Almanya'da sabırlar tükeniyor!
BIG Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, Almanya'da yaşanan yeni tip koronavirüs sürecini değerlendirdi.

Oluşturma Tarihi: 2020-03-28 19:21:43

Güncelleme Tarihi: 2020-03-28 19:21:43

Yenilik ve Adalet Biriliği Partisi (BIG) Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, 28 Mart 2020 tarihli yazısında, Almanya'da yaşanan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sürecini değerlendirdi.

İşte o yazı:

Korona krizi uzadıkça Almanya'da aykırı sesler çoğalmaya başladı.

Bunlar genelde konusuna hakim bilim insanlarından geliyor. Yazarlar,  ekonomistler, viroloji ve immünoloji uzmanları açık ve net şekilde düşüncelerini ifade ediyor.

Video, ses bandları ve yazıları sosyal medyanın en çok takip edilenleri arasında.

Dünya ekonomisinin gidişatı ve sistem sömürücüleri hakkında eleştirisel yazılarıyla tanınan Ernst Wolff'un kitapları yok satıyor.

Wolff, koronavirüs bahane edilerek yeni bir kapitalist dünya düzeninin dizayn edildiğini ileri sürüyor.

Bunda da en büyük suçlunun Dünya Sağlık Örgütü (WHO) olduğunu belirtiyor.

SİYASİ PARTİLER SESSİZ

Siyasi partilerin sesleri pek çıkmıyor.

Hatalı bir söz söyleyip ileride sorumlu tutulmak istemiyorlar. Her şeyi Angela Merkel'in yetkisine bırakıp sorumluluktan kaçıyorlar. Alman parlamentosunun da iş yapmadığı bir dönemde tüm kararlar, 16 eyalet başbakanı ve onlarla belli aralıklarla video konferansı üzerinden konuşan şansölye Angela Merkel'e devredilmiş durumda.

TOPLUMUN SABRI TÜKENİYOR

Alman toplumunda sessizce şunlar konuşuluyor:

Virüs tabu sınırlarımızı zorluyor.

İçinde bulunduğumuz 'yapay koma' bizi insanlığımızdan çıkardı.

İyi de değer miydi tüm bunlar?

Bir virüs yüzünden hayatımız felç oldu.

Bunun bedelini yaşlılar ve hasta olanlar canıyla öderken, biz de ciddi şekilde mağdur oluyoruz.

Hatta tüm bu kısıtlamalardan dolayı hasta olanlarımız bile var.

COVID-19 İKİLEMİ

Covid-19 toplumu sadece ikileme düşürmedi.

Bunun sonucunda üçlem doğdu. Sacın üç ayağından ikisi olan refah, sosyal güvenlik, özgürlükçü demokrasi, serbest dolaşım ve toplantı haklarına ciddi sınırlamalar yapıldı.

Bunlara ilaveten üçüncü olarak topluma karşı olan sorumluluğumuz, devletin insan sağlığını ve yaşamını koruma mecburiyeti hayata sokuldu.

Şonuçta insan sağlığı ön planda olunca temel haklardan kısmen veya toptan feragat edilebiliyor, devletin yaptırımlarına göz yumulabiliyormuş.

Asıl soru da burada yatıyor.

Toplum bu kısıtlamalara daha ne kadar katlanabilir?

Virüs bana bulaşacak mı? Kaç kişi daha ölecek?

Yarın işimden olacak mıyım? Şirketim ayakta kalacak mı? Çocuklar ne kadar daha evde kalmaya dayanacaklar? Dışarı çıkma yasakları ne zaman bitecek? 

Bu soruların cevaplarını şu anda kimse bilmiyor.

Bazı siyasiler Nisan'ın üçüncü haftasında  Paskalya tatilinden sonra okulların tekrar eğitime başlayacağını söylüyor.

Tabi bunlar varsayımlar.

ÖLÜM ORANLARI NEDEN DÜŞÜK?

Siyaset, biraz da Robert Koch Enstütüsü (RKİ)'nün ağzına bakıyor. RKİ şu anda politik kararlara yön veren merci olarak tanınıyor.

Bu esnada eleştirilerden de yeterince nasibini alıyor.

Almanya 16 Mart tarihinde dış sınırlarını çok geç kapatmasına rağmen neden vaka sayıları ve ölüm oranları ülke genelinde düşük?

Burada gerekçe olarak virüsün Almanya'ya gençler üzerinden İtalya ve Avusturya' dan geldiği söyleniyor. Almanya'da sosyal ilişkilerin zayıf olması gençlerin ebeveynlerini ziyaret etmemesi virüsün yayılmasını engelleyen önemli faktörlerin biri olarak gösteriliyor.

Ayrıca ölenlerin tümünde korona testi yapılmıyor. Bu da sayının düşük tutulmasında önemli bir faktör.

İMMUÜNOLOJİ UZMANINDAN UYARILAR

İmmünoloji uzmanı Prof. Dr. Stefan Hockertz, Berlin'de bir radyoya verdiği demeçte RKI'nin verdiği rakamların doğru olmadığını söyledi. Vaka oranları açıklanandan 10 misli daha fazla.

Hatta bunu RKİ başkanı da söylüyor diyor.

Prof. Hockertz, koronavirüsünün influenzanın (grip) bir türü olduğunu ve semptomlarının hemen hemen aynı olduğunu belirttiği söyleşide "Şimdi sıkı denetimler olduğu ve testler yapıldığı için dünya koronayı konuşuyor. Esasında grip ve koronadan dolayı ölenlerin oranı yüzde 0.5-1.0 bandında seyrediyor. Geçen yıl Almanya'da gripten dolayı 25 bin 100 kişi öldü. Neden bu gündeme gelmedi de şimdi dakika başı koronayı konuşuyoruz?" dedi.

"Biliyor musunuz hastaneye ayağı kırıldığı için gelip de akciğer yetmezliğinden dolayı hayatını kaybedenler var. Neden mi oluyor bu? Hastaneler hijyenik değil ve sağlıklı insanlar orada değişik mikroplar kapabiliyor. Boşuna tehlikeli hastane mikropları diye bir tabir yok.

Bir de şunu unutmayalım her koronavirüsü taşıyan kişi ondan dolayı ölmüyor. Normal, eceliyle veya başka sebeplerden dolayı ölenler de var. Korona, hastaların sadece yüzde beşinde ciddi sorunlar çıkarıyor."

Korona krizinin ne zaman sona ereceği sorusuna Prof. Hockertz, iyimser bir tablo çizerek "insanlar bugün ellerini temiz tutmayı öğrendi. Umarım bu böyle devam eder. Virüs sonuçta ellerimizden vücuda girmiyor. Sadece solunum yolları ve gözlerimizden kendine yol buluyor. Ellerimizi yüzümüze götürmediğimiz müddetçe sorun yok.

Hastanelere yatırım yapalım diyen siyasiler, öncesinde buraları tasarruf politikaları adına bu hale getiren aynı kişilerdir.

İçinde bulunduğumuz aylar salgın hastalıkların  yaygın olduğu bir zaman dilimi. 2-3 ay içinde toplumun yüzde 60'ı koronaya yakalanacak ve vücut ona karşı bağışıklık sistemi geliştirecek. Bizi virüs değil, korkularımız hasta yapıyor."

CAN ÇEKİŞEN EKONOMİ

Almanya dünyanın ilk beş büyük ekonomilerinden biri. Teknolojik ihracattan yaşayan bu güçlü dev, sınırların ve tüm lojistik yolların kapanmasından sonra olanlara ne kadar dayanabilecek işte asıl merak konusu olan bu.

İflâs veren verene. Devletin ekonomiyi canlı tutmak için pompaladığı 750 milyar Avro hangi birini kurtarmaya yetecek birlikte göreceğiz.

Batmanın eşiğinde olan en büyük kalemlerden biri de seyahat sektörü. Özellikle havayolu şirketlerinin yabancı sermayedarlar tarafından satın alınmak istemesi Devlet Müstaşarı Peter Altmaier'i korkutuyor. Şirket paylarının devlet tarafından satın alınmasının söz konusu olabileceğini söylüyor.

KRİZ NE ZAMAN BİTER?

Bugün itibarıyla krizin ne zaman son bulacağını kimse kestiremese de analistler, 2-3 haftalık bir süre tanıyorlar. Bu zaman zarfında şirketlere  yapılan sübvansiyon ve maddi destekler hayata geçirilir. Tüm yasaklar kalkar. Sokağa çıkma yasağı tam kaldırılır. Tüm alışveriş merkezleri açılır ve bununla birlikte okul ve tüm kurumlar eski haline kavuşur. İşte o zaman da koronaya şimdilik elvada denilmiş olur.

Berlin'in en yoğun caddelerinin son halleri: