Almanya'da 1 Eylül ve 27 Ekim'de gerçekleştirilecek yerel seçimler öncesi yapılan anketlerde Irkçı ve İslam düşmanı Almanya için Alternatif Partisi'nin (AfD) birinci parti çıkması, başta iktidar partileri Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDU) ve Sosyal Demokratlar Partisi (SPD) olmak üzere merkez partilerde büyük endişeye yol açıyor.
Irkçı ve İslam düşmanı Almanya için Alternatif Partisi'nin (AfD) anketlere göre birinci parti olduğu Almanya'nın doğusundaki eyalet seçimlerine geri sayım başladı.
Amerikanın Sesi'nin haberine göre; gelecek hafta sonunda, 1 Eylül'de Brandenburg ve Saksonya eyaletlerinde, 27 Ekim'de ise Thüringen eyaletinde seçimler yapılacak. Anketlerin sonuçlarına göre AfD'nin yüzde 23 oy oranıyla doğu eyaletlerinde en güçlü parti konumunda olması, başta iktidar partileri Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDU) ve Sosyal Demokratlar Partisi (SPD) olmak üzere merkez partilerde endişeye yol açıyor.
Son anketlere göre, AfD Brandenburg eyaletinde, beş yıl önceki seçime kıyasla yüzde 10 oranında oy kaybeden SPD ile aynı oranda yüzde 22 oy alacak. CDU bu eyalette yüzde 7'lik oy kaybıyla yüzde 16'da görünüyor. Yarışın baş başa devam ettiği Saksonya eyaletinde 2014 yılında yüzde 40'a yakın oy alan CDU, yüzde 28'e düşmüş durumda, AfD yüzde 27'yle hemen hemen arkasından geliyor.
Uzmanlar, aşırı sağ görüşlü çok sayıda seçmenin anketlerde AfD'yi seçeceklerini sakladıkları ve bu yüzden partinin oy oranının daha da yüksek olabileceği görüşünde. Bir diğer sorun ise, merkez partilerin birinci parti konumunu ve iktidarı kaybetme korkusu.
CDU ve SPD'nin söz konusu eyaletlerde büyük oy kaybıyla adeta hezimet yaşayacakları tahmin edilirken, seçim sonuçlarının Berlin'de dengeleri alt üst ederek, 11 yıldır devam eden ‘büyük koalisyonun' sonunu hızlandıracağı ve hükümetin dağılması durumunda ise, son zamanlarda sağlık sorunları yaşayan Merkel döneminin de sona ereceği dillendiriliyor.
Yabancı düşmanlığı oranı batıdaki eyaletlere kıyasla çok daha yüksek olan doğu eyaletlerini kendi kalesi olarak gören AfD, hedefinin Merkel hükümetini düşürmek ve ülkeyi erken genel seçime götürmek olduğunu açık bir şekilde ifade ediyor.
2013 yılında Avrupa Birliği ve Euro karşıtı bir parti olarak kurulan AfD, 2015'de Merkel'in Almanya'nın kapılarını sığınmacılara açmasının hemen ardından yabancı ve İslam düşmanlığını ana konu olarak islemeye başladı. Ardından 2017 yılında yapılan genel seçimlerde toplam oyların yüzde 12,6'sını alarak Federal Meclis'e üçüncü büyük parti olarak girdi.
Almanya'nın doğusunda yaşayanların, Berlin Duvarı'nın yıkılmasından 30 yıl sonra Batı Almanya'nın refahına bir türlü ulaşamamış olmasının düş kırıklığını, demokratik sisteme karşı düşmanlık şeklinde kışkırtan AfD'nin eyalet seçimlerinde kazanacağı zafer, partinin iktidara geçmesi anlamına gelmiyor.
Başta Başbakan Merkel olmak üzere, hem federal düzeyde hem de eyaletlerde siyasi sorumluluk taşıyan CDU'lu, SPD'li, Yeşil ve Sol Parti'den neredeyse tüm politikacılar, “AfD ile federal düzeyde de, eyaletlerde de kesinlikle işbirliği yapmayacağız” diyor.
Ancak AfD'nin seçimlerden birinci çıkması, her üç eyalette hükümetlerin kurulmasını zorlaştıracak. Siyasi yorumcular, AfD'lilerin ‘siyasi kaos' ihtimalini kendileri açısından avantaj olarak gördüklerini ve genel seçime gidilmesi durumunda oylarını daha da arttırmayı umduklarını savunuyor.
AfD'nin güçlenmesine paralel, aşırı sağ şiddet saldırılarının artmasının tesadüf olmadığı vurgulanırken, Almanya'yı siyasi açıdan ‘sıcak bir sonbaharın' beklediği dile getiriliyor.