya'da radikalleşme denildiğinde akıllara hep İslamcılık, İslamcı terör geldi, oysa biz, 80'li yıllardan bu yana aşırı sağdaki radikalleşme konusunda uyarıyoruz" dedi.
Bielefeld Üniversitesi Çatışma ve Şiddet Araştırmaları Enstitüsü'nün direktörlüğünü yürüten Zick, "Toplum içerisinde ırkçı görüşler var, bu zemin üzerinde radikalleşme yaşanıyor, radikalleşme de modern toplumlarda terörü tetikliyor" şeklinde konuştu.
Radikalleşmenin nedenlerine ise Zick, şöyle sıralıyor: "Modern toplumlarımız rekabete dayalı, çalışma koşulları ağırlaşıyor, adaletsizlik hissiyatı artıyor, bunlara çözüm üretilemiyor. Göç akınları gibi gelişmeler de toplum içerisindeki sorunları daha görünür hale getiriyor. Avrupa'da sorunları işbirliği ve uzlaşma yoluyla çözüme kavuşturmayı sağlayan pek çok köprü yıkıldı, göç gibi kritik konularda ortak çözüm üretilemiyor. Bunlar toplumlarda radikalleşmeye yol açarken, ideolojik olarak da sağ popülizm alanındaki Kimlikçi Hareketi gibi hareketler güçleniyor. Devletlerin sınırlarını aşan paralel toplumlar oluşuyor. Uzlaşı yoluyla birlik ve beraberliği muhafaza edebilme olanağı zayıflıyor."
NASIL MÜCADELE EDİLMELİ?
Aşırı sağcı gruplarla nasıl daha etkin mücadele edilebileceği, olası yeni şiddet ve terör olaylarının nasıl engellenebileceği, uzmanların en çok tartıştığı konular arasında bulunuyor.
Antonio Amadeu Vakfından Lüdecke, bu konuda devlete önemli görevler düştüğünü vurgularken, "Aşırı sağcı teröre karşı etkili olacak tek şey hukuk devletinin sertlik göstermesidir. Hukuk devleti tüm şiddetiyle aşırı sağcı terör yapılanmalarının üzerine gitmelidir" dedi.
Andreas Zick ise tek başına devletin alacağı önlemlerle aşırı sağ tehdidine karşı koyulamayacağını aktardı, bu konuda en etkili ve kalıcı çözümün, aşırı sağla mücadele edecek güçlü bir sivil toplum olduğunu vurguladı.
Topluma kazandırma çabası
Artan aşırı sağcı şiddet ve terörle mücadelenin önemli bir diğer ayağını, radikalleşmiş kişilerin bu çevrelerden ayrılmasına destek faaliyetleri oluşturuyor.
Sosyal pedagog Felix Lange, "Değişmek isteyen herkes ikinci bir şansı hak ediyor, buna şiddete yönelmiş aşırı sağcılar, Neonaziler dahil" dedi.
Aşırı sağdan kopmak isteyenleri topluma kazandırmaya çalışan NinA NRW adlı kuruluşta görev yapan Lange, aynı zamanda bu alanda Almanya genelinde faaliyet gösteren tüm kuruluşların federal düzeydeki çatı örgütünün yönetim kurulu üyesi.
Lange, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde, 2009 yılından bu yana, aşırı sağdan kopmak isteyen 103 kişiye destek verdiklerini anlattı. Bunların çoğu 16 ila 30 yaş arasında, büyük kısmı suç işlemiş, bundan dolayı yargılanmış ya da yargılanması devam edenler.
MÜCADELE UZUN SOLUKLU
Felix Lange, "Bazıları bize doğrudan başvuruyor, yaklaşık dörtte üçü ise yardım sistemi aracılığıyla bize geliyor. Örneğin yargılama süreçleri, şartlı tahliye durumu ya da hapishanede yetkililer onlara 'eğer hayatını değiştirmek istiyorsan destek alabilirsin' diyor, kabul edenler bizlere yönlendiriliyor" diye konuştu.
Son birkaç yılda ırkçı, aşırı sağcı fikirlerin toplumun merkezinde daha fazla kabul gördüğüne işaret eden Lange, "Bu aşırı sağcıların görüşlerini sorgulamalarına yol açan toplumsal baskıyı azalttıyor. Gerçekçi olmamız gerekiyor, aşırı sağ ile mücadelemiz uzun soluklu bir mücadele olacak" görüşünü dile getirdi.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe